Archive for the ‘Sergi’ Category

REMBRANDT ve ÇAĞDAŞLARI SERGİSİ

İstanbul’da sergileri gezmek çok zevkli olduğu kadar zaman da gerektiren bir durum. Önceden haftalık gezi programınızı yapmanız gerekiyor. Hele bir de birkaç kişi iseniz, herkesin hemfikir olacağı bir günde anlaşmak gerekli. Deniz yoluyla boğazdan kıtalar arası bir geçiş yaparak Felemenk ressamları tanımak, o zamanlara yolculuk yapmak ve günümüzdeki anlayışla o zamanı karşılaştırmak bu gezinin özünü oluşturuyordu.

Sabancı Müzesi’nin bulunduğu Emirgân’daki Atlı Köşk başlı başına gezilmesi gereken bir yer. Hem konumu hem düzenlemesiyle harika bir seyir terası aynı zamanda.  İyi ki sanata meraklı ve teşvik eden iş adamlarımız var. Aslında Rembrandt Sergisi’ni gezerken yapılan resimlerden yine iş adamları sayesinde bu güzelliklerin ortaya çıktığına şahit oluyorsunuz. O dönemde de ticaret yoluyla zengin olan kişiler, bir prestij gösterisi olarak ailesinin veya kendisinin portlerini yaptırmış. Kimisi güpür kıyafetleriyle muhteşem salonlarında poz verirken kimisi de doğa resmetmek konusunda ünlenmiş ressamlara doğal ortamda pozlar vermiş.  Ancak hepsi de bir fotoğraftan daha gerçekçi ve o anki ruh hallerini hissediyorsunuz.

Vincent Van Gogh’un kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplarda da Rembrandt hayranlığına sık sık şahit olursunuz, Rembrandt için şöyle diyor;

‘Gauguin ile ikimiz, Delacroix, Rembrandt, vs. üstüne uzun uzun konuştuk. Tartışmalarımız korkunç elektrikli, tükenmiş bir elektrik akümülatörü kadar bitkin oluyor kafalarımız kimi kez, bu tartışmaların sonunda… Bir büyünün ortasında gibiyiz. Çünkü,  Fromentin’in de çok iyi dile getirdiği gibi, Rembrandt her şeyden çok bir büyücüdür.

Bunu, Rembrandt’ı öylesine seven ve izini süren Hollandalı dostlarımız de Haan ve Isaacson’la ilgili söylüyorum sana, üçünüzü de araştırmalarınızı sürdürme konusunda yüreklendirmek için…

Bu konuda cesaretiniz kırılmamalı.’

Van Gogh ve Rembrandt’da yaşadıkları süreçte ne kadar değerli resimler yaptıklarının farkında olarak sanatlarını ortaya koyup geliştirmişler ve hiç durmaksızın içsel enerjiyle çalışmışlar. Ara sıra para kaynağı yaratmak için kendi ifadeleriyle çok sanatsal olmasa da resim yaptıkları olmuş. Van Gogh’un kendi anlatımıyla ev sahibi için yaptığı resim ve postacının portresi böylelikle ortaya çıkmış. Ressamların tablolarını yaparken içinde bulundukları ruh hallerini anlamak için tabloların hikayelerine de ulaşmak gerekli. Bu da her zaman pek mümkün değil, oysa Vincent iyi yazarlığıyla bu yönde de bir armağan bırakmış. Her bir tablosunu yaparken içinde bulunduğu ruh durumunu, yaşamını ve hislerini size tekrar yaşatıyor. Bu da sanatına bütünsel yaklaşım gibi.

Felemenk ressamlar dönemlerinde sadece zenginleri resmetmek ile kalmayıp, toplum yararına da resimler yapmışlar. Halk yaşamından örnekler vererek ve bazı özlü sözlerle dikkat çekmek için. Böylelikle o zamanki zenginlerin hayatına dair bilgi sahibi olurken, halkın yaşantısına da dahil oluyorsunuz. Sanat toplum içindir ilkesini destekler gibi.  Sadece zevk vermekten çok, öğretici de oluyor.

