Archive for the ‘Başyapıt / Müzik’ Category

GRUP YORUM 25. YIL KONSERİ..

‘yazıma başlamadan önce aramıza yeni katılan ‘kevok’a hoş geldin diyorum.. umarım sana aylak adamız’ı tanıtan ‘sarı’ gibi yazıların yıllık olmaz.. güzel yazınla güç kattın bize.. ‘sarı’ya da umarım örnek olur.. yeni yazılarını sabırsızlıkla bekliyoruz ‘kevok’..

12 haziran 2010 da elli beş bin kişilik koroyla inönü stadyumunda 25. yılını kutlayan grup yorum’un bu tarihi konserinin dvdsi kalan müzik’in özenli ve titiz çalışmasıyla raflarda yerini aldı nihayet..

grup yorumla birlikte her türlü baskı ve zulme birlikte direnen ve yıllar önce imç’de ‘umudo’yla birlikte tanıştığımız ve bu tanışıklığımızın henüz ilk yarım saati bitmeden peşimizden hem gülerek hem küfür ederek imçdeki o zaman ki dükkanından bağırıp kovalayan hasan saltık ustaya bu konser kaydının bize ulaşmasını sağladığı için binlerce kez teşekkür ederiz.. o kovalamayı hasan usta hatırlamaz ama ben ve umudo çok iyi hatırlarız.. umudo ve ben kötü niyetli değildik.. elimizde çok iyi bir grup vardı ve hasan saltık abimize bu grubun kayıtlarını dinletmeye gitmiştik.. o dinlemem diye ısrar edince umudo daha da ısrar etmeye başlamıştı.. iş sertleşmeye başlayınca ben devreye girip ‘peki usta sen bu kayıttan o zaman bize bin tane basıver parası neyse verelim’ dediğim an oturduğu masadan gülerek fırlayıp bizi kovaladı.. ee biz daha liseyi yeni bitirmişiz her şeyi halletmişiz menajerliğe başlayıp bir de ‘umudo’yla onun teyze oğlunun kurduğu grubun kaset işine girmişiz.. kafaya bak işte.. yaşlar küçük ama hayaller o zamandan büyük.. hasan saltık ustaya naçizane beş dakikalık bir menajer eskisi olarak son bir önerimiz bu konser kaydı müzik cdsi olarak da yapılırsa bence çok iyi bir çalışma olur ve raflardan kapışılır diyorum..

her neyse tekrar gelelim grup yorum’a..

tam 25 yıl olmuş grup yorum yola çıkalı..

tam çeyrek asır dile kolay..

dün dvdyi görüp alınca reis’e mesaj attım hemen , dedim ki ‘tam 25 yıl olmuş reis ben daha ortaokula yeni başlamış çocuktum ilk dinlediğimde..’

neler yaşamışım bu 25 yıllık sürede düşünüyorum da ve hep grup yorum olmuş yanımızda.. uğradığı onca zulme , baskıya , işkenceye , hapislere , sürgünlere rağmen grup yorum hep var olmuş..

grev çadırlarında , öğrenci eylemlerinde , bir mayıs alanlarında direnişin olduğu her yerde yanlamadan , vınlamadan , dimdik durarak ‘türküler susmaz halaylar sürer’ demiş grup yorum..

grup yorum’u ilk olarak diyarbakır’da yaşadığımız sırada hemşerimiz olan ve ingilizce öğretmenliğinde okuyan ‘meryem hocam’ vermişti.. odamda zülfü livaneli dinlediğimi duyunca odaya gelmiş bizimkilere çaktırmadan çantasından çıkararak haziranda ölmek zor-berivan albümünü bana uzatmıştı.. dinle belki beğenirsin demişti.. beğenmek ne demek grup yorumla soluk alıp vermeye başlamıştım sanki.. zülfü livaneli’den ve diğer ustalardan çok farklı gelmişti..

