Archive for the ‘Sinema’ Category

‘tek önemli şey zaman içinde zaman bulmak..’ – ANDREI TARKOVSKY

‘sanatçı mutlak hakikate galip gelmek için uğraşıp didinen bir varlıktır.. sanatçı bu hakikate karşı , kusursuz ve bütün bir şey yarattığı her sanat eserinde galip gelir..’ (1973) 

‘yaşamlarımız hep yanlış.. bir bireyin topluma ihtiyacı yoktur , bireye ihtiyacı olan toplumdur.. toplum bir savunma mekanizması , bir çeşit oto korunmadır.. birey , sürüde yaşayan hayvan gibi değil , kendi yalnızlığında doğaya , hayvanlara ve bitkilere yakın , onlarla ilişki halinde yaşamalıdır..’ (1977)

‘insan bunca uzun zamandır var olmasına rağmen hala daha en önemli şey olan varlığının anlamı konusunda emin değildi , şaşırtıcı olan budur işte..’ (1978)

 ‘tek önemli şey zaman içinde zaman bulmak.. bu muazzam zor , yapılmak zorunda..’ (1985) 

Zaman zaman içinde , günlükler , ANDREI TARKOVSKY , Çeviri : SEDA KERVANOĞLU , +1 yayıncılık..

Bir Dağ Düğünü..- Semir Aslanyürek

Sihirbaz..

 

‘rahatlıyorsunuz. birazdan sizi rahatsız eden tüm düşüncelerden kurtulacaksınız.. şimdi sesimle buluşmaya gidiyorsunuz.. artık hiçbir şey görmüyor , sesimden başka hiçbir ses duymuyorsunuz.. sizi rahatsız eden bir şey kalmadı.. çok rahatsınız.. sesim sizi rahatsız etmiyor , sesim sizi dinlendiriyor..

şimdi , bütün benliğinizle sesimin etkisi altındasınız.. artık sizi rahatsız eden bir düşünce kalmadı.. düşünmüyorsunuz.. her şeyi unuttunuz.. belleğiniz bomboş.. hiçbir şey hatırlamıyorsunuz.. düşüncelerinizin ağırlığından kurtuldunuz.. artık bedeninizi dahi hissetmiyorsunuz.. hafiflediniz.. hiçbir ağırlığınız kalmadı.. artık uçabilirsiniz.. uçuyorsunuz.. dünyayı terk ediyorsunuz.. terk ediyorsunuz.. artık yoksunuz.. yoksunuz..’ 

Semir Aslanyürek

 

Bir Dağ Düğünü.. 

‘güneş akdeniz’in üzerine eğiliyor.. hafız oturduğu yerde bir iki kez sıkıntılı bir şekilde iç çekiyor.. sonra kemanını alarak belirli belirsiz bir melodi çalmaya başlıyor.. uzaktan gelen ayak sesleri ile kemandan çıkan melodi gittikçe şekilleniyor ve arkadaşları sofra başına vardıkları sırada hazin mi hazin bir arapça şarkıya dönüşüyor.. hafız’ı kimse kesmesin diye efe dede işaret parmağını dudaklarına götürüyor ve sus işareti yapıyor.. her biri azami sessiz olmaya çalışarak yerlerine oturuyor ve hafız’ı can kulağıyla dinliyorlar.. hafız keman girişinden sonra tenor sesiyle önce bir of çekiyor sonra da belki bilinen en karamsar şarkının sözlerini söylüyor.. efe dedenin gülümsemesi yüzünde donarak dinliyor :

‘yağdır ey dünya ne kadar belan varsa hepsini gönder !’

 

‘dağın gölgesinde olduğu için , dağ köyüne güneş biraz geç doğar.. ertesi gün güneş doğduğunda dağ köyünün kayalıklı küçük meydanında eski bir kilimle örtülü üç cesedin üstünde duran ud , keman ve cümbüşü aydınlatıyor ilk önce.. üç cesedin yanı başında , koltuğunun altında darbuka ile çömelen ali , ağlamaktan yorulup hıçkırık nöbetine tutulmuş gibi sarsıla sarsıla nefes alıyor..’ 

