SARIIIIIIIIII.. KIRMIZI..
‘günler geçiyor.. aylar , yıllar geçiyor.. şairin dediği gibi ‘yırtarak geçiyor kalbimizden hayatı da törpüleyen zaman..’
sessizce oturuyorum günlerdir.. çevremi , dünyayı izliyorum.. nereye doğru bir gidiş demiyorum zaten cehennemin tam ortasında yol alıyoruz..
başlamadan ‘aylakadamız’ın yeni sunucuya taşınması için günlerce emek harcayan ‘reis’e teşekkürlerimi sunuyorum.. sitenin fikir babası ve yaratıcısı kendisiydi , yaşaması için de elinden gelen her şeyi sonuna kadar yapıyor ‘reis’..
günlük oynanan tiyatrolar üzerine bir şeyler yazmak istiyorum kaç zamandır.. yazıyorum siliyorum.. tıpkı senin gibi ‘yalanım..’ hani yazardın da sonra birden tuşlara basıp silerdin ya , vazgeçtim yazmaktan derdin ya ona benziyor işte..
ama benimkisi öfkemden dolayı vazgeçişler.. yazıyorum yazıyorum sonra siliyorum.. kocaman kocaman yağmak istiyorum.. işte o an ne yapılmak istendiğinin farkına varıyorum ve susup duruyorum.. küçücük dünyalarımıza hapsedilmiş biz insanları artık son noktaya getirip toplu şekilde çıldırtmak ya da toplu şekilde teslim almak istiyorlar..
böyle öfkeli anlarımda kendime daha fazla zarar vermemek için kendi dünyamın derinliklerine doğru inerim , kitaplardan filmlerden oluşan küçücük yaşam alanıma çekilirim işte.. ya kitap ya müzik ya dergi ya filmlere dalarım..
gerçi bu gidişle yakında oralara da el atacaklar.. anayasadan ve milletten aldıkları yetkiyle bizim için ‘zararlı’ dergi , kitap , müzik ve filmleri de ya yasaklayacaklar ya da yaş sınırı getirecekler.. çıldırmamak ve gülmekten kırılmamak elde değil..
koskoca adamlar çıkmış ‘biz gençlerimizi , insanlarımızı düşünüyoruz ve onları koruyoruz’ diyorlar..
yalan bu cümlelerin her yerinden fışkırıyor.. siz kimsiniz kardeşim , insanları koruyoruz diyorsunuz.. insanların anası babası mısınız , insan terbiyecisi misiniz.. özgürlük , özgürlük dediğiniz hikayeler bunlar mı.. yaşam alanlarını gasp etmek mi..
insanlar 18 yaşında size ya da başkasına oy verebiliyor , anayasa değişikliği için evet ya da hayır oyu verebiliyor bunda mahsur yok.. askere 20 sinde gidebiliyor.. silah ruhsatı almak isterse alabiliyor , sonra o silahla istediğini ya da kendisini vurup katil olabiliyor.. bunda da mahsur yok.. ehliyet alıp olası trafik canavarı ya da mağduru olabiliyor.. şirket kurabiliyor.. istediği dine inanıp , her türlü dini vecibelerini yerine getirebiliyor.. internete girebiliyor.. siyasi partilere üye olabiliyor.. sigara içip kanser olabiliyor.. hormonlu ya da genetiğiyle oynanmış katkılı yiyecekler yiyip kanser olabiliyor.. evlenebiliyor ve 18inde evlenince 3 sene içinde emir üzerine 3 çocuk yapabiliyor ve bu çocukları büyütmeye onları yetiştirmeye başlayabiliyor vs vs.. bunlar yapabildiklerinin sadece bazıları..
ama ne yapamıyor artık içki içemiyor , bir bira alamıyor.. niye burada yüce devlet mekanizması giriyor devreye ve ‘aman cicim diyor sana , sağlığına , ruh sağlığına zararlı olabilir , accük daha bekle 24’üne kadar.. sonra iç..’
