Başlayıp da bitirmenin bir başarı olarak algılanıp dillendirildiği türkçe’de yazılmış en sağlam roman ‘Tutunamayanlar’ın sayfalarını çevireceğiz şimdi.
Tutunamayanlar Oğuz Atay’ın 1971 tarihinde kaleme aldığı ilk romanıdır. İlkokul döneminde dayımın kütüphanesinde karşılaştığım oldukça kütleli bu kitabı okuyuşum lise yıllarına dayanır. Okuyucu adayına ilk bölümlerde oldukça karmaşık gelen fakat sabırlı okuyucusunu ise “bir gün bir kitap okudum, hayatım değişti” söylemini dillendirecek güçte bir kitaptır.
Turgut, en yakın arkadaşı Selim Işık’ın intiharının ardından beraber kurdukları, sorguladıkları dünyadaki en önemli dayanağını kaybediyor. Bunun üzerine evli ve çocuklu bir hayat süren Turgut hayatının başka bir devresini yaşamaya başlıyor. Hayatımın devrelerle anlatılmasını isterim diyen Selim Işık’ın ışığını kendine yol yapıp Selim’i keşfetmek için arkadaşlarıyla Selim üzerine sohbetler gerçekleştiriyor. Annesinin izniyle vakit geçirdiği odasındaki notlarında arıyor Selim’i. Kendini arıyor, tutunamayanları arıyor. Bu sayede Süleyman Kargı ve Günseli başta olmak üzere çeşitli isimlerle tanışıyoruz. Selim’in hayatında yer etmiş kişilerle yapılan her konuşmada (kendi iç sesi) Selim’le konuşuyor. Bizde çevremizdeki bir çok kişiyle bu karakterleri örtüştürmeye başlıyoruz bir yandan.
Devamında Selim’i keşfetmek için yola düşüyor Turgut Özben. Ve ne kadarda birbirlerine yakın olduklarını görüyoruz kitap boyunca.
Bu roman hayatın karmaşıklığını, bireyin yaşadığı yalnızlığı, eğlencesini, durağanlığını bir küçük burjuvanın gözünden anlatmayı oldukça iyi başarıyor. Berna Moran tarafından, “hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak nitelendirilen kitabı okumak her tutunamayan için bir gerekliliktir.
Okumayan yahut okuyup da anımsamak isteyen tutunamayanlar için bir alıntıyla bitirmek isterim yazıyı;
(yazının özünde nokta yoktur.)
‘Herdem’
“yaşamak her gün girilen bir imtihan olursa buna kimse dayanamaz başını okşardım. zavallı sevgilim derdim üzülme üzülürdü acıma bankası kuruyorum derdi her ıstıraba bir kura numarası tutunamayanlara öncelik tanınır üzülme selim biraz dinlen buna hak kazandın olduğu yerde yatamazdı dönerdi kımıldanırdı yatışmazdı yaşatmazdı yaşamazdı ben seni sevdim seveli bak ne hal oldum uzanmış yatıyorum dinlen biraz selim kalkardı ellerime sarılır beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıkarma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna tedirgin etme beni bu sefer geride bir şey bırakmadım tasımı tarağımı topladım geldim neyim var neyim yoksa ortaya döktüm beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim beni uyandırma hep kuşkuluydu her zaman kötü bir şeylerin olmasını bekliyordu sonu gelmez benim gibiler için hiçbir şeyin sonu iyi gelmez diyordu açık hava dokunur onlara serin ve nemli güneşsiz yerleri severler kendi kafalarının etiyle beslenirler gözleri aydınlıkta bozulur kendileri gibi olanlardan nefret ederler onları gördükleri yerde kuyruklarıyla sokarlar sonra pis pis gülerler gene de hep birlikte yaşarlar aynı kaba işerler gündüzleri uyuyup geceleri sokağa çıkarlar.”
‘Tutunamayanlar’ – Oğuz Atay