‘müsrif oğuldan..
sıkı bir içkici olan marx , bonn’da sık sık meyhanelere ve şair kulüplerine gider ; borçlar peşini bırakmazken tutkulu ve tartışmacı ve bohem tarzıyla çatışma ve felsefenin birbirleriyle uyumlu olmadığını düşünen babasının uyarılarına rağmen düellolara girmekten kaçınmaz..
1836,’da , 18 yaşındayken bonn’dan ayrılıp berlin’e gider.. yazışmaları sırasında baba marx oğlunun ‘şeytani bir tutkuya’ sahip olduğunu fark eder.. mektuplara giderek artan bir gerilim hakimdir.. 10 kasım’da marx şunları yazar : ‘hayatta bazen sona ermiş bir dönemin bitimine dikilmiş ama aynı zamanda yeni bir yönü işaret eden sınır taşlarını andıran anlar vardır.. şiir sadece bir eşlikçidir.. hukuk okumam gerekiyordu ve ben felsefenin derinliklerine dalmak için büyük bir arzu hissediyordum.. uykusuz geceler geçirip , mücadeleler ettim.. takke düşmüş , azizlerin azizi bin parçaya bölünmüştü , artık yeni tanrılar oluşturmak gerekiyordu.. tüm şiirleri , tüm yeni projeleri yaktım..’
‘her zaman bize uygun olduğunu sandığımız bir mesleğe atılmamız mümkün değildir , çünkü toplumla olan ilişkilerimiz belli ölçüde daha bu ilişkileri tanımlayamadan başlamaktadır..’
karl marx , 1835 , yaş 17..
‘para : yapamadığın her şeyi paran yapabilir ; yiyebilir , içebilir , balolara , gösterilere gidebilir ; sanatla ilgilenebilir , derin bilgilere ulaşabilir , tarihi anıtları elde edip , politik gücü ele geçirebilir ; seyahat edebilir ; tüm bunları senin adına elde edebilir , tüm bunları senin adına satın alabilir , o gerçek bir güçtür..’ görünümü basit bir aracıya benzese de , ‘o gerçek güç ve biricik hedeftir..’ bu yoldan çıkarıcı güç ‘sadakati sadakatsizliğe , aşkı nefrete , erdemi günaha , günahı erdeme , ahmaklığı zekaya ve zekayı ahmaklığa dönüştürebilir..’ ‘her şeyi birbirine karıştırabilir..’ ‘genel bir karmaşa hali’nin müsebbibidir..’
‘işte marx’ın güncelliğinin önemi bu noktada görkemli bir şekilde ortaya çıkmaktadır : dünyanın özelleştirmesinin , en şatafatlı evresinde meta fetişizminin , karla yarışın hızlanmasında küçük düşürücü kaçışının , nesnel yasalara boyun eğmiş alanların açgözlü fethinin eleştirisi.. marx’ın teorik ve militan eseri victoria dönemi küreselleşmesi sırasında doğdu.. ulaşım araçlarının gelişmesi internetinkine benziyordu ; kredi ve spekülasyonlardaki artış doruk noktasına ulaşırken , piyasa ve teknolojinin vahşi düğünü gerçekleşiyor , ortaya bir ‘katliam endüstrisi’ çıkıyordu.. ama bu büyük dönüşüm aynı zamanda birinci enternasyonal’in işçi hareketinin doğmasına neden oldu.. ‘ekonomi politiğin eleştirisi’ her zaman üretken olacak bir araştırma programının başlangıç eylemi olarak ve modernitenin hiyerogliflerinin kaçınılmaz şifre çözücüsü olarak kalır..
kapitalist küreselleşmenin bundan böyle krize açık yapısı ve mazeret dolu söylevlerin hayal kırıklığına dönüşmesi marksizmler’in yeniden doğuşunun temelini oluşturur..’
eleştirel mesajına sadık kalmak , herkesin herkesle rekabet ve savaş içinde olduğu dünyamızın rötuşlarla düzeltilemeyeceğine , her zamankinden daha büyük bir aciliyetle altüst edilmesine inanmaktır..’