Semir Aslanyürek

 

‘vagon , şellale ve eve giden yol filmlerinin senarist ve yönetmeni semir aslanyürek’in hem senaryo hem hem öykü tadında bir çalışması ‘bir dağ düğünü’.. senaryolarının öyküleştirilmiş versiyonları bu kitapta yer alıyor.. 8 öykü var bu kitapta hepsi birbirinden güzel ve etkileyici.. özellikle ‘bir dağ düğünü’ adlı senaryosu türkiye sinemasında ve dünya sinemasında benzeri bulunmayan eşsiz bir senaryo.. yapımcı baskılarının ve terörünün olmadığı özgür bir çekim sürecinden sonra ortaya çıkacak filmi de sinema dünyasını sarsacaktır eminim.. kendisine daha önce bir vesileyle iletmiştim ‘bir dağ düğünü’ senaryosunun filmleşmesi için sahip olduğum her şey emrindedir ustanın..’ 

Crockett..

Bir Dağ Düğünü , Semir Aslanyürek , Chiviyazıları Yayınevi , 2007 

YAHUDİ-FİLİSTİNLİ , ARAP – İBRANİ DEVLETİ İÇİN MANİFESTO.. – UDİ ALONİ

YAHUDİ-FİLİSTİNLİ , ARAP – İBRANİ DEVLETİ İÇİN MANİFESTO.. – UDİ ALONİ

‘orta doğu’da bir hayalet dolaşıyor – filistinli – yahudi ikiulusluluğun göz korkutucu hayaleti.. tüm dünya güçleri bu hayaleti defetmek üzere kutsal bir ittifak içine girdi.. bölgenin bütün bir modern tarihi bu hayaleti yok saymak ve defetmek için şiddete dayalı sonu olmayan bir çatışmanın tarihi gibi okunabilir..

yüz yıllık çatışmanın ardından görünürde çözüme ilişkin bir ışık yokken , ikiulusluluğu bütün görkemiyle sunmanın zamanı geldi çattı artık.. 21. yüzyıldan on yıl aldık neredeyse , hala ortadoğu’da görünen tek değişiklik yozlaşmadan ibaret.. bu ortak topraklarda yaşayan iki ulus – yahudi ve filistin ulusları – arasındaki sıradan ilişki , şiddet ve toprak kapmayı, aşağılamayı , ırkçılığı , sömürüyü ortaya koyarak açık ve günden güne kötüleşen işgalci ile işgal edilen , tahakküm ile zayıflığın ilişkisidir.. imgesel düzeyde ilişkilerin çok daha karmaşık olduğu doğrudur doğru olmasına ama sonuçta bağımsız teritoryal bir birlik için demokratik , ekonomik ve kültürel özgürrlüklerden faydalanıyor olan yahudi ulusudur..

filistin ulusu ise , bunun tersine coğrafi , ekonomik ve kültürel olarak beş ayrı bölgeye bölünmüş , birbirleriyle ilişkisiz bırakılmış , siyasal bir cemaat olarak varlığına izin verilmemiştir.. batılı dünyanın bu durum karşısında sessiz kalışı ve israile sağladıkları büyük destek , ayan beyan illegale olan bu durumu ebedileştirmiştir..’ 

UDİ ALONİ

‘daha fazlası için encore yayıncılıktan çıkmış olan Slavoj Zizek , Alain Badiou , Judit Butler ve Udi Aloni’nin yazılarının bulunduğu ‘bir yahudi ne ister’ adlı kitabı ve yanında udi aloni’nin filmi ‘forgiveness’ı almanız gerekiyor.. özellikle yukarıdaki biraz alıntıladığım udi aloni’nin manifestosu ve udi aloni’nin leonard cohen’e yazdığı mektup mutlaka okunmalı.. diğer yazılarda sonsuza kadar sürecek bir barış için düşünceler , fikir üretimleri içeriyor..’

Crockett..

‘BİR YAHUDİ NE İSTER ? – MUSA , FREUD VE SAID’İN ARDINDAN UDI ALONI SİNEMASI BAĞLAMINDA BİR TARTIŞMA..’ – SLAVOJ ZIZEK , ALAIN BADIOU , JUDIT BUTLER , UDI ALONI – Çeviri : BAHADIR TURAN , ÖZNUR TUNA , ENCORE Yayıncılık , Kasım 2009..

BELKİ.. – AHMET AKPOLAT..