Sergiden kazanımlar,  görsellik dışında şu bilgilendirme notu oldu. Bugünlerde sanata karşı bir çekişme söz konusuyken tam da yerini bulan cümleler…

FARKLILIĞA SAYGI (A MELTING POT*)

Felemenk Cumhuriyeti, artan refahı ve hoşgörülü ortamı sayesinde, Batı Avrupa içinde özenilen bir yerleşim yeri haline geldi. Çevre ülkelerden insanlar Felemenk kentlerine ve kasabalarına akın ettiler. Bunların kimi iş arayan insanlar, kimi de özgürce ibadet etmek için güney eyaletlerinden gelen Protestanlar ya da İspanya ve Portekiz’den gelen Yahudiler gibi gruplardı. Cumhuriyet resmen Protestan bir ülkeydi, ama Katolik, Yahudi ve başka inançlardan insanların ibadeti üzerinde pek az kısıtlama vardı.

*Bu bilgi notunun İngilizce çevirisi ‘A Melting Pot’ olarak verilmiş, tam olarak Farklılığa Saygı değil ancak daha anlamlı. Erime potası, mecazi anlamı dışında, kimyada alaşım elde etmek için kullanılır. Her bir bileşik potada kendi özelliklerini kaybederek ve başka bileşiklerle birleşerek, yeni ve daha güçlü bir madde, alaşımı oluşturur.

Sanat bir erime potası ise, sanatçılar da birer bileşik gibi keşfedilmemiş yeni alaşımlar yaratmak üzere var olurlar. Toplum yararına…

 

Skycell

 

SINIRLAR*

küstüm çiçeğine ve hüsnüyusuf’umuza

 

İnsanlar da ülkelere benziyor;

Sınırları var, yüzölçümleri…

Yasaları var, bayrakları, ilkeleri…

Kimi dağlık bir arazidir,

Kimi kıraç,

Kimi bereketli…

Kimi dardır, kimi engin göz alabildiğine.

Kiminin sınırlarından pasaport denetimiyle girilebilir…

Elini kolunu sallayarak geçebilirsin kiminden

İçeri…

Sonuçta ne küçümse insanları derim kızım,

Ne de önemse gereğinden çok…

Ama anlamaya çalış;

Nedir sınırlarının varabileceği son nokta,

Nedir ve ne kadar genişleyebilir

Yüzölçümleri…

 

*Okul panosundan alınan bir yazı

Ressam Berna Gülbey Derman’ın “Saklı Beden”leri

Sanatçının zihnimde canlandırdığı duygu, bana çok önceden izlediğim bir filmi hatırlattı. Filmin bir karesinde nesnelerin kendisi olma eğilimi içinde olduğunu vurguluyordu. Ve aniden poşetle rüzgarın dans ettiği kare gözümün önünde beliriverdi.

Sanatçı nesneleri betimlerken, onları kendi içinde yalnızlığa itiyor; aynı zamanda her an hayat bulacaklarmış gibi bir izlenim veriyordu izleyiciye. Derin bir yalnızlık duygusu uyandırıyordu insanda.  Bedenin ötesindeki ruh, nesnelerle şekilleniyordu sanki. Her nesnenin kendine has güzelliğini ve varoluşunun anlamını sunuyordu.

Sanatçının kıyafetlerinde bedenler yoktu ama izlerini taşıyordu. Nesnelerin iç dünyasına yolculuk yaparken bedenleri saklıyor ve belirsiz, kırılgan anlamlar yüklüyordu. Nesneleri kimi zaman bir askıda, kimi zaman boşlukta sergileyerek maddelerin mahremiyetini ortaya koyuyordu. Nesnelerin duruşu, sanki değişen insan figürlerini barındırıyordu içinde. Hem kendi içinde yalnız hem de bir o kadar kalabalık…

‘Siyah’

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İdris Kurt Resim Sergisi : ‘Vazgeçilmez Boşluk’

 

 

 

 

 

 

 

İdris Kurt Resim Sergisi : ‘Vazgeçilmez Boşluk’

‘Boşluk, fiziksel anlamda ölçülebilir, kavranabilir uzaysal arka plan olduğu gibi zihnin kavrayamadığı alanlardır da. Üç boyutlu dünyanın tanımlanmasında nesneler arka planken zihinsel anlamda hiçlik ifade eder , anlamsızdır.

