‘bugün büyük ustamız ilham kaynağımız ‘yusuf atılgan’ın doğum günü..
27 haziran 1921’de manisa’da hayata merhaba diyen yusuf atılgan , liseyi bitirdikten sonra istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi türk dili ve edebiyatı bölümü’nü bitirir.. akşehir’de askeri lisede bir sene öğretmenlik yapar..
ancak ustamız üniversite öğrenciliği sırasında yasadışı türkiye komünist partisi’ne üye olmak ve bu parti için yasadışı faaliyetlerde bulunmak suçlamasıyla ve türk ceza kanununun meşhur 141. maddesi nedeniyle tutuklandı.. sansaryan han’da ve tophane cezaevinde yaklaşık bir sene tutuklu kaldı.. salıverildikten sonra öğretmenlik hakkı elinden alınan yusuf atılgan manisa’nın ‘hacırahmanlı’ köyüne geri dönerek yıllarca köyde çiftçilikle uğraştı..
yusuf atılgan 1976’da istanbul’a dönerek kadıköy’ün moda semtinde bir süre oturdu.. bu dönemde çevirmenlik , redaktörlük vs işler yaptı.. ‘canistan’ romanı üzerinde çalışırken geçirdiği kalp krizi nedeniyle 1989’da aramızdan ayrıldı..
romanları ‘aylak adam’ ve ‘anayurt oteli’nin yanı sıra hikaye ve masallarını topladığı kitabı ve bitmemiş ‘canistan’ romanı edebiyatımıza kazandırdığı dört eseridir..
az sayıda eseri olmasına rağmen özellikle ‘aylak adam’ ve ‘anayurt oteli’yle türkiye edebiyatına damgasını vurmuştur büyük usta.. çoğu kişi oğuz atay ustayla kıyaslar , karşılaştırır yusuf ustamızı.. ben kıyaslama yapmayı sevmem her ikisinin de kendine has üslupları ve yaratımlarıyla gönüllerimizde ayrı ayrı yerleri var.. ama ‘bir adaya düşersen’ diye saçma sapan geyik soruyu buraya uyarlasalar ya da cezaevine düşsek ve orada ‘bir kitap seçme hakkın var’ deseler tek kitap ismi söylerim : aylak adam..
başkasını bilmem ama benim hayatımın dönüm noktasıdır ‘aylak adam’ı okumak.. çok şeyi bende yerle bir etti ve birçok açıdan yeniledi beni.. hediye almayı ve seçmeyi bilmem , hep kitap alırım sevdiklerime , en çok hediye ettiğim kitaptır ‘aylak adam’.. küçücük çocuklara bile hediye ederim ‘sakla günü gelecek okuyacaksın ve beni hatırlayacaksın’ derim..
romanları dışında öykülerinden ‘eylemci’ adlı öyküsü ilk okuduğumda pek gülünecek şeyler olmamasına rağmen nedense beni çok eğlendirmiş ve gülmekten yerlere yıkmıştır.. canım sıkıldığında çevirir çevirir okurum bu öyküsünü..
masalları da ayrı bir güzelliktedir.. bence çocuğu olan herkesin hemen okutması gerekir bu masalları.. gerçi bazıları biraz sert öğeler içeriyor masallar ama okutun bir şey olmaz.. televizyonlarda izlediklerinden daha yumuşaktır.. okutun okutun la..
aylak adam’ın ana kahramanı ‘c’ ve anayurt oteli’nin ‘zebercet’i edebiyat tarihimizin en bilinen karakterleri arasına girmiştir.. aylak adam için çok şey yazmak gerekir buraya ama bugün yusuf atılgan’ın doğum günü.. edebi tahliller filan yapmak ve eserleri hakkındaki kıymetsiz saplantılarımı , düşüncelerimi yazmak istemiyorum buraya.. saçma sapan , abuk sabuk şeyler yazmak istiyorum..
hem bugün ustanın doğum gününü yine az kalsın ıskalıyordum ki aylak aylak dolaşırken , ‘delirmek’in attığı mesajla irkilip , hatırlayıp hemen koştum mekana bir iki satır bir şey karalamak için.. ‘delirmek’ kardeşime buradan çok teşekkür ediyorum bu yüzden..
doğum günün kutlu olsun sevgili ustamız yusuf atılgan !
keşke aramızda olsaydın da seninle modada denize karşı tüm aylaklarla birlikte rakı içerek kutlasaydık..
keşke ‘aylak adam’ı nasıl beyaz perdeye uyarlarız diye seninle sohbet edebilseydik..
beni yakından tanıyanlar bilir , benden önce belki yapılacak filmi ‘aylak adam’ın ama bir gün ben de çekeceğim ‘aylak adam’ı.. saçma sapan hayatımın en büyük , en önemli amacı bu.. zaten kaç amacım , kaç isteğim var ki artık..
haydi bugün kadehler yusuf atılgan , ‘c’ , bıyıksız – bıyıksız tüm zebercetler ve tüm eserleri için kalksın havaya..’
‘Crockett’
‘..ben çoğu geceler içiyorum , dedi.. şakağımdaki ağrıyı duymamak için iştah açmak için falan diyorum ama değil , biliyorum.. bir çeşit umutsuzluktan kurtulmak için içiyorum.. belki kendi kendimden.. iki çeşit içen vardır.. biri, benim gibi, kurtuluşu içkiden beklemenin utancıyla içer.. bir de şu çevrendekilere bak.. bunlar neden içiyorlar ? toplum içinde yaşamanın baskısını, yükünü hafifletmek için.. çekinmeden bağırmak , yüksek sesle gülmek için.. dışarda bağırmak, kahkaha atmak yasaktır.. sokakta hiç gülmemek için burada gülerler.. böylesi az içer.. ya ben ? içiyorum da kurtulabiliyor muyum ? belki yalnız baş ağrısından..
– ya içmediğin zamanlar ?
– o zaman ararım..
– hep arayacaksın sen. ya resim , ya kitap..
– tutamak sorunu.. insanın bir tutamağı olmalı..
– anlamadım..
– tutamak sorunu dedim.. dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde gider gibiyiz.. tutunacak bir şey olmadı mı insanlar yuvarlanır.. tramvaylardaki tutamaklar gibi.. uzanır tutunurlar.. kimi zenginliğine tutunur ; kimi müdürlüğüne ; kimi işine , sanatına.. çocuklarına tutunanlar vardır.. herkes kendi tutamağının en iyi , en yüksek olduğuna inanır.. gülünçlüğünü fark etmez.. kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım.. öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı.. herkesin, ‘veli ağanın öküzleri gibi öküz yoktur’ demesini isterdi.. daha gülünçleri de vardır.. ben toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü , sahteliğini , gülünçlüğünü göreli beri , gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum : gerçek sevgiyi! bir kadın.. birbirimize yeteceğimiz , benimle birlik düşünen, duyan , seven bir kadın!..’
‘AYLAK ADAM’ , YUSUF ATILGAN.. Ekim 2009 , Yapı Kredi Yayınları , sayfa : 152’den..