BELKİ.. – AHMET AKPOLAT..

 

yıllar önce izlemiştim ‘belki’ filmini.. nerede ne zaman hatırlamıyorum.. geçen gün filmlerimin arasında bir kısa film dvdsi buldum orada ‘belki’yle karşılaştım tekrar.. yönetmen ahmet akpolat’ın harran üniversitesi radyo tv bölümünü bitirirken bitirme ödevi olarak çektiği ilk filmi.. yıllar önce izlediğim de kısa filmler içinde en beğendiklerimden birisi olmuştu ‘belki’ filmi.. hala da öyle.. ilk film olmasından dolayı tatlı acemilikler var ama bulun izleyin bence.. 

Crockett..

 

‘..belki aynı durağa sığınıyoruz  bütün kalabalıklara inat.. belki de birbirinden habersiz aynı mekanlarını paylaşıyoruz bu şehrin.. belki ben inerken sen  çıkıyorsun merdivenlerinden bu hayatın ve tıpkı hız problemlerindeki gibi karşılaşıyoruz birbirimize eşitlendiğimiz bir yerde..  belki de aynı yerlerinde duruyoruz bir şehrin artarda.. belki de benim bir balkon köşesinde gerçekleşmesini beklediğim bir hayalimsin.. belki sen merhaba derken bu şehre gelen benden başka birilerine , ben güle güleler yolluyorum senden başkalarına bu soğuk otogar peronundan..’

DİDEM AÇAR , AHMET AKPOLAT 

 

‘varlığınmış bu şehri şehir yapan.. yüzünü bile görmek istemiyorken  , seninle aynı şehirde olmanın her şey olduğunu fark ettim.. ta ki yakın bir şehrin en uzak yerine gittiğinde..’

DİDEM AÇAR , AHMET AKPOLAT 

BELKİ..

 

Yapım Tarihi : 2004 , Şanlıurfa , Türkiye

Süre : 12 dakika

Yönetmen : Ahmet Akpolat

Senaryo : Didem Açar , Ahmet Akpolat

Kameraman : Ahmet Akpolat

Kurgu : Ahmet Akpolat

Oyuncular : Hüseyin Demircioğlu , Meltem Üçler , Mehmet Çelen , Zeynep Güllü , Hayrunisa Koyuncu..

(Fotoğraflar : Safranbolu- Crockett..)

The Stoning Of Soraya M.

Yönetmen: Cyrus Nowrasteh

Senaryo: Betsy Giffen Nowrasteh, Cyrus Nowrasteh

Oyuncular: Jim Caviezel, Shohreh Aghdashloo, Mozhan Marno, Navid Negahban

Gösterim Tarihi: 14 Mayıs 2010

Konu: Gazeteci Freidoune’nun arabası bozulur, durduğu küçük köyde onun gazeteci olduğunu anlayan Zahra, konuşmak için peşine takılır. Yeğeni Soraya, köylüler tarafından vahşice katledilmiştir. Ölmeden önce yeğenine söz veren Zahra, vahşetin köyün sırlarının arasında kalmaması için elinden geleni yapmaya kararlıdır.

Filmi izlerken içiniz burkulacak ve böyle şeylerin olduğuna inanamayacaksınız .

Film 14 Mayıs ‘ ta Türkiye ‘ de vizyona giriyor mutlaka izlenmesi gereken bir film kaçırmayın …

david..

şimdilik yorumsuz..

‘DAVID ADLER..’ (ITAY TIRAN..)

‘FORGIVENESS ’ (‘MECHILOT’) – Yönetmen : UDI ALONI

NINJA ASSASSIN / NİNJANIN İNTİKAMI..

NINJA ASSASSIN / NİNJANIN İNTİKAMI..

 

Yönetmen : James Mcteigue

Senaryo : Wachowski Kardeşler , Matthew Sand , J. Michael Straczynski

Müzik : Ilan Eshkeri 

Yapım : 2009 , ABD , Almanya

Süre : 116 dakika..

Türü : Aksiyon , dram , gerilim , macera..