Düşünsel anlamda zihnin arka planı, düşüncenin oluşmamış durumu, bir zaman aralığı, müzikte aralar, günlük yaşamda zaman aralıklarıdır. Boşluk gölge gibi nesnelere bağlıdır ve onlarla anlam kazanır, dolunun görünür kılınmasını sağlar. Sessizliğin anlam kazanması, plastiğe dönüşmesi boşluk sayesinde olur.

Plastik sanatların vazgeçilmez bir öğesi olan boşluk görsel unsurların arka planı, bazen de kendisidir. İdris KURT resminde doluluk kadar yetkin kılınan boşluk, plastik ifadeden çok anlamın oluşmasının en önemli unsuru olarak karşımıza çıkar. Boş ve dolunun görsel ifadesinin birer temsiliyeti olan çalışmalar galeri boşluğunda doluyu temsil eden varlıklarıyla izleyicinin karşısındadırlar.’

’16 Nisan – 1 Mayıs 2011 tarihleri arasında Saint Joseph’liler Derneği , Caporal Evi Kültür ve Sanat Merkezinde (La Cave) İdris Kurt’un ‘Vazgeçilmez boşluk’ isimli resim sergisi pazar günleri hariç 10:00-17:00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek..’

Açılış daveti : 16 Nisan 2011 saat 17.30

Yer : Saint Joseph’liler Derneği , Caporal Evi Kültür ve Sanat Merkezi (La Cave)

Dr. Esat Işık Caddesi No:66/24 Bahariye / Kadıköy / İstanbul

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

‘sevgili idris kurt abimizle yaklaşık olarak sekiz senedir komşuyuz.. hayatımda gördüğüm en beyefendi , en nazik insanlardan birisi kendisi..

belki benim serkeşliğim ya da çekingenliğim belki de aylaklığımdan olacak idris abimizin aynı zamanda ressam olduğunu tanışmamızdan birkaç sene sonra öğrendim..

üstelik idris abimiz , ‘benim canım antakya’mda 15 günlük sergi açmış komşuluğumuz sırasında ve benim haberim olmamış.. bunu öğrendiğimde ne kadar üzüldüğümü ne kadar utanıp , yıkıldığımı kimse bilemez.. ayaküstü bir sohbet sırasında bu sergi olayını duyduğumda çok üzüldüm..

idris abim , her şeyiyle bereketli olduğu kadar sanat ve sanatçı açısından da bereketli çukurova topraklarının yetiştirdiği sanatçılarımızdan birisi.. idris abimiz 1950 adana ceyhan doğumlu..

resim sanatıyla ilişkisi marmara üniveristesi güzel sanatlar fakültesi’nde akşam atölyelerindeki eğitimiyle başladı.. ‘devabil kara’ yönetimindeki bu eğitiminden sonra kendi atölyesinde çalışmalarını sürdüren idris kurt abimiz ilk kişisel sergisini de yine komşumuz bahariye sanat galerisinde açmış.. resim sanatı üzerinde çok değerli eserler veren idris abimiz aynı zamanda moda alanında da tasarım ve uygulama alanında profesyonel olarak da kendi atölyesinde çalışmaktadır..

idris kurt abimizin yeni sergisinin hayırlı uğurlu olmasını dilerim.. ziyaret etmek isteyenler 1 mayıs’a kadar bir günlerini ayırıp bu güzel sergiyi ve resimleri görmeye gitsinler..

resimle ve gülüşünüzle kalın..’

Crockett..