ya komedi işte komedi.. her türlü abuk subuk ölümün yaşandığı ülkemizde sağlığımız bir alkolden korunuyor.. ha bu arada sigara mı , isteyen alabiliyor sigara , sonuna kadar serbest.. ona yasak yok.. çünkü sigaradan korumaya gerek yok gençleri de insanları da.. koydular gösterme yasakları ; toplu yerlerde , kapalı yerlerde içilemiyor filan diye.. hikaye herkes her yerde içiyor.. yazın sonuna doğru bir iş için gittiğimiz urfa’nın çok güzel ve yeni adliye binasında memurları ya da vatandaşları ellerinde yanan sigarayla ya da altınlı gümüşlü tabakalarından urfa tütünüyle sigara sararken koridorlarda gördüğümüzde arkadaşımla gülmekten kopmuştuk.. sonra bir mübaşire sorduğumuzda ‘burada yasak yok ve uygulanması imkansız’ demişti..
sonra bir gün sorulunca ‘ee biz ne yaptık ki , aksırıncaya tıksırıncaya kadar zaten içiyorlar’ diyor.. bu haberi de internetten tam biz mekanda topluca aksırıp tıksırıncaya kadar içerken okudum.. haber yeni düşmüştü ajanslara.. sesli olarak okuyunca kendileri okumaya başladılar tüm arkadaşlar yanıma yanaşıp çünkü kafa buluyorum zannettiler.. okuduklarında gözleri faltaşı gibi açıldı.. hemen esip gürleyip yağanlar oldu , susup içinden daha beter yağanlar oldu.. kardeşim etki tepki meselesi işte.. sempatik olmayı bileceksiniz.. madem bir şey yapıyorsunuz insanları incitmemeye çalışın.. özgürlük özgürlük diyorsunuz sonra ne farkınız kalıyor böyle yapınca eleştirdiğiniz kesimlerden.. hikaye..
şimdi trilyonluk yalılarında ya da residance mıdır nedir oralarda oturup sıcak şaraplarını içerken bu haberleri yorumlayan ve devamlı size tam gaz destek veren liberal geçinen ama kendilerine liberal olan liberaller ve sarı solcuları merak ediyorum.. tek başlarına kaldıklarında yani kendi içlerine konuşup düşündüklerinde ne düşünüyorlar , ne diyorlar çok merak ediyorum.. çünkü onlarda yürek yoktur çıkıp kamuoyunun önünde bu durumu eleştirsinler..
her neyse bu meseleye fazla takılmayayım diyeceğim ama geçenlerde zap yaparken tesadüfte olsa çıldırma noktasına geldiğim anlardan birisi oldu.. mürekkep yalamış , okumuş , eserler vermiş birisi olarak bildiğimiz pek sayın murat bardakçı hazretleri canlı yayında fatih altaylı ile yaptıkları programda şöyle buyurdu ‘alkol meselesi zapturapt altına alınmalı..’ evet evet aynen böyle dedi.. birçoklarınızın severek okuduğu ya da dinlediği murat bardakçı böyle dedi.. pek demokrat fatih altaylı bile bu söz üzerine durumu toplamaya çalıştı , sözü geri alması için yada düzeltmesi için manevralar yaptı ve onu da sonunda sinirlendirdi bu laf.. bilmiyorum , bilmek ve anlamak da istemiyorum murat bardakçı’nın derdini bu lafı söyledikten sonra..
gelelim aksırıp tıksırma meselesine.. kardeşim yaşam tarzı , giyim kuşam , özgürlük falan diyorsunuz bari samimi olun.. 8 senedir iktidarda olan partisiniz , şimdi mi aklınıza geldi anayasadan aldığınız yetkiyle insanları gençleri korumak.. 8 senedir neredeydiniz.. 8 senedir siroz olan , karaciğer yetmezliği yaşayanlar veya içki nedenli diğer hastalıklara yakalananlar ne olacak.. şimdi onlar yada yakınları kalkıp size dava açmasınlar yahu.. aman bu konuda da bir düzenleme yapılsın tez vakit lütfen.. yeminlen sizi düşünüyorum.. maazallah tazminatların altından kalkamazsınız sonra benden söylemesi..