Oyuncular :

Sung Kang

Naomie Harris

Rain

Ben Miles

Rick Yune

 

senaryosu ve yapımında wachowski ‘kardeşlerin’ isminin bulunduğu sıkı bir film  NINJA ASSASSIN..  yönetmenliğini ise JAMES MCTEIGUE yapıyor filmin.. MATRIX’te yardımcı yönetmenlik yapmış olan JAMES MCTEIGUE’nın ilk uzun metrajlı filmi hatırlarsınız ‘V for VENDETTA’ydı.. 

dünyanın en ölümcül suikastçılarının yetiştirildiği kimsenin varlığından bile emin olmadığı gözlerden uzak bir dağ başında yaşayan OZONU klanının en cesur ve en yetenekli suikastçılarından ‘RAIZO’nun , klanın başkanına ve klana başkaldırmasını konu alıyor film..

 

ozonu’ların lideri , raizo’nun en sevdiği arkadaşını acımasızca herkesin önünde cezalandırıp öldürmüştür.. bunun intikamını almak için bir gün başkaldırır ve kanlı savaşına başlar.. 

ozonu klanı uluslararası tüm cinayetlerde başroldedir.. para ve altın karşılığı bu suikastları gerçekleştirmektedirler.. klana en ufak bir itaatsizlik ve  ihanetin cezası kalbin yerinden sökülmesidir..

 

raizo’nun , eski ustasına ve ninja arkadaşlarına karşı mücadelesinde uzun ve zorlu olduğu kadar çok kanlı bir yolu vardır..

filmin alışıldık , klişe bir senaryosu olabilir.. ama ben kimsenin beğenmediği  dövüş sahnelerini ve başroldeki oyuncunun performansını çok beğendim.. görsel efektler de dozunda kullanılmış.. kanlı bazı sahneler , hele hele filmin başlangıcında bir sahne var ki aklınızı alabilir.. bu yüzden midenize ve kalbinize güveniyorsanız bu heyecan dolu macerayı kaçırmayın..

 

Crockett..

 

filmden replikler :

‘-bence hangi yöne doğru büyüyeceğine ağacın kalbi karar vermeli..

– ağacın kalbi yoktur..

– her varlığın kalbi vardır..

-benim kalbim yok..

– senin de atan bir kalbin var raizo..’

 

‘-acı zayıflık getirir.. unutma sadece zayıflığın olduğu yerde acı vardır..’

İki film birden : ‘NUNTA MUTA’ , ‘ATTACK ON LENINGRAD..’

İki film birden : ‘NUNTA MUTA’ , ‘ATTACK ON LENINGRAD..’

 

hep diyorlar ya ‘be kardeşim beğenmediğin bir film de yok senin..’ ben de bugün beğenmediğim iki filme öpücükler yollayıp eleştirmek istiyorum.. müsadenizle.. 

sosyalizm öldü.. komünizm rüyası bitti. ama hala derdiniz ne bu ikisiyle anlamıyorum..

son hafta izlediğim filmlerden ikisi hala bu iki ‘kötü’ sistem , ideoloji vs. hakkında hala kötü şeyler söylemeye devam etmişler.. en kötü insanların , en kötü şeylerin bu iki kelimeye inananlar arasından çıktığını ispatlamaya çalışırcasına vermiş veriştirmişler filmlerde.. bu filmlerden birisi romanya yapımı ‘nunta muta’ , diğeri rusya yapımı ‘attack on leningrad’..

‘nunta muta’nın yönetmeni horatiu malaele , romanya yapımı.. romanya’da bir köyde geçiyor.. çok eğlenceli başlayıp devam eden , ancak filmin içinde acımasızca sosyalizme , komünizme inanan ve gönül verenlerle dalga geçen , iftira atan bir film.. eğlenceli anlatımıyla size bir emir kustirica tadı veriyor.. ama o güzel , eğlenceli anlatımın içinde verip veriştiriyor sosyalizme , komünizme.. ‘la gardaşım öldü bitti bunlar hala derdiniz ne’.. eski tarih müzesine gömüldü gitti yahu bunlar endişelenmeyin..

 

‘nunta muta’ çok güzel bir film olabilirdi o eğlenceli anlatımıyla.. 

ama en acı sahnede , en acı şekilde köyün delisi olarak görülen köyün en güzel kızına ‘orak çekiç’in , bir sistemin tecavüz ettiğini , yani bir sovyet askerinin tecavüz ettiğini , ölen kızın avucundaki rozetten bilincimize çakan film her şeyi sıfırlıyor o noktada..

