Archive for the ‘Yazar : ‘Topal Kuş’’ Category

iyilik, insan, aşk, yaz ve sen

derin bir soluktur insan,
göğse vurup kaçan.
 
iyilik, ince sesli bir yankıdır,
dağın doruğundan ovaya yayılan,
 
aşk, bir saklambaç oyunu
kafesin duvarını zorlayan.
 
yaz, kısır bir mevsim,
çiçeği besleyemeyecek olan.
 
sen; uzak bir yol, güneşli hevesli
gözü kamaştırıp, gizi kutsal kılan.

‘Topal Kuş’

DEĞİŞTİ

Dili çözüldü zamanın, yaşanan her an dile geldi

Hesabı kesildi acının ve hayatın akışı umudun gölgesine yerleşti

Soyu tükendi hakikatin, çünkü her gerçek sihirli bir masala evrildi.

Her söz günaydın kadar güneşliydi, ve her gece sıcak bir ev gibi huzurlu.

Şimdi her şey bir başka akışa yürüyor, eteğine yapışmış acı, tutku, özlem, kavga, inat, umut, ayrılık çocuklarıyla,

Ey yürek!

Geliyorum ardından dört nala,

Sabırla seni beklemekteyim, şakaklarımdaki beyazları seriyorum yollara izimi yitirmemek için

Ben uzun zamandır böyle kayıp, böyle garibim

Şimdi kapısını çalıyorum bütün keşkelerin, son bir helallik için

Anne!

Dönmezsem bana kızma, belki yeniden doğurursun beni ben yitirirsem kendimi

Anne!

Bırak beni gideyim, ayağım bilmediğim asfaltlara değsin, toza bulansın her yanım

Dizim kanasın acı çekeyim, ağlayayım, kaybolayım, üzüleyim, kavga edeyim, heyecanlanayım….

Sana yıldızların ışıltısıdır yüreğimden akıttığım, ve bütün benliğimi saran

Bir de en büyük merakım uyurken yüzünün aldığı şekil

Ve sen arama boşuna ben yoldayım şimdi

O başka varoluşa, o büyülü ana ve sana…

‘TOPAL KUŞ’

GÜNE İNAT !

Gece herkesi eşitleyendir,

…ve bütün  ruhların sıyrılmasıdır bedenden,yarım ölüm halidir. Tüm hislerin çıplak ve acz içinde selam durmasıdır ayın cazibesi karşısında.

Bütün çocukların masum, bütün katillerin çocuk, bütün masalların gerçek olmasıdır.  Şehrazatın  bin bir geceden kaçıp tüm genç kızların saçını okşamasıdır. Ömür denilen bulanık suyun içindeki tüm taşların gözlerini gökyüzündeki en parlak yıldıza çevirmesidir. Gece, herkesi eşitleyendir, karanlığı bundandır.

Güneşe dönerken evrenin;  nöbet tutmasıdır tüm erkeklerin.

Gece, hayata sadakattir. Ve kendi genç kızlığını aldatmasıdır bütün kadınların. Derinlerdeki bütün yaraların kanaması, acının kutsanmasıdır. Bütün dinlerin tek bir öze yükselmesi, özün kendi kendine ayinidir.

Gece herkesi eşitleyendir. Gözün görmeyi keşfetmesi, kulağın sese yönelmesi ve ellerin serinlikte ihtiyaç duyduğu sıcak bir temastır. Gece, ömrün yarısıdır, ya da yarım kalan ömrün tamamlanması.

Bütün görkemi tamama ulaşma çabasındandır. Bütün korkuların iklim değişmesi, bütün yazarların sancısı ve güneşin evrenle saklambaç oyunudur.

Gece yalnızdır, herkesi eşitlemesi bundandır

‘Topal Kuş’

TANRININ LEHÇESİ

16 yaşım gibiyim kaç zamandır; aşka ve hayata ipekten anlamlar yüklerdim, kaygan yumuşak ve parlaktı her şey,

Olgunluk, dikeni batan, dimdik ve sade bir çiçek, acı veriyor bana. Ben uzun gelincik tarlalarının kızıyım, yüzüm gözüm onlara değip dokunmaktan kıpkırmızı, bir de utancımdan….