aylar boyunca o albümle yatıp kalkmıştım.. sonra bir gün babama yakalanmıştım , babam o ana kadar dinleyip ses çıkarmadığı grup yorum’a eve gelen o zamanın hızlı solcularından şimdinin amerika’sında kapitalizmin ve emperyalizmin çarklarında ona destek veren  mithat abinin boşboğazlığı sonucu ‘oooo.. abi sizin evde yorum çalıyor hayırdır’ diyince grup yorum’un ne olduğunu babam aşağı yukarı anlamış ‘gel lan buraya’ diyerek küçük bir sorgu sualden geçirmişti beni misafirlerin önünde.. mithat abi gülmekten yerlere yıkılmıştı zevkle ‘abi yapma müzik dinliyor çocuk , sen de dinle beğenirsin’ demişti.. babam ona da manalı bir bakış fırlatmıştı.. babam epeyi bir sorguladı ama kaseti kimden aldığımı söylemedim , çözülmedim.. ilk direnişim bu olmuştu belki de hayatımda.. ha babam kasede bir şey yaptı mı diye soracaksınız hayır hiçbir şey yapmadı.. aynı dünya görüşlerini pek paylaşamasak da sağolsun babama çok şey borçluyum hayatımda.. özelikle kitap okuma sevgisini kazandıran , aziz nesin , rıfat ılgaz ve muzaffer izgü ustalarla beni tanıştıran ve o kızıl zehrin kanıma karışmasına sebep olan babama ne kadar teşekkür etsem azdır.. hiçbir zaman ne okuduğuma ne dinlediğime karışmadı , engellemedi.. bazı konularda fikren çok çatışsak da bir kere bile engel koymadı..

işte grup yorum’la bu tanışmamızın ardından daha önceden kanıma bulaşmış zehrin daha da hızla vücuduma yayılmasına yol açtı grup yorum..

kim ne derse desin , kim hangi yakıştırmayı yaparsa yapsın ve kim hangi çamuru atarsa atsın güneş balçıkla sıvanamadı ve grup yorum tam 25 yıldır hep ezilenin yanında olmaya devam etti..

insanlar piyasa koşullarında savrulurken grup yorum hep aynı çizgide yoluna devam etti.. faşizmin en şiddetli dönemlerinde yüzlerce kez konserleri iptal edilmesine rağmen , üyeleri topluca ya da bireysel olarak gözaltılarla , işkencelerle ve uzun süren hapisliklerle yıldırılmaya çalışıldıysa da yok edemediler grup yorum’u…

aile büyüdü , genişledi gittikçe.. yeni sesler , yeni müzik emekçileri ağabeylerinden ablalarından aldıkları bayrağı daha da ileriye taşıdılar.. kolektif üretimle unutulmaz eserler kazandırdılar bizlere..

‘sıyrılıp gelen’ albümünde gülbahar uluer , ayşegül yordam , efkan şeşen , tuncay akdoğan , taci uslu  , kemal sahir gürel ve diğer yol arkadaşlarıyla  yola çıkan daha sonra serdar keskin ,  ejder akdeniz , ilkay akkaya , hilmi yarayıcı gibi onlarca ismin grup yorum kervanına katıldığı ve 21 albümün ve onlarca yeni şarkı , türkünün üretildiği bir süreç yaşandı..

grup yorum’a engeller koyan , baskılar yapan , zulmedenler tarihin çöplüğünde üzerlerine atılan yeni çöplerin altında unutulup yok olup gittiler ama grup yorum büyüyen ailesiyle dimdik ayakta ve türküler susmaz halaylar sürer şiarıyla yoluna daha güçlü devam ediyor..

dün dvdyi alıp izlemeye başladığımda tüylerim diken diken oldu her şarkıda.. şarkılarla birlikte kendi tarihimde gözlerimin önünde canlandı ve fark ettim ki grup yorum hep benim de yanımda yer almış , bana en zorlu zamanlarımda yaşama gücü vermiş , kaybolan umutlarımı yeniden canlandırmış..

grup yorum’un 25. yılını 55 bin kişilik korosuyla kutladığı bu muhteşem konserin titiz bir çalışmayla sunulduğu bu arşivlik dvd çalışmasını bir an önce alıp izleyin..’

Crockett..

‘bugün dağların dumanı aralandı , hoş geldin..’ : HÜSNÜ ARKAN – SOLO..

HÜSNÜ ARKAN – SOLO..