 

ya kardeşim tamam kötü , çirkin insanlar yok mudur bu ‘geberen’ sistemde , ve bu sisteme inanlar arasında.. vardır elbette.. her sistemde , her kurumda , her millette , her ülkede , her meslekte vs vs vs olabileceği gibi.. ama sen tutup ‘stalin’ kültünü , putunu eleştireceğim diye ‘orak çekiçi’ , bir sistemi , bir ideolojiyi , bir ütopyayı , bir tarihi  lekelemeye çalışırsan (dikkatinizi çekerim sorgulama değil amaç..) o zaman ben de kalkarım bu filmleri en acımasız şekilde eleştiririm..

 

oysa ‘nunta muta’ o kadar sağlam bir film ki yazık etmişler filme.. yanlış anlaşılmasın ben sonuna kadar varım sovyetler birliği , sosyalizm vs eleştirilerine.. en sert şekilde eleştiririm , dalga da geçerim her şeyle.. sonuçta asıl olan insandır.. ama sen gelip de insanlık tarihinin en yüce ütopyasının somutlaşmış simgelerinden orak çekice iftira atarsan eleştireceğim diye ve en aşağılık insanlık suçunun müsebbibi olarak ‘orak çekiç’i koyarsan ortaya , ben de art niyet ararım her saniyesinde ve o filmi en ağır şekilde yerin dibine sokarım.. 

staline ver veriştir , boğ onu en acımasız şekilde , sosyalizmi vs sistemleri eleştir en ağır şekilde..  ama en temiz bir ütopyanın somutlaşmış bir simgesini o pislik suçun sorumlusu olarak insanların gözüne sokarsan o filmin ancak olur bir paçavra..

 

efendim filmin konusu özetle şöyle : şirin , eğlenceli mutlu bir romen köyünde iki genç birbirlerini çok seviyor , önce aileler karşı çıkıp , kapışıyor , sonra anlaşıp düğüne karar veriyorlar.. ancak karar verilen düğün tarihinden bir gün önce ‘yüce’ stalin göçüyor bu diyardan.. düğün günü köyü parti yöneticileri basıyor ve ‘gülmek bile yasak’ diyorlar ve düğünü de doğal olarak yasaklıyorlar.. tabi gelen yöneticilerden askeri kanat sorumlusunun göğsündeki pırıl pırıl parlayan ve orak çekiçli madalyanın yeni olduğu göze sokuluyor tecavüz edilerek öldürülen köyün delisi kızı hatırlatılarak.. 

kısacası ‘nunta muta’ bir tarihe , bir sisteme eleştiri değil de sonuçta sadece bir ‘iftira’ olmuş.. bu kadar açık ve net..

 

sonra gelelim rus ‘aleksandr buravsky’nin yönetmenliğini yaptığı rusya yapımı bir ikinci dünya savaşı filmi.. 

konu faşist alman işgaline karşı direnen sovyetlerin leningrad kentinde geçiyor.. oradaki onurlu direnişi izlemeye gelen yabancı gazetecilerden amerikalı bir bayan gazetecinin gözünden direnişi anlatıyor film.. filmin ilerleyen sahnelerinde o bayan gazetecinin aslında amerikaya sığınmış ve kızıllara karşı savaşmış , beyaz orduların bir generalinin kızı olduğu anlatılıyor ve general bir melek olarak karşımıza çıkıyor hemen.. bu gazeteci bayan bir şekilde leningrad’da mahsur kalıyor ve sonra verip veriştiriyor filmimiz sosyalizme , ve tüm sovyet yöneticilerine… tüm sovyet yöneticileri birer psikopat , acımasız bürokrat ve sistem de bir faşist diktatörlük.. neredeyse direnen leningrad sanki ‘güzel bir işgale direniyormuş’ gibi gösteriliyor.. leningrad’ı açlıkla tehdit eden , acımasız bombardımanla şehri yerle bir eden ve iki milyon insanı katleden faşist naziler değil , asıl kötüler ve tehdit olan sosyalizm.. tüm yöneticiler hitlerden bile zalim birer manyak.. bir tane bile iyi yönetici yok filmde , bir tane bile onuruyla ölen insan yok.. aylarca açlıkla boğuşup bir dilim ekmekle günü geçirip faşizme , işgale karşı canları pahasına onurlu şekilde direnen sovyet yöneticileri , askerleri , SOVYET İNSANI YOK FİLMDE.. sadece demagoji , demagoji , demagoji.. sadece bu.. hollywood yapımlarından farkı yok.. peh peh peh.. ‘la canlarım , cicilerim’ bu sistem öldü zaten yıkıldı yau.. bu kadar sert , acımasız eleştiri niye.. neden bu kadar korku.. rahat olun be yau..