İçim acıyor benim, çoook acıyor.

Yüreğimin taşları bir bir  yerinden oynuyor. İçim bugüne dek görmediği bir sınavla sınanıyor ve bunu hiç kimse bilmiyor.

Hayat neydi ki senin bana bakışının yanında???

Her şey nasıl da anlamını yitiriyor….

Günlerdir ağlıyorum ve günlerdir 16 yaşım gibi yüksek sesle müzikler dinliyorum.

Ayıp mı bilmiyorum, belki komik.

BEN GÜNLERDİR NE YAPTIĞIMI BİLMİYORUM! Bildiğim yarısı yaradır hayatın, gerisi derin bir iç çekiş….

Mumlar yaktım kalbime gecelerce, kendimden özür dilerdim, vicdanıma bağırdım, af diledim. Ermişler, müneccimler ve inançlı kadınlar güldü bana . insan olmayı beceremeyenin duası kabul görür mü diye.

Doğdum diye yaşıyorum günlerdir, bir de ilk gençliğime olan vefamdan.

Anılarıma, yıldızı, geceyi, güneşi ve aşkı ilk tanıdığım zamanlara olan borcumdan…

Sonrasına inancım kalmadı, nedenim de yok..

Ben karanlığı kendinde saklı dilsiz, ıssız, bir karabasan çığlığıyım

Hafif terli endişeli, göğsü inip kalkan ve uyanmaya çalışan bir küçük kız çocuğu belki…………..

Ne olurdu sanki hiçbir resim sararmasaydı,

Şiirlerin bir anlamı olsaydı

Şarkılar hep birini anımsatsaydı

Ve hiçbir şeyden

Ve hiç kimseden vazgeçmek zorunda kalmasaydık…

Kalemim anlamıyor kelimeler niye eksik bu gece.

Bilmiyor ki herkesin yaşadığı adı konumlamamış hisler vardır içerimizde

Ve kelimeler onlara en çok ihtiyaç duyduğumuz an yüz çevirir bizlere

Yüreğim gecenin siyahıyla esmerleşiyor

Vakitsiz dünyaya gelmiş çocuklar ömür boyu bu yükü taşırlar omuzlarında

Biz, haksız yere azarlanmış onurlu ve inançlı çocuklarız.

Ve ömür hala tanrının lehçesini tercüme etmekle geçiyor…

‘TOPAL KUŞ’

MAVİNİN YANKISI

Derin bir kuyuya dalar gözlerin

Mavinin yankısı vurur diline

Rengin seslerini bir sen işitirsin

Ve bir sana yakışır renkleri seslere dönüştürmek

Kalemimin ucuna konuk ettim gülüşünü

Bütün harfler senin tebessümün şimdi

Bunaldıkça yazıyorum

Eylül sonu gibi yorgunum

Kırdım dallarını ağaçların sarı yaprak dökmesinler diye…

İçime ekilen çiçeklerin hatrına, mevsimler kendini bir süre ertelesin diye.

Günün kirpiğinin ucunda yaşıyorum şimdi…kapatsa düşeceğim; öyle kırgınım; öyle zor tutunmuşum zamana

Yağmur bir yanda…içimde güneş…

Kelimeler kapında secde

Ani bir iç çekiş şimdi aşk..

Ve;

Bağırsam işitmez tanrı

Uzağının dumanında izliyorum içimin ateşini..

Ve

Sen aklıma geldikçe şenleniyor yorgun çocukluğum..

Artık içimde daralmıyor hiçbir sokak;

Gerilimi kesilmiş sokak lambası gibi gözlerim..

Karanlık yok

Ben Türkçenin bütün sözlerinden düştüm şimdi

Kürtçenin şiirselliğine kilitledim elimi ve dilimi

Aşkın semantiği değişti şimdi

Rüyalarıma nazar boncuğu iliştiriyorum her gece..

Sana kem göz değmesin diye…

Ve

Suç işleyecek kadar deliyim şimdi

Rüyaya yatacak kadar da sakin…

Uykuya dalan bir çocuk gibi sev beni

Dilinde lal masallar biriken bir anne gibi

‘TOPAL KUŞ’