 ‘hüsnü arkan ustanın yeni albümü de raflarda yerini almış , haberimiz olmamış.. kendisinden özür dileriz.. dün truffaut’nun kitabıyla karşılaştık bugün hüsnü ustanın albümüyle.. ‘güneşimin’ ve ‘yalanımın’ yokluklarında yüzümü gülümseten güzel şeyler bunlar..

ciğerimin şekeri ‘nehir ablamızla’ beraber ‘winx ve barbilerin’ peşinde moda , bahariye sokaklarında koşarken baktım ‘hüsnü arkan’ çalıyor mehmet abinin mekanının önünde geçerken.. daha önceden dinlemediğim bir şarkıydı bu.. daldık içeriye hemen nehirimle..

‘mehmet abi hayırdır bu ne , yeni albümü mü ezginin günlüğü’nün’ dedim.. mehmet abi klasik göz kırpmasını yapıp ‘hayır solo çalışma ve albümün adı da solo’ diyip çok şık bir kapağı olan albümü önüme attı..

hüsnü ustamızın albümü ada müzikten çıkmış ve içinde birbirinden güzel 10 şarkı var.. can yücel , ümit yaşar oğuzcan , nazım hikmet ile orhan veli’nin şiirlerinden bestelediği şarkıların yanı sıra 6 tane de sözü ve müziği kendisine ait şarkı var albümde..

nehir ablamla ‘winks’ midir ‘wiks’ midir ‘peç’ midir ‘puç’ mudur nedir onların peşinden koşmayı bırakıp hemen geldik mekana hüsnü arkanı dinlemeye başladık..

ben açıkçası uzun zamandır bu kalitede bir yerli albüm dinlememiştim.. özellikle ‘hürriyet’ ,  ‘ihtiyarlık’ ve ‘anıların yüzünden’ şarkılarına bayıldım.. bu şarkıların isimlerini yazdım diye diğer şarkılar alınmasın sakın , hepsi birbirinden güzel eserler.. mesela birsen tezer’in seslendirdiği ‘hoş geldin’ şarkısıyla ben daha da çok ağlar ve içerim.. ‘bir yalnızlık ezgisi’ albümünden uzun yıllar sonra yine çok başarılı bir solo albüme imza atmış usta : solo..

tekrar gibi olacak fakat kaçırmayın bu albümü.. boş konuşup , boş yazmam ; biraz tanıdınız artık beni.. hem ‘hüsnü arkan’ isminin benim övgüme ya da tanıtımıma ihtiyacı olmadığı bir gerçek.. müzikle ve gülüşünüzle kalın..’ 

Crockett..

 HÜSNÜ ARKAN , SOLO.. , ADA MÜZİK.. 

1. Ayar , Söz – Müzik: Hüsnü Arkan
2. Hürriyet , Söz – Müzik: Hüsnü Arkan
3. Hoş Geldin , Söz – Müzik: Hüsnü Arkan
4. Adile Hanım , Söz – Müzik: Hüsnü Arkan
5. Senin Gibi , Söz – Müzik: Hüsnü Arkan
6. Sol Yanım , Şiir: Can Yücel , Müzik: Hüsnü Arkan
7. Önce Sen Sonra Sen , Şiir: Ümit Yaşar Oğuzcan , Müzik: Hüsnü Arkan
8. İhtiyarlık , Şiir: Orhan Veli , Müzik: Hüsnü Arkan
9. Anıların Yüzünden , Şiir: Nazım Hikmet , Müzik: Hüsnü Arkan
10. Saki , Söz – Müzik: Hüsnü Arkan

HÜRRİYET..

al bir yazması vardı

salınıp gezmesi vardı

dudağında sigarası

işe gidiyor hürriyet..

 

günahsız insan yok , bilirim

bir iyi bir kötü hallerimiz

yıkansak şu çeşmede olma mı..

 

günü gününe uymuyor

bazen gülüyor , selam veriyor

bir gamzesi var , beni allah koruyor

 

esirin oldum hürriyet , insan değilim , vur

seninle doldum hürriyet , kadeh gibiyim , kır

itfaiyem ol , söndür , yok mu hatır gönül

bir kere sordun mu , sor..

 

hürriyet yalan mısın söyle

hürriyet , vicdan yok mu

hürriyet , var mısın söyle

hürriyet , insaf yok mu..

Söz – Müzik : Hüsnü Arkan..

NATACHA ATLAS Kadıköy’de..