‘Marx Kullanım Kılavuzu..’ , DANIEL BENSAID , Çizimler : CHARB , Çeviri : VOLKAN YALÇINTOKLU , HABİTUS Yayıncılık , 2011 , 205 sayfa..
Kitap Arkası :
‘geveze bir basının zafer kazanmış bir edayla dünyaya marx’ın öldüğünü bildirmesinin üzerinden bir hayli zaman geçti. pek belli etmek istemeseler de, marx’ın ölümünün verdiği iç rahatlığı ve geri dönebilirliğinden duydukları kaygı dışarıya yansıyordu.
günümüzdeyse marx’ın geri dönüşü, ödleri koparan bir gök gürültüsü etkisi yaratıyordu: kapital’in almanca baskısının satışı bir yıl içinde üçe katlanmış, manga versiyonu japonya’da çok satan kitaplar arasına girmişti; time dergisi marx’ı sislerin ortasında yükselen devasa bir kuleye benzetmiş ve nihayet wall street’ten bile “marx haklıymış!” çığlıkları yükselir olmuştu.
“istesinler ya da istemesinler, bilsinler ya da bilmesinler insanların tamamı bir ölçüde marx’ın mirasçılarıdır” diye belirtiyordu jacques derrida. çünkü netice itibarıyla, insanlar farkında olmasalar da marksizm’in ilkeleri doğrultusunda hareket ediyorlardı.
elinizdeki marx kitabı da, bu bağlamda, hem marx’ın eserlerine eğlenceli bir giriş kılavuzu, hem hafıza tazeleyici bir liste hem de düşünmek ve harekete geçmek için bir alet çantası niteliğinde.
marksizmin militan kuşağına ait bensaid’in “yaklaşan engebeli gelecek ve sonucu belirsiz direnişler için orak ve çekiçlerimizi bilemeye katkıda bulunacak” bir çalışması olan marx-kullanım kılavuzu’nun, charb’ın çizimleriyle, türkiyeli okuyuculara gerçek bir rehber olacağı düşüncesindeyiz.’
‘çok sıkıcı ve sıkıntılı günlerin ortasında bu kadar eğlendirici ve yüz gülümsetici bir kitap okumamıştım..
delirten günler dönemi yaşıyoruz..
kulaklarımız , gözlerimiz , beynimiz her gün değişik konularla , gerçek gündemleri manipüle edip hasır altı etmeye çalışan naylon gündemlerle iğdiş edilip tecavüze uğruyor.. üstelik sırıtarak , yılışarak , pervasızca hakaret ediyorlar tüm insanlığa..
silah sanayi ve kapitalizm yeni bir dönemsel krize girerken dünyanın değişik bölgelerinde demokratikleşme , özgürleştirme adı altında insanların üzerlerine tonlarca ağırlığında bombalar , füzeler yağmaya başladı yine..
nasıl bir insanlıktır anlamıyorum , bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum.. elinizin altında bir düğme var siz ona binlerce mil öteden basıyorsunuz ve saniyeler sonra o tonlarca ağırlığındaki füze ya da adı her ne boksa o katliam aracının , binlerce insanın üstüne düşüyor..
belki bir bebek gece yarısı daha karnının acıkıp acıkmadığına karar verememişken , annesini ve babasını ağlayarak uyandırıp uyandırmayacağının düşüncesini kafasında tereddütle oluştururken , insan olmayan bir mahlukat tarafından o bebeğin zıbınının bir düğmesi kadar olan düğmeye basılması sonucu el kadar bebeğin bedeni tonlarca ağırlığındaki bir füzenin altında kalıyor..
düşman nedir , savaş nedir , barış nedir bilmeyen bir bebek o anda hiç oluyor..