ayrıca neden 24 yaş.. ben bir de buna çok taktım.. neden 25 yada 23 değil.. 24 yaşına kadar ne oluyor kardeşim.. ha diyorsunuz ki 24’e kadar içirmezsek sonra hiç içmez mi.. böyle mi diyorsunuz.. böyle bir bilimsel çalışma mı yayınlanmış , bilimsel bir makale var mı kardeşim.. varsa biz de okuyalım da.. 24 e kadar içmeyen insan 24 ünden sonra daha beter içer be agalar.. hem öyle aile terbiyesi , insan eğitimi filan boş işler bunlar.. biz iki kardeşiz , babamız 65ine merdiven dayamış , hayatı boyunca hiç içki içmemiş olduğunu söyler ve söylerler.. bununla da gurur duyar.. ha biz iki kardeş ne durumda mıyız aksırıncaya tıksırıncaya kadar içeriz.. üstelik benim kardeşim koyu bir alkol karşıtı olmasına rağmen kendiliğinden 20 sinden sonra içmeye başladı.. ne teşvik eden ne de yasak koyan vardı ona.. ha biz iki kardeş kötü insanlar mıyız kesinlikle değiliz.. insanlığa , topluma her şekilde faydamız oluyordur biraz eminim..
her neyse agalar hükümetsiniz dilediğinizi yaparsınız.. kimse bir şey diyemez.. çünkü o sizin takdirinizdir.. seçimle gelip iktidar olmuşsunuz kimsenin müdahale şansı yok bu konuda.. yarın başka parti gelir başka türlü ülkeyi yönetir.. bu böyle gelir gider.. kimse ilelebet oturamıyor malum o koltuklarda.. 37 yaşımdayım kimler geldi geçti gördük bu ülkede.. bir daha gitmez diyenler unutuldu gittiler.. o yüzden kimse sizin iktidardayken yaptığınız icraatlara eleştiri getirmek , tartışmak dışında bir şey diyemez.. ama o icraatlar arasına insanların yaşam alanlarına yönelik müdahaleler (saçma sapan , hukuka dayanmayan , bilimsel gerçeklerle örtüşmeyen nedenlerle) girerse o icraatlara karşı sesler yükselmeye başlar..
hani şimdi tarih pek moda ya ve şimdi dizilere de müdahale ediliyor ya.. o yüzden tarihten örnek vereyim diyeceğim ama pek bir bilinen şey olacak.. dördüncü murat mı kimdi bilmiyorum , bana zorla okutulan tarihte öğretilmişti.. bu padişah asmış kesmiş ama engelleyememiş içki , sigara içenleri.. aynı hızla devam etmiş içenler ve çoğalmışlar toplumda.. ee ne oldu dördüncü muradı neyle hatırlıyoruz şimdi tarihte.. içki , sigara yasakçısı vs..
işin uygulama kısmına gelince bu yasaklar içki kullanımını azaltmaz agalar beyler.. tersine arttırır.. hele 20 cclik içkilerin satışının yasaklanması tam komedi.. şimdi adam 20 cclik rakı alıp içiyordu.. yetiyor bu diyordu.. 20 cclik rakısı bitince içki de bitiyordu yani adam istese içemiyordu.. ee şimdi ne olacak adam ya da kadın evine giderken 35 lik ya da 70lik alacak ya da daha ekonomik diye litrelik rakı alıp götürecek.. işte mesele burada başlayacak adam ya da kadın 20 lik içerken şimdi masada kuzu gibi 35 lik yada 70 lik duruyor olacak gözünün önünde ve ver bir duble daha , ver bir tek daha filan derken alkol tüketim oranı günde 20 likten 70liğe litreliğe kadar varıp ‘aksırıp tıksırıncaya’ kadar içmiş olacaklar.. ha bunun tek çözümü var komple yasaklayacaksınız.. ama o zamanda ne olur biliyor musunuz o pek mükemmel dediğiniz ama icra dosya sayılarının ecevit hükümeti döneminin kat be kat üstüne çıktığı günümüzde sahte geçici önlemlerle ayakta duran ekonominiz çöker komple.. bu ülkede en yüksek vergileri alkol , sigara ve benzinden alıyorsunuz malumunuzdur.. hadi komple yasaklayın görelim sizleri.. o zaman benzini herhalde 20 lira yaparsınız toparlayabilmek için.. içki içenlere en azından bu vergiler yüzünden biraz saygı lütfen , saygı..