NATACHA ATLAS Kadıköy’de..

belçika doğumlu mısırlı yahudi asıllı bir baba , ingiliz bir anneden olma sevgili natacha atlas bugün istanbul’da..

o güzel varlığında ve muhteşem sesinde buluşturup sentezlediği tüm bu kimlik , coğrafyaların bize kazandırdığı nadide seslerden birisi natacha atlas.. daha bu ülkede esamesi bile okunmazken müzik kültürümün ve ufkumun gelişmesinde katkısı olan dört kişiden biri olan biricik kardeşim hiç bıkmadan usanmadan natacha atlas dinlerdi.. ilk dinlettiğinde bana hoşlanmamıştım pek , ben arap müziğinde geçmişe sıkı sıkıya bağlı bir muhafazakardım.. ama ‘komşi’nin büyük ısrarları benim duvarlarımı yıktı geçti.. beni de sağlam bir natacha atlas bağımlısı yaptı.. ümmü gülsüm (um kalthoum) , fairuz , farid el atrach , wadi safi , warda , samira tawfik , tony hanna , ziad rahbani gibi geleneksel arap müziğinden gelen seslerimin yanına ve kadın sesler arasında en sevdiklerimin arasına girdi natacha atlas.. zaten sonraki çalışmalarında natacha atlas , fairuz gibi arap müziğinin en büyük isimlerinin de eserlerini yorumladı albümlerinde ve kalbimin en derinlerine çıkmamak üzere yerleşti..

arapçanın yanı sıra fransızca , ispanyolca ve ingilizce’yi de çok iyi konuşan natacha atlas muhteşem sesiyle bu dillerin hepsinde eserler verdi..

peter gabriel , burhan öcal gibi büyük müzik adamlarıyla da çalışmaları bulunan natacha atlas değişik filmlerin soundtrack’lerinde de yer alarak o filmlerin ölümsüzleşmesine yol açtı.. mesela ilk akla gelenler kim ki-duk ustanın ‘bin-jip’ (boş ev) filmindeki şarkılarıdır.. çoğu insan natacha atlas’la bu film sayesinde tanıştı.. koreli bir yönetmenin filminde arapça ezgiler yer alıyordu.. ilk başta çok ters gelebilir bu ama filmde hiçbir terslik , karışıklık yaratmıyordu.. kim ki-duk usta fransa yıllarında tanışmış natacha atlas’ın sesiyle ve unutamamış.. müziklerine katkı verdiği bir film olarak filistinli büyük usta elia suleiman’ın ‘kutsal direniş’ filminde ki şarkılarıdır..

‘diaspora , halim , gedida , ayeshteni , ana hina’ gibi albümlerinin yanına natacha atlas , 2010 yılında ‘mounqaliba’ adlı son albümünü ekledi..

işte bu muhteşem ses (biraz geç bir duyuru olacak ama) bu gece fenerbahçe’de anadolu yakasının ilk music lounge’ı ‘matine216’da sevenleriyle buluşacak.. biletler tükenmiş midir bilmem ama bir araştırmaya değer.. içkiler hariç bilet ücreti de bence gayet uygun bu sesi dinlemek için.. 2000 kişilik kapasitesi , 7 metre yüksekliğinde tavanıyla ferah bir salon olan matine216’daki bu fırsatı kaçırmayın derim.. ‘hastasıyız’ natacha atlasın.. bizi alıp yatırsın ‘bahlam’daki ya da ‘taalet’ adlı şarkındaki sesinin ve melodilerin üzerine ve götürsün bu cehennemlerimizden uzaklara..

son olarak uyarayım kaçıracağınız ses öyle böyle bir ses değil : natacha atlas.. bana hep söylenen nadide ve ilginç bir cümle kalıbıyla bitireyim ‘iki bira az iç bu konsere mutlaka git..’

Crockett..

Yasmin Levy

Kalbi, ses tellerinde atan kadın, ayrıca benzerine rastlanması zor bir müzik tarzının icracısıdır. Bazı parçalarında üstü kapalı da olsa flamenko ezgileri yakalanabilir .

