Archive for the ‘Hayata Dair’ Category

kimi kıyıda kalmayı seçer…kimi kıyı olmayı

doğduğunda
göbekbağını kestikleri
o kör ve küflü jilet

ince kumdan ve külden
eleyerek yaptıkları o höllük

yanınsıra yürüyor bak

gör.. ve: de-be-len-me

ne kadar yeni şekiller
vermeye çalışsan da
saçına

hep aynı acıyor bak;
başındaki o taş o tahta o buğday
o eski gazoz şişesi
yaraları
sevgilin dokununca

yok yok.. pes et işte
çocukluktan sonra
su yok

boşuna kumaşlar, mevsimler
hediyeler, şehirler, sevgililer
giydirme ömrüne

sen gene aynı sensin
aynı sen kalacaksın

gör.. ve: de-be-len-me

aklının yüreğinin insafına sığınıp
yabancılaşmanın da taa
ötesine sıçradın

varoluş sebeplerini toprağa gömdün
battaniyeni çaldırdın
kaman ise kör

bak
herkesin suyuna
televizasyon
karışıyor da

kimileri
zemzem suyu’ yla
duş almış
gibi yapıyor

yok hayır..
intihar bir seçim değil
intihar hayata dahil

herkes tencere dibin kara
benim ki senden daha
nilgün mandela nelson marmara

gör.. ve: de-be-len-me

dön
dö-ne-bi-li-yor-san

o eski siyah-beyaz
çizgi filmlere…

o dünyayı yanlış anladığın
yeşil ahşap som son
an’ lara

annenin sevdiği yerlerin
ü-şü-yor

sevgilinin sardığı yerlerin su
top-la-mış

dünya bizi
zırılçıplak gördü ya

kimden
utanıyoruz

kül tablasın
izmarit dolu..

çevre werzalit
yapı naylon

akrep de kurbağa da
kendi içinde

iliş kelimelerin
sen kalan yerlerine

beğendiğin artizler
üç dört kat yaşına vardı

artık yeşil sahalarda
akranın futbolcu da
kalmadı

dokunduğun kadınlar
manş’ ı geçti de

ola ola veli oldun
ilkokula başlayan
fiyaskona

kimi kıyıda kalmayı seçer…
kimi kıyı olmayı

insan manalandırma küpü
eskiden ne denilmişse üstüne
derin manalar bulur da

ah insan yalnız
kendi is’ ini

seçemez

şimdi sen
cigarasız da
yapamazsın

saplarsın bu bahsi
gecenin şurası’ na

binersin bedenin
çürük çarık atına

ateş suyu ve tütün
almak için
kasabaya inersin

ah kimse kimseyi
aldatamaz ki

ah kimse kimseye
o kadar bol
gelmiyor ki

ismin doğal efekt’ in oluyor
hayattan çıkardığın
şırraak! sesin

beni gözümden düşür

insan bir mevsim üşümüşse
artık her mevsim
üşür

  
ah be çocuk
bazı insanlar
hiç karşılaşmamalı hayatta
ukte kalmalı…
gerçek;
baş ağrısıdır…

gör.. ve: de-be-len-me

Metin Üstündağ

‘başlayacak her savaşa sözcük taburları öncülük eder..’ – JEAN BLOT

‘Başlayacak her savaşa sözcük taburları öncülük eder.. Çatışmanın temelinde yatan çıkar ilişkilerini çözmek yazarların üstesinden gelebileceği bir iş değildir.. Ama savaşa öncülük eden, onu maskeleyen, allayıp pullayan sözcük taburları doğrudan denetimimiz altındadır, burada sorumluluğumuz birincildir. Geçmişte birçok kez yeteneklerimiz savaşı körüklemek için kullanıldığından sorumluluğumuz daha da büyüktür. Savaş barıştan önce gelir. Çünkü kökeninde korku yatar. Savaş korkunun bir çeşit yansıması, sahnelenmesidir ve korku cesaretten önce var olmuştur.. Eğer çıkar , kendisine hizmet edecek eli silahlandırmak için bir maskenin ardına gizlenecek bu ele hükmeden kalbi ve zihni kandıracaksa, ilk destekçisi, başkasından yani yabancıdan duyulan korku olacaktır. Bir başka deyişle, çıkar, daha doğrusu onun hizmetinden olanlar, yüzyılların korkusunu işlerinin geldiği yöne çevirip harekete geçireceklerdir..’

JEAN BLOT (ALEXANDRE BLOKH) – Kalıtımsal Düşman , 1986

(Kaynak : Şiirde Barış Teması , NURŞEN AYDOĞAN , İnsancıl , Ocak 2010 sayısı)

‘gökyüzünün ipek örtüsü altında yaslanarak yosuna ve kitaba / kayına..’ – FRIEDRICH NIETZSCHE

‘Ancak dans edebilen bir tanrıya inanırım ben..’ -FRIEDRICH NIETZSCHE

‘Ancak dans edebilen bir devrime inanırım ben..’ -EMMA GOLDMAN

 

‘güzeldir, birlikte susmak,

daha da güzeldir, birlikte gülmek,

gökyüzünün ipek örtüsü altında

yaslanarak yosuna ve kitaba / kayına

sevimli kahkahalar atmak dostlarla

ve beyaz dişlerini göstermek

 

iyi yaptıysam, susalım

kötü yaptıysam – gülelim

hep daha da kötü yapalım,

daha da kötü yapıp, daha da kötü gülelim,

kara toprağa girene kadar.