bu içki muhabbeti çok uzadı ve ben başka meselelere giremedim daha.. devamlı aksırıp tıksırarak içtiğimden içimdekileri biraz kusmak istedim sadece.. yoksa şükür 24 ü çoktan geçmişim , öyle galalara ya da kokteyllere filan da gittiğim yok.. işim olmaz.. yani kısacası bu yasağınız bana değmiyor , şimdilik.. ama yine de rahatsız ediyor insanı işte.. umarım bu konuda daha fazla rahatsız etmezsiniz insanları..
alkol meselesini ancak bitirdik.. oysa daha heykel ve büyük galatasaray meselesi vardı.. hele galatasaray vakası yok mu ah ah durup dururken tekrar cimbom aşkımı körükledi.. kendimi bildim bileli galatasaraylıyım.. sarı kırmızı renklere küçükken vurulmuştuk.. lise yıllarımda hiçbir maçını kaçırmazdım.. ta ki kar altında oynanan werder bremen avrupa kupası maçına kadar.. o maç öncesi ve sonrasında sekiz saat boyunca tipi yağan sulu kardan ıslanıp çok fena hasta olmuştum , ses tellerim geri dönüşü olmayacak şekilde zarar görmüştü.. bir ay boyunca konuşmam yasaklanmıştı çünkü ses tellerimi tamamen kaybetme riski vardı.. iyileştim ama o maçtan sonra gelen bu hastalıkla tribünlerden jübilemizi aile zoruyla yapmıştık..
sonraları da top meselesinden soğumuştum politik nedenlerle.. iç ve dış politikada futbol sonuna kadar kullanılmaya başlanmıştı egemenler tarafından.. bu soğumaya rağmen galatasaraylılık kalbimizde yaşıyor , damarlarımızda kan kırmızı akıyordu.. neyse işte geçenlerde cimboma yeni stadyum yapmışlar , onun açılış töreni sırasında bazı ıslıklı filan protestolar olmuş.. sonra da çeşitli çevrelerden malum açıklamalar arka arkaya geldi..
kafama en çok takılan sanki sadaka veriliyormuş gibi galatasaraya stadın verilmesiydi.. yıllar boyunca bu ülkenin asla kimse tarafından yapılamayacak reklamını yapmış olan galatasaraya bir lütufmuş , bir sadakaymış gibi stat veriliyordu.. galatasarayın hiçbir katkısı yokmuş falan filan.. 70 milyonluk ülkede en azından 30 milyon galatasaraylı var , bu stadın inşaatı da işte o galatasaraylıların ve diğer vatandaşların vergileriyle yapılıyor.. cebinizden yapmıyorsunuz o statları.. galatasaray’ın üst hakkı olan ali sami yen stadını ihaleyle verdiniz işte başkalarına.. o yeter zaten on stat yapmaya.. benim tavsiyem milletin içkisiyle filan oynayın ama galatasaraylılarla uğraşmayın bence.. nerden baksan 30 milyon galatasaraylıdan en az 15 milyon oy kullanan vardır.. bu oylardan kaybetmek istemezsiniz değil mi.. bu konuda birkaç laf da sayın başkan adnan polat’a.. başkan yakışmadı size.. galatasaraylılık bu değildir.. galatasaray tarihine biraz baksın.. öyle kameraya bakıp stada sokmayacağız ıslık çalanları demek galatasaraylılık ruhuyla bağdaşmaz.. yakışmadı sayın başkan..