Babasını henüz iki yaşında kaybetmiş ve annesi tarafından büyütülmüştür. Üvey babası, Latin ve Sefarad kültürü ve müziği konusunda bir araştırmacı olan Yasmin, Latin ve Sefarad müziğinden Endülüs flamenkosuna; Türk ezgilerinden Arap etkilerine pek çok unsuru müziğinde kullanmaktadır. Viyolonsel ve piyano gibi batı müziği enstrümanları yanında ud gibi doğu müziği enstrümanlarını da şarkılarında kullanmıştır.

ALBÜMLERİ

2004 – Romance & Yasmin
2005 – La Judería
2006 – Live at the Tower of David, Jerusalem
2007 – Mano Suave
2009 – Sentir

30 Ekim 2010 ‘ da Türker İnanoğlu Maslak Show Center ‘ da konser verecek , güzel sesli , dinlenesi kadın . Şarkılarında söylediklerinin bir kelimesini bile anlamasam da sesiyle yarattığı duyguyu dibine kadar yaşadığım, başarılı sanatçı için biletix etkinlik bilgisi için şöyle yazmış ;

“nací en alamo”, “la alegria” gibi kalbe işleyen şarkılarla dünyanın ilgisini toplayan kudüs doğumlu yasmin levy, genç yaşına rağmen judeo-espanyol (ladino) şarkılarının önde gelen sanatçıları arasında yer alıyor. sefarad müziğini, endülüs flamenkosu, ortadoğu ve anadolu müzik geleneğiyle harmanlayan levy, izmir’de doğan ve sefarad kültürü araştırmalarının yanı sıra şarkı derleyiciliği yapan babası sayesinde bu müzik kültürüyle küçük yaşında tanıştı. geçtiğimiz her üç yılda da bbc dünya müziği ödülleri’ne aday gösterilen levy, 2000’de çıkan ilk albümü “romance & yasmin” ve ikinci albümü “la juderia” için paraguay’dan iran’a kadar yayılan coğrafyadan müzisyenlerle çalıştı.

BLACKHAWK

GÜNÜN ŞARKISI : ‘AGORA MEYHANESİ..’

‘uzun zamandır yazamıyordum.. reis kaç gündür kafamın etini yedi , bebişimizi boşladın yazmıyorsun dedi ve fırçayı çekti.. dedim iki kelime de olsa bir şey yazayım reis’ten kalay yemeyelim bir daha ; fakat arkadaş ne yazayım , nereden başlayayım şaşırdım.. o kadar çok yazacağım şey , o kadar yağacağım kişi ve olay var ki yazmak için fırsat arıyorum , bir kıçımın üstüne oturabilsem ama nerde.. saçma sapan işlerle , sorunlarla kafam o kadar dolu ve kafam o kadar ‘boş ki’ ne yazacağımı gerçekten şaşırdım..

arabada kaç gündür ‘agora meyhanesi’ çalıyordu müzeyyen’den , bari dedim onu sizinle paylaşayım.. izmir’li şair onur şenli’ye ait ‘agora meyhanesi’ şiirini en güzel yorumlayanlardan birisi de müzeyyen senar’dır.. sanat müziğinde bayan sesler arasında müzeyyen ablamız hep en büyüktür benim için.. az dert ortağım olmadı içerken bana.. agora meyhanesi muhayyer kürdi makamında ‘ismet nedim saatçi’ tarafından bestelenmiştir.. birçok sanatçı tarafından seslendirilen bu eserin zeki müren , müzeyyen senar , nesrin sipahi ve fecri ebcioğlu yorumları mutlaka dinlenmesi gereken yorumlardır..  

bu şarkıyı öncelikle binlerce litre alkolü tüketmeme sebep olan ‘ikizim’in , sonra tüm ‘aylakadamız’ takipçilerinin beğenisine sunuyorum.. reis zaten beğenir demeyeceğim onun da şarkısı bu çünkü..

müzikle ve gülüşünüzle kalın..’

 

Crockett..