düğmeye basan şerefsiz elinin altında belki bir cips paketi ve muhtemelen ayaklarını düğmenin masasına uzatmış şekilde önündeki teknoloji harikası sistemlerden bombanın yolunu kat etmesini ve düşüşünü izleyerek operasyonun nasıl başarılı olduğuna dair salya sümük naralar atıyor.. boğazında kalsın sen ve senin gibilerin yediği her şey..
sonra gider kendi çocuklarını sever , sevdiğini zanneder bu yaratıklar.. sen o düğmeye basarken aslında çocuklarının da geleceğiyle oynar ve onların ilerde senden nefret etmelerine sebep olursun.. bilmezsin , bilemezsin.. çünkü sen kendi çocuklarının nefretini bile kazanmayı umursamayacak kadar beyinden yoksun hale getirilmiş bir savaş makinesinin parçasısın..
sana göre sadece oyundur her şey.. aşağılık yaratık öldürdüğü yüzlerce insanı görmemiştir.. nasıl tozlara dönüştüğünü görmemiştir bedenlerin.. vicdanları rahattır diyeceğim vicdan diye bir şey yoktur ki onlarda.. o sahneleri zaten görmeye ya da yüzleşmeye zerre kadar yetecek yüreği , onuru , şerefi yoktur o şerefsizlerin..
o bombaların altında toza dönüşen bebelerin her birinin kalbi onların tüm ordularından daha cesurdur..
zaten onlar birer beyinsiz savaş makinesidir.. makinelerden daha vahşi güdümlü yaratıklar.. ne boksalar işte.. içim öfke dolu.. küfür etmeyi hiç sevmem.. ama ağız dolusu küfür ediyorum.. umurumda değil hiçbir tepki..
işte böyle öfke doluyken karşılaştığım yeni kitaplardan biriydi bensaid’in ‘marx kullanım kılavuzu..’ iç karartıcı günlere marx’ın deyimiyle ‘yıldırım etkisiyle’ cevap veren bir kitap.. okudukça yüzüm gülümsedi , moralim düzeldi..
ken loach’un ‘looking for eric’inden sonra uzun süredir böyle yüzümü gülümseten bir eserle karşılaşmamıştım.. (hala izleyemeyenler için üzülüyorum ken loach’un ‘looking for eric’ini..)
bir de kitaptaki o güzel anlatımla yoğrulan yazıların arasına konularla ilgili özenle serpiştirilmiş ‘charb’ın karikatürleri yok mu.. bittim onlara.. hele hele 35. sayfadaki ‘marx kuzey korede’ başlıklı karikatür ve 122. sayfadaki muhteşem çizim of of , aman aman boğuluyordum gülmekten.. onlarca çizimden 64 , 65 , 73 , 81 sayfalardaki karikatürler de güldürürken beni bir yandan da moral veriyordu..
kendi kendini eleştirmek de bir meziyettir.. kendi kendinle , tecrübelerinle de dalga geçebilmek bir insani yetenektir.. karikatürlerdeki geçmiş tecrübelere ve günümüzdeki yaşanan tecrübelere , olaylara dair özeleştiri tadındaki karikatürler bilhassa çok muhteşemdi..
bensaid ve charb düşmana koz vermek için yapmıyorlar bu özeleştirileri ve o eleştirileri düşmanların yapmasına da zaten izin vermezler..
ama kendilerini her şeyi en iyi bilen olarak gören tüm ama tüm ‘sol’ çevreleri rahatsız edecektir bu kitaptaki bazı yerler.. çünkü bu çevreler hala özeleştiri veremezler.. tarihsel değerlendirmeleri hala kaçamak şekilde yapan bu çevreler , kendi dar yapılarında olanı korumak ve hala saçma sapan konulara takılıp , gevezelik , ölü sevicilik ve anmacılık oynamaya devam ederken ‘ezenlerin’ ekmeğine yağ sürmeyi bırakın , kaymak balla takviye yaparak vakit harcamakta hiçbir zaman sakınca görmemiş ve görmeyeceklerdir..