neymiş ıslıklama olmuş.. ne yapmaları gerekiyordu , insanların damarına basan konuşmalar nedeniyle tepki vermesi gerekiyorsa..
benim sizlere önerilerim var çünkü bu tür ıslıklamalar filan devamlı olmaya başladı.. daha öncede bir milli basket maçında da olmuştu.. önerilerim şöyle : bu tür vakalar olunca derhal stadın ya da salonun kapıları kapatılsın , tüm stat veya salon gözaltına alınsın.. eğer kulüpler düzeyinde bir maçsa ev sahibi takım derhal küme düşürülsün , yönetimleri tutuklansın.. tarihte statlarla da ilgili acı anılar var.. gerek latin amerika gerekse irlanda da statlarda acı olaylar yaşanmıştı.. işte bu olaylardan hareketle örnekler alınarak statlarda bu tür olaylar olunca açık hava hapishanesine çevrilsin statlar ve içindekiler gözaltına alınıp salıverilmeden derhal yargılanıp o stadyumlarda ömür boyu hapse mahkum edilsinler..
diğer bir önerim statlara maç izlemeye gidenlere olası ıslıklı protestoları önlemek için stada girerlerken zorla hepimizin çocukken yediği leblebi tozu yedirilsin ve sıvı namına stadyuma hiçbir şey sokulmasın.. böylece ıslıklı protestolar önlenmiş olur.. malum leblebi tozu yiyen sıvı bir şey almadan zor ıslık çalar.. hem bu ıslıklama önlenirse karşı takım da ıslıklanmaz , böylece takımlar arasında kardeşlik ve barış sağlanır..
yine stadyumlara müsabakaları izlemeye gelenlerden sabıka kaydı istensin ve geniş gbt taramaları da yapılsın..
ayrıca aksırıp tıksırıp içerek stadyumlara gelen ve protestocu olma olasılıkları yüksek insanları önlemek için turnikelerde alkol kontrolü yapılsın , geçemeyenler içeriye alınmasın..
sonra mı süt liman baba ortalık oh ne güzel.. gir maçını izle gör bak var mı ıslıklayan.. ha bu projeler tutmadı mı o zaman yine kökten çözüm seyircisiz oynatın maçları herkes evinden izlesin yahu.. hem böylece sadaka olarak verilecek stadyum yapmaya da gerek kalmaz.. oldu da bitti maşallah..
(mehmet aksoy – insanlık anıtı..)
son olarak da accük heykel meselesine gireyim.. ya agalar beyler yapmayın bakın seçim zamanına geliyoruz.. yeterince antipatik hareketler yapıyor her kesimden herkes.. bir de siz taşlara kafayı takmayın.. tüm illere gidiyoruz , her ille ilgili illa ki bir şey söyleyeyim mantığıyla hareket etmeyin.. ne gereği vardı işte heykel meselesinin.. daha yakın zamanda allonoi meselesi olmuştu.. ondan ders alınmadı şimdi kars’ta eski kendi belediye başkanınızın ön ayak olup ve kendi kültür bakanınızın onay verdiği insanlık anıtı heykeli meselesi hortladı.. benim şahsen sevmediğim bir şarkıcı allonoi’nin baraj suları altında kalacak olmasına tepki verdi , adamı nefes aldığına pişman ettiler.. bakanın teki kalkıp o şarkı söylemeye , müziğine baksın , anlamadığı işlerle uğraşmasın dedi.. güler misin ağlar mısın.. yahu adam kendi çapında bir sanatçı hem de dünyaca ünlü.. adamı sev sevme , adam tarihi bir yer katledilmesin diye fikrini söylüyor.. vay vay , vay babam vay.. adamı bin pişman ettiler.. herkes susacak bu ülkede , bir kendileri konuşacak.. biz şakşakçılık yapacağız.. tıpkı kendi milletvekilleri gibi.. başkanları kürsüden karayolları haritası gösteriyor , hurra alkış tufanı.. ‘durun yahu’ diyor , ‘bu esas harita değil , niye hemen alkışlıyorsunuz..’ alkışlayacak tabi , adam alışmış şakşaka.. ezbere alkış hurra.. bence bu tip parti toplantılarında a partisi olsun b partisi olsun tüm partiler için önde amigolar gibi ya da televizyon programlarında alkış işareti veren görevliler gibi bir şakşak görevlisi istihdam edilsin.. böylece olası alkış kazalarının önüne geçilmiş olur..