 

AGORA MEYHANESİ

sana bu satırları
bir sonbahar gecesinin
felç olmuş köşesinden yazıyorum.
beş yüz mumluk ampullerin karanlığında
saatlerdir, boşalan kadehlere
şarkılarını dolduruyorum,
tabağımdaki her zeytin tanesine
simsiyah bakışlarını koyuyorum
ve kaldırıp kadehimi
bu rezilcesine yaşamların şerefine içiyorum:
burası agora meyhanesi
burda yaşar aşkların en madarası
ve en şahanesi
burda saçların her teline
bir galon içilir
sen, bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
bu sekiz köşeli meyhane seni bilir.
burası agora meyhanesi
burası arzularını yitirmiş insanların dünyası.
şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
boşalan ellerimde
kahreden bir hafiflik.
bu akşam
umutlarımı meze yapıp içiyorsam
elimde değil.
bu da bir nevi namuslu serserilik.
dışarıda hafiften bir yağmur var
bu gece benim gecem
kadehlerde alaim-i semaların raksettiği,
gönlümde bütün dertlerin
hora teptiği gece bu
camlara vuran her damlada
seni hatırlıyorum
ve sana susuzluğumu…
birazdan plaklarda şarkılar susar,
kadehler boşalır,
umutlar tükenir
mezeler biter
biraz sonra
bir mavi ay doğar tepelerden
bu sarhoş şehrin üstüne,
birazdan bu yağmur da diner.
sen bakma benim böyle delice efkarlandığıma,
mendilimdeki o kızıl lekeye de boş ver
yarın gelir çamaşırcı kadın
her şeyden habersiz onu da yıkar;
sen mes’ut ol yeter ki
ben olmasam ne çıkar.
dedim ya:
burası agora meyhanesi
bir tek iyiliğin tüm kötülüklere
meydan okuduğu yer
burası agora meyhanesi,
burası kan tüküren
mes’ut insanların dünyası..

ONUR ŞENLİ

Modern Folk Üçlüsü – Kırk Yılın Öyküsü 2010

Ahmet Kurtaran, Doğan Canku ve Selami Karaibrahimgil’den oluşan üçlü, özellikle Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziğinden esinlenerek yaptıkları düzenlemeler ve özgün yapıtlarıyla, popüler müziğimizin en sevilen grupları arasında yer aldılar…

40 yıl boyunca, birbirinden başarılı 45’lik ve albümler yayınladılar. Yurt dışında ülkemizi başarıyla temsil ettiler… Türk pop müziğinin en önemli temel taşlarından biri oldular.

 

MODERN FOLK ÜÇLÜSÜ’NÜN “40 Yıllık Öyküsü” 1969 sonlarında Ankara’da başladı…

 

Modern Folk Üçlüsü; müzik araştırmacısı bir babanın oğlu, konservatuar eğitimli Doğan Canku, diş hekimi-akademisyen Ahmet Kurtaran ve İtalyan Filolojisi eğitimi görmüş, ardından Londra ve New-York’ta ülkemizi Turizm Ataşesi olarak temsil etmiş ve aynı bakanlıkta Tanıtma Genel Müdürü olmuş Selami Karaibrahimgil’den oluşmaktadır.

 

Modern Folk Üçlüsü, kurulduğu günden bugüne, kadrosunu aynen muhafaza eden, ülkemizin ön önemli vokal guruplarından birisidir.

 

Türk Folkloruna, yaptığı çalışmalar ve yorumlarla yepyeni bir kimlik kazandıran Modern Folk Üçlüsü, kısa bir zaman içinde ülkemizde büyük bir beğeni kazanmış, geniş halk kitleleri tarafından sevilir ve takip edilir olmuştur. Sonraki yıllarda da, pek çok müzisyen ve müzik topluluğuna ilham kaynağı olmuştur.

 

Folklorumuzun monofonik yapısını tahrif etmeden, uyumlu, kurallara bağlı bir armoni ve vokal anlayışı, Modern Folk Üçlüsü’nün vazgeçilmez karakteridir… Eserleri, çok sesliliğe uygunluğu açısından titizlikle seçerek seslendirir; abartı ve gösterişten uzak olarak. Her yorumda, sağlam bir ses ve enstrüman uyumu  mevcuttur.

 

Modern Folk Üçlüsü’nün, bu yeni yorum anlayışı daha sonraki yıllarda Doğan Canku’nun “Klasik Türk Müziği” eserleri ile “Türk Halk Müziği”nin özünü bozmadan armonize etmesi ile devam ettirmiştir.

