(ve adam, her gün kadına duyduğu açlığın acısını çekip,
sadece onun varlığını bilerek hissedebilir mi ?
– bence mümkün..
ve kadın adamın yıkılmış halinin ötesini görüp,
ona ulaşabilir mi ?
– bence tüm çabası bu…
böyle dedi durmadan tırnaklarındaki yaşamı kesip yiyen kadın..
ve karşılıklı bir atışmadır başladı çığlıktaki kadınla geçmişe olan yolculuk…)
M- O kadar canım yanıyor ki çocuk.. uzak yakın bir yolda yolsuz bir yosma kalmış avuçlarımdaki yüreğimle iz sürme sevdasındayım..
şizofrenist olmuş tüm harfleri bulup bulup yutma aşkındayım..
O kadar canım yanıyor ki çocuk uzak yakın ve gölgesini yutmuş kuklalarla aşk sevgisiyle ateş böceklerinin peşine düşmüş bir çocuk gözündeyim…
A- Aşk sevgilinin ruhuna çıkılmış bir yolculuktur. kendini ararken ateş böceklerinin aydınlığı doldurur yüreğini. onların geçip gittiği yolda sen kalırsın. demir atarsın, bir cennet diye baktığın bahçe anlamsız bir otoyola döner onu ararsın geçen her aracın içinde.. onun olmadığı her yer cehennemleşir, kuraklaşır ve sularsın…
ama ellerim ellerinde Kadın.. votka şişesinin kapağını açtım.. kitapları çıkaralım tozlanmış raflarından Kadın.. iki içer sonra laflarız boş şeylerden. içindeki boşluğu dolduramam Kadın ama seviyorum seni.. sana doğru çıkılmış bir yolun başındayım..
M- Nietzsche’nin Salomesi’ne takıldı gözlerim demin.. yollar ki, aktı gitti önümden de bir tek o durdu donuk gözleriyle karşımda..
Ahh Salome, içini taşkın zamansızlığıyla Nietzsche’yi alt eden kadın…
insan kendini alt edendir diye söylenir dururdu o zerdüşt.. oysa insan insanı alt edendir.
bak Zerdüşt, salome seni sevgisizliğiyle aletti.
sonra benim yüreği kendinden ağır, asiyle direnişim olan Kadınım.. gel bu gece aşka dair ne varsa bu yolun başında başlayalım saçmaya..
sen elindeki votka kadehiyle yürek sızımda voltalar at, ben beni bekleyişlerinin gecesine elimdeki bu şarap şişesiyle kızılcık masalları çizeyim kırılan bardaklarla..
dinle asim.. benin asiyle direnişim olan göğüm…
Aşka aşık kadınların kaderidir bu kadın, boşluğun yankılanan sesiyle kalmak.
sen yola sadece yol olmak için çıkarsın, uzuvlarından spermler taşıranlar sadece yolcu olmak için çıkar..
sen ilk kez kar yağışının ruhuna bıraktığı mucizeyi gizler ve fısıldayışını duyumsamak için eğilirsin arza.. kaygan delikler için anlık delilikler peşinde koşanlarsa arza kapkaç olurlar..
Varsın Salome elinde kırbaçla dolansın bu gece, biz gene de Nietzsche’nin gözlerinden damlayan yaş olalım aşka aşk için.. seni sevmenin iç çekişlerini üfürüyorum.. hisset Kadın.
hadi içelim.. acıya, hüzne, aşka varoluşa, varken yok oluşla kavrulanlara.. kan kaybından cehennemleşenlere ama en çok da aşka aşık kadınlara içelimmm..
M- Savunmasızdı aşk karşısında aşka aşık kadınlar …
Elinde kırbacı olmayana veryansın edip sırt dönerdi, çünkü aşka aşık kadınlar sırtında şaklatılan kırbacın acısına aşıktılar.. yola yol olan bu kadınlar acının rahmine dahra olup sevişiyorlardı kendilerinden doğurdukları o piç acıyla..
Salome umarsızlığın çarmıhında unutmuştu kendini Kadın.. Nietzsche İsa’nın ruhundaki o duyumsanan yanlarındaki peygamber edasına bürünüp Salome’nin kendisi için hazırladığı çarmıhta gerilmeye bıraktı kendini..
çünkü aşk başkaldırıdır, nidalarını ters yüz edip aşka boyun eğmektir dedi böylece o çarmıhta gerilirken.. gel Kadın.. aşık olduğum adama değil sahipsiz kalmış Nietzsche’nin gözyaşlarına içelim.. Kafka’ya ve onun sahipsiz kalmış mektuplarına içelim.. hadi kaldır kadehi de ruhuna bürüneyim gece gibi Kadın…
A- Ve ne yazık ki Nietzsche biliyordu kırbacı elinden bırakırsa gelip o kırbacın kendi sırtında şaklatılacağını.. yine de öyle bıraktı kendini Salome’nin karşısında. Ve Nietzsche savunmasızdı aşk karşısında.. ve şimdi o zerdüştün acılarını giyinelim bu gece.. ve aşka değil, aşık olduğum adama içelim , aşık olduğumuz adamlara içelim… sevginin hindi baası kelebekler yapıyor uçuşan tüylerden hissettim..
Kafka içini deşiyordu aşkın bıçağıyla ruhunu, Nietzsche Salome’den gelecek her türlü acıya boyun eğiyordu.. Zafer takip etti Nilgün’ü ve aşk hep kendinden bir şeyler katıp karıştı sevgilinin acısına . içelim be Mavim.. Cemal Süreya gibi içelim.. ne içsek şarap olsun 12’den sonra..
M- Nilgün’ün kuşlarına içelim Asi göğüm.. İçini amansız bir boşlukla beslerken nasıl ölüme kucak açmış ona içelim.. Plath’in ölüm haritasındaki keşiflere içelim.. onun kafasından sızan hezeyanların bunaltılarına sonra.. nasılsa gece bizim Kadın. içelim ve acının en diplerinde bize gülümseyen piç çocukları da unutmayalım kadın.. sonra…
Aşkın yol haritası hep böyle katran karası bir iç yarasıdır Kadın.. ve Aşka aşık kadınların memelerinden sızan irin rengindeyim bu gece.. içelim kadın, içelim.. enderinimden sızan son demimin dilek ağacına çaput bağlarken ki acısına içelim…
susadım kadın.. hadi birlikte susalım ve asmabahçelerinin yalın ayak koşan çocuklarıyla birlikte göğü izleyelim.. asiyle direnişin çığlıklarını duyumsayalım..
susssss !!!
‘Mavinin Çığlığı’