tamam stalin çok hataları olan bir insandı , yanında bir sürü kötü yöneticiyle bir devrimi boğmuş ; bir ütopyayı bir ülkeye hapsetmişti.. tamam ‘enternasyonal’i ülkenin marşı olmaktan çıkarıp anavatan rusya’ya dönmüştü , tamam ispanya’da onuruyla direnen sosyalistleri , komünistleri , anarşistleri satmıştı ve bunları birbirlerine kırdırarak  ispanya devrimini acımasızca  yemişti.. tamam oluşturduğu bürokratik sistemiyle çok kötü şeyler yapmıştı.. biliyoruz : partinin çoğunu en acımasız şekilde tasfiye etmişti.. haberimiz var : muhaliflerini en acımasız şekilde ‘yedi sülalelerini’ ve tüm ilişkilerini yok edecek şekilde ortadan kaldırmıştı.. ve hatta çok iyi biliyor ve hatırlıyoruz ki : stalin ikinci dünya savaşından önce hitlerin temsilcisi ribbentrop’u moskova’da bizzat karşılayıp elinden kan damlayan bu şahsın elini sıkıp daha sonra bu faşistle oturup ‘saldırmazlık paktı’ adı altında çok salakça bir anlaşma yapmış , kuduz köpek gibi her önüne saldıran faşist alman devletinin sovyetlere saldırmayacağına inanmış ve faşist hitlere kanmıştı.. bunların hepsine tamam ama sen tutup leningrad direnişinden bu filmi çıkarırsan sana ancak gülünür ve ‘yürrü anca gidersiniz’ denir sizlere..

 

vaktinizi harcamayın , bu filmlerin üstünü çizin demiyorum , ‘ahanda izleyin ve görün’ ‘geberen , çöpe giden sistemlerle’ hala nasıl savaşıldığını , bunlardan nasıl korkulduğunu  ve bunlara nasıl saldırıldığını görün.. ‘iyi seyirler..’ 

Crockett..

 

Günün repliği : The Boondock Saints – II..

‘.. – bu dünyada iki çeşit insan vardır.. birisi konuşur , diğeri yapar.. çoğu insan sadece konuşur.. başka işe yaramazlar.. ama konuşulacak bir şey kalmadığında  yapanlar dünyayı değiştirir.. ve bunu yaparken bizi de değiştirirler.. bu yüzden  onları asla unutmayız.. sen hangisisin , sadece konuşuyor musun , yoksa yerinden kalkıp bir şey yapıyor musun ? çünkü  inan bana , geri kalan her şey saçmalıktan ibarettir..’

(The Boondock Saints – II ,  All Saints Day / Yönetmen : Troy Duffy..)

BULAMAM.. – Yılmaz Odabaşı

BULAMAM

Her ateş bir kül, bulur elbet kendine;
Her yeşil bir dal,
Her su bir damla,
Her ateş bir kül,
Her takvim bir yıl bulur elbet kendine!
Her yangın bir duman,
Her öğrenci bir okul,
Her artı bir eksi,
Her yol bir taşıt,
Her soru bir yanıt,
Her ressam bir tuval,
Her kış bir ayaz,
Her kitap bir okul,
Her şarap bir adam bulur kendine;
Yeter ki şarap, şarap olsun içen çıkar…
Her deniz bir martı,
Her ömür bir tufan,
Her rüya bir uyku,
Her nota bir şarkı,
Her mezar bir ölüm,
Her ağaç bir kök,
Her dağ bir duman,
Her güneş doğacak bir kuytuluk bulur ya kendine,
Bulur ya; ben senden başka sen bulamam
B u l a m a m !

YILMAZ ODABAŞI

(Yönetmen : Majid Majidi – Film : BARAN..)