 

Kendi akustik düzenlerinde; 3 vokal sesinin yanı sıra, gitar, banjo ve 12 telli gitardan oluşan yapılarına ek olarak, pek çok konser ve plak kayıtlarında, ülkemizin geleneksel enstrümanları olan bağlama, cura, tar, darbuka, kanun, ud, tambur, kemençe ve keman gibi enstrümanları da kullanmışlar ve bu yolun öncüsü olmuşlardır. Başlangıçta, müzik denetleme kurulları

 

tarafından yadırganan bu uygulama, gene Türk Müzikseverleri tarafından büyük beğeni ile karşılanmıştır..

 

Modern Folk Üçlüsü’nün bugün radyo ve televizyonlarımızda dinlemekte olduğumuz pop müziğimizdeki, Batı sazları ile Türk sazlarının beraberce kullanılmasının öncülerinden olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

 

Türk hafif müziğimizin bu köklü topluluğunun kendi adlarını taşıyan ve 45’likleri ve konser kayıtlarından oluşan ilk “LP’leri, Odeon tarafından Türk müzikseverlere sunulmuştur.

 

Modern Folk Üçlüsü’nün 40. yılında; 1969 yılından başlayarak müzikseverlerin beğenisine sunulan bu 16 eserin büyük kısmı, döneminde liste başı olmuştur. Grup da, aktif olduğu tüm bu yıllar boyunca, hep “en sevilen grup” unvanını azimle korumuştur.

 

Müziğe başladıkları ilk yıllarda Odeon’da yayınlanmış olan plaklarından, orijinal halleriyle, 16 eserlik bir audio CD hazırlandı.

 

Odeon Modern Folk Üçlüsü üyelerinin büyük titizlikle toplayarak günümüze taşıdıkları, zengin ve geniş arşivlerinden de, sizlere “40 YILIN ÖYKÜSÜ”nü DVD olarak sunuyor. Bu çalışmaya ayrıca; bundan 5 yıl önce 2 Ağustos2005’de, gurubun İstanbul Açıkhava Tiyatrosu’nda, Orhan Şallıel yönetimindeki “Senfoni Orkestrası ve Korosu” eşliğinde gerçekleştirdiği “35.yıl Konseri”ni de ilave ettik… Bu konserde bazı şarkılarda kendilerine solist olarak Esin Afşar, Timur Selçuk, Nükhet Duru, Ayşegül Aldinç ve Brillant Dadaşova eşlik etmişti.

 

Arşiv tutkunları için eşsiz değeri olan bu yapım, sadece Modern Folk Üçlüsü’nün değil, pop müziğimizin de 40 yıllık bir özeti niteliğini taşımaktadır.

 

Bu 40 yıllık anıların toplandığı DVD’de ülkemizin pek çok sanatçı, besteci, söz yazarı, yorumcu, kompozitör, gazeteci, köşe yazarı ve ünlü simayı göreceksiniz…

 

1. Ali Paşa Ağıtı
2. Deriko
3. Su Gelir Ark Uyanır
4. Tello
5. Sarhoş Oğlan
6. Leblebi
7. Gelin Ayşe
8. Diley Diley Yar
9. Dududilli
10. Dözerem
11. Klasikler -1 Kız Sen Geldin
12. Ağlamak Geliyor İçimden
13. Unutalım Her Derdi
14. Hiç Belli Olmaz
15. Kim Ayırdı Sevenleri
16. Arkadaş Dur Bekle

Grup Çipura – Aşşk

Önsözden;
Yaklaşık üç yıl önce, sevgili dostumuz Ayhan Orhuntaş’la başlayan albüm serüvenimiz nihayete ulaştı..Günahıyla sevabıyla içimize sinen bir albüm oldu. Bestelerdeki samimiyete albüm kayıtlarında da korumak için sadece canlı sazlar kullandık.

Çoğu yerde sazların hatalarını bile digital ortamda düzeltmedik. Kayıtlarda bize yardımcı olan Erkan Akpınar, Duygu Müzik’in sahibi Sinan Çelik, buzuki kayıtlarında parçalara ruhunu katan güzel insan Buziki Orhan’a, sevgili dostumuz Nahit Sucu’ya, fotoğraf çekimlerini yapan Pelin Kekeç’e ve Burcak Subutay’a teşekkürü borç biliriz..

Neden çipura? Nazım Hikmet “deniz olunmalı oğul” diyordu. Biz bir balıkla başlıyoruz. Hem Akdeniz’e hem de Ege’ye ait olan, bizim müziğimizin en iyi sembolleştiğine inandığımız bir balık. Biz Çipura’yı bir akvaryumda büyütüp denize bıraktık, ellerinize..

Kerem KEKEÇ : Çipura’nın gitaristi  ve solisti, aynı zamanda bestecisi. Heybeliada Hüseyin Rahmi Gürpınar Çok Programlı Lisesi’nde müzik öğretmeni.  Müzik için mühendisliği bile terk etti. Yaklaşık 15 yıldır müzikle profesyonelce uğraşmakta  ve kendini müzik yoluyla ifade etmeye çalışmaktadır. Bu 15 yıl boyunca bir çok grupla ve müzisyenle birlikte çalıştı. Yaklaşık 3 yıl önce Çipura’yı kurup artık kendi parçalarından oluşan ilk albümleri AŞŞK’ ı dinleyicilere ulaştırmayı başardılar.
İhsan Duygu KOÇOĞLU : Çipura’nın perküsyonisti. Müziğe merakı ilkokul çağlarında tükenmez kalemleri baget niyetine kullanarak vurduğu sehpalardaki beyaz dantelleri mahvetmesiyle başladı.  Ortaokul ve lise yıllarında perküsyona olan ilgisi giderek arttı. Kısa bir dönem Pera’da klasik gitar eğitimi aldı. Sonraları çeşitli ritm atölyelerine katıldı. İlk heyecanını 2002’de Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’ndaki Jazz festivalinde yaşadı.  Dönem dönem Kerem’e sahne ve konserlerde eşlik etti. Gurubun kurulmasıyla birlikte çeşitli barlarda bu birliktelik sürdü. Bu durum Çipura’nın profesyonel çalışmasında da devam etti.

Murat AKBULUT : Çipura’nın bas gitaristi. Çevre Koleji’nde müzik öğretmeni. Kerem’le üniversiteden sınıf arkadaşları. Lise son sınıfa kadar müzikle ilgisi derslerde yanında oturduğu çocukluk arkadaşıyla kafalarını sıranın gözüne sokup şarkı söylemekten ileri gitmemiştir Hatta ağabeylerinin çaldığı bağlama ve gitar gecelerinde bile tribün tezahüratı yaparak geceye ayrı bir renk katmıştır.

Alper KURUM :Çipura’nın nefesli sazlar üstadı ve vokalisti. Kerem ve Ertuğrul ile birlikte yaklaşık 8 yıldır beraber müzik yapıyorlar. Boş zamanlarında bir inşaat şirketinde inşaat mühendisliği yapıyor.

Ertuğrul Memed KOÇ : Çipura’nın bateristi. Grubun en genç ve yakışıklı elemanı. Su ürünleri mühendisi ve aynı zamanda dalgıç hocası.  Müzik onun için bir yaşam biçimi.

Albümdeki Parçalar :

 

01 Yalancı Dünya
02 Biçare
03 Elveda
04 Özledim Seni
05 Anamın Lafları
06 Ay Üç Çeyrek
07 Gülleri Döküyorum
08 Aşşk!
09 Acıları Kaldır
10 Dön Yüreğim
11 Kalbim
12 Yetmiyor

Belki 2005 yılında çıkmış olan bu albümü bilenleriniz vardır ama hala bilmeyeniniz varsa gidin kendinize bir güzellik yapın ve bu albümü satın alın . Emin olun beğeneceksiniz . Müzikle kalın ..

BLACKHAWK

 

TONY KHALIFE..

TONY KHALIFE..

 ‘I’m the sand with drifting ears
I carry the dance of eastern winds
fashioning melodies of peace
I’m the rose with broken tears..’

tony khalife

‘girişleri uzatmayı o kadar seviyorum ki yazarken.. esas anlatacağım konudan adeta fersah fersah ötelere uçuyorum.. uzun zaman oldu yazmayalı , bu hasretle bugün de biraz daha girizgahı uzun tutarım.. yandınız..

insan hayatında bazı dönüm noktaları olur.. bazı olaylar , bazı insanlar , bazı şeyler sizin hayatınızda belirgin değişikliklere yol açar.. benim hayatımda da çok olmuştur böyle dönüm noktaları , nefes aldıkça da olacaktır.. bunlara sayısız örnek verebilirim..

örneğin 