bunlar zaten dünyanın değişmesini istemezler.. çünkü bir şeyler olursa eğer konumları belki değişecek , pozisyonlarını kaybedip rahatlarından , gevezeliklerinden mahrum kalacaklar.. bunların zaten başka şekilde düşünen ve eleştiri getiren beyinlere ihtiyacı da yoktur.. her şeyi en iyi kendileri bilirler , bildiklerini sanırlar..
en ufak eleştiriye tahammülleri yoktur..
kaldı ki gülümsemeyi ve gülmeyi bile bilmezler.. gülmekten , kahkaha atmaktan bile korkarlar..
gülmeyi , kahkaha atmayı tüm sol değerlere , yarattıkları kutsallara , put haline getirdikleri insanlara hakaret olarak algılarlar..
hiç unutmuyorum ismi en solcu partilerden birisinin düzenlediği bir panelde konuşmacılardan birisi (hatırladığım kadarıyla sanırım o partinin başkanıydı) konuşurken beraber gittiğimiz arkadaşlarla konuşmacının söyledikleri bazı şeyler nedeniyle birbirimize bakarak sessizce gülümseyince tekme tokat salondan çıkarılmıştık..
eleştiriye değil , espriye değil gülümsemeye dahi tahammülleri olmayan bir ‘sol’..
bir söz hakkı demiyorum , kutsal savunma hakkı dahi verilmeden en sert şekilde çıkarıldık beş altı arkadaş..
baktım bunlar şimdi yaklaşan seçimlerde benden oy istiyorlar..
la de gidin kafamı gözümü kırarsınız size oy verirken ‘cinler beni sandıkta gülümsetti’ diye.. kahkahalara boğuldum şimdi..
döverler yemin ederim döverler , çünkü oy kullanırken bile büyük bir disiplin içinde gideceksin sandığa ve büyük bir ciddiyetle onlara verdiğin oyunu atacaksın sandığa.. kırıtmayacaksın , kıkırdamayacaksın.. çevrene örnek olacaksın.. of çok yaşayın bensaid ve charb moral oldunuz..
şimdi bu eleştirimi sadece belli geçmişteki gruplara ya da insanlara yaptığım sanılmasın , bu eleştirileri türkiye’deki ve dünyadaki tüm sol , sosyalist , sosyal demokrat tüm yapılara getiriyorum..
bazen arkadaşlarla ulan kazara bunlardan biri iktidara gelse ilk bizleri tarihin çöplüğüne yollayıp yok ederler diye gülüp dalga geçeriz.. aman aman marx korusun bizleri ve sevdiklerimizi..
neyse konu dağıldı yine ciddiyetsizliğimden kaynaklanıyor hep bu.. koptum yine..
son olarak şunu yazayım : bu dünyada ‘bensaid ve charb’ gibi yazar-çizerler , ‘volkan yalçıntoklu’ gibi çevirmenler , ‘habitus’ gibi yayıncılar oldukça o çok korktukları ‘komünist manifesto’daki ‘hayalet’ dolaşmaya devam edecek ta ki bebek katili füzelerin , bombaların kökünü kurutana kadar..
üstelik ‘hayalet’ sadece avrupa’nın değil tüm dünyanın üzerinde pis pis sırıtarak dolaşacak.. füzeleriniz , bombalarınız o hayaleti vuramaz.. hadi kendinize çok güveniyorsanız hedefe kitlenin ve savurun tüm uçan ölüm meleklerinizi ve vurun da görelim.. size ve ağababalarınıza gökyüzünden o ‘hayalet’ orta parmağıyla selam çakıyor.. ona bir şey yapamadınız ve yapamayacaksınız da.. çatlayın patlayın..
sizler de aylaklar bu kitabı alın okumazsanız da karikatürlere göz atın yüzünüz gülümsesin ve hep gülümseyişinizle kalın..’
Crockett..