 

dostlarım ! hu ! böyle olsun mu ?

amin ! ve hoşçakalın ! ..’

FRIEDRICH NIETZSCHE

‘devlet mi ? nedir bu ? pekala ! şimdi kulak verin bana. çünkü şimdi size halkların ölümü hakkında bir çift sözüm var.

devlet tüm soğuk canavarların en soğuğudur.. soğuktur söylediği yalanlar da ; ve şu yalan dökülür dudaklarından : ‘ben , devlet , halkın ta kendisiyim..’

devlet diyorum, herkesin, iyilerin ve kötülerin zehir içtiği o yere ; devlet , iyilerin ve kötülerin, herkesin kendini kaybettiği yer; devlet , herkesin yavaş yavaş intihar etmesine ‘YAŞAM’ adı verilen yer.

tahta geçmek ister hepsi; onların deliliğidir bu – sanki mutluluk tahtta otururmuş gibi! genellikle çamur oturur o tahtta ve genellikle taht da çamurda..

orada devletin bittiği yerde başlar fazlalık olmayan ilk insan ; orada başlar lüzumsuz olmayan kişinin şarkısı, bircik eşsiz ezgisi..

oraya devletin bittiği yere oraya bakın kardeşlerim! görmüyor musunuz gökkuşağını ve üstün insana giden köprüleri!

böyle söyledi zerdüşt..’ – FRIEDRICH NIETZSCHE 

Hasta Siempre Comandante..

Hasta Siempre Comandante..

 

Sonsuza kadar komutan..

Wild Wood

Kırılır mısın dokunsam , dedi .
Donmadım sadece üşüdüm , dedim .
Isıtır mısın , dedim .
Sıcak değilim sadece üşümüyorum , dedi .

Sen .

Sen benim içime saplanmış bir bıçaksın,çıkartsam ölürüm,çıkartmasam yine ölürüm .

Gelecek Uzun Sürer.. – Louis Althusser

louisalthusser-1

‘gerçek olarak var olmadığım için , yaşamda ben yapmacık bir varlıktan, bir hiçten ibaretim ; sevmeye ve sevilmeye , ancak beni sevmelerini istediğim ve bastan çıkarmak suretiyle sevmeye kalkıştığım kimselerden ödünç aldığım yapmacıklar ve sahtelikler yoluyla ulaşabilen bir ölüydüm..’ – Gelecek Uzun Sürer – Louis Althusser

louisalthusser-2

hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz..

“bir otelde özel bir oda, alabildiğine insancıl geliyor kulağa, değil mi? ama amaçları kesinlikle insancıl değil, tersine kurnaz bir yöntem uygulanmakta, bana inanabilirsiniz.. bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz.. insan yüzü görmeden, insan sesi duymadan, göz kulak, bütün duygular sabahtan geceye, geceden sabaha en ufak besi alamıyordu, insan kendi kendisiyle, kendi bedeniyle, dört beş dilsiz nesneyle çaresizlik içinde tek başına kalıyordu, kendisini dış dünyaya bağlayan halatın kopmuş olduğunu, o sessiz derinlikten hiçbir zaman yukarı çekilmeyeceğini ayrımsayan dalgıç gibi. yapacak, duyacak, görecek hiçbir şey yoktu, her  yerde ve sürekli hiçlikle çevriliydi insan, boyuttan, zamandan yoksun boşlukta.. bekleyip durur insan. hiçbir şey olmaz. insan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayıncaya dek düşünür, düşünür, düşünür. hiçbir şey olmaz.. insan yalnız kalır.. yalnız.. yalnız..” – STEFAN ZWEIG – Satranç

garage-7

(Fotoğraf : ‘Garage Olimpo’ – Yönetmen : Marco Bechis)

CRISTIANO LUCARELLI

“Livorno’yu eşimden daha çok sevdiğimi söylüyorlar. Bu kesinlikle yanlış. Eşimi de en az Livorno kadar seviyorum.”

Lucarelli

‘Kasabanın en şahane moruğu..’-CHARLES BUKOWSKI

bukowski-6

‘..Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi , makbul biri değilim. Kötü adam sevdim hep. Kanunsuzu, hergeleyi. İyi işleri olan sinek kaydı traşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim. Dişleri kırık, yolları kırık adamlar ilgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar..’

CHARLES BUKOWSKI

bukowski-14

‘..Adi kadınlardan da hoşlanırım, çorapları sarkmış , makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır. Çünkü ben de serseriyim. Ahlak sevmem, din sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam…………………..’

CHARLES BUKOWSKI

bukowski-18

bukowski-19