(mehmet aksoy – 1 mayıs 1977 heykeli..)
neyse meseleden yine kaydık başka yerlere , biz heykele dönelim.. işte malum ‘ucube’ kelimesi söylendi orada.. ya heykeli sen yaptırtmışsın , anıtlar kurulu , kültür bakanlığı onay vermiş.. heykelin kaba inşaatı bitmiş.. sonra politik ayrılıklar oluşmuş ve heykel yarım kalmış.. simgesel olarak ve fikir olarak çok güzel bir girişim.. tamamlanınca daha da güzel olacak eminim.. hemşerim mehmet aksoy’u fazla tanımam.. eserlerini denk geldikçe gördüm.. özel bir ilgim olmadı.. bu olaydan sonra iyi bir daldım mehmet aksoy’un eserlerine.. bunda ‘sarı’nın katkısı var biraz.. gerçekten mükemmel eserleri var ustanın.. hayran kalmamak elde değil.. insanlık anıtı heykeliyle ilgili konuşmalarını da dinledim ve gerçekten ona yapılan bu haksızlığa çok üzüldüm..
(mehmet aksoy – anlamak..)
heykele daha önce izin veren anıtlar kurulunun bu kez yıkılması gerekir diye karar vermesi daha da korkunç bir olay..
hele bir partinin il başkanının konuşması vardı ki ağlamak istedim.. bu beyefendiye göre efendim heykelin bir parçası türk’ü simgeliyormuş , diğeri de ermeni’yi.. türk kısmı mahçup bir şekilde elini ermeni’ye sanki özür dileyerek uzatıyormuş , bu da bizim ülkemizi küçük düşürüyormuş.. muş muş muş muş muş muş muş muş muş muş.. ne dersiniz bu çözümlemeye.. kimse kimseye değil artık heykeller bile el uzatamayacak birbirlerine bu ülkede.. o bile yasak.. taş kesilsen ne yazar , yassah kardeşim işte..
(mehmet aksoy – kayıp anaları..)
bu saydığım acayiplikler kafka’nın romanlarında , cronenberg’in filmlerinde bile rastlamadığım derecede acayiplikler.. gerçi mehmet aksoy’un başına yıllar önce de ‘tükürürüm böyle heykellerin’ içine olayı gelmişti.. kendisi alışkın biraz bu ülkede bir sanatçı olarak aşağılanıp , horlanmaya..
ne acı olaylar bu çağda değil mi.. ben hep susmak istiyorum bu durumlarda üzüntümden.. susup içime içime ağlamak istiyorum.. hele bu heykel meselesinden sonra devamlı gözlerimin önüne talibanların afganistan da binlerce yıllık buda heykellerini dinamitle havaya uçurması geliyor.. insanlığın hafızasına kazındı o görüntüler.. şimdi mehmet aksoy diyor ki dinamit koymadan zor yıkılır o heykeller.. ne olur ‘ucube mucube’ filan diyin ama aynı görüntüleri yaşatmayın bu ülkeye..
(mehmet aksoy – nelson mandela..)
daha yazılacak onlarca konu var , çok doluyum ama oturup artık biraz mola verip aksırıp tıksırıncaya kadar içerek ucubeleşmek istiyorum müsaadenizle..
gülüşünüzle , sanatla ve heykelle kalın aylaklar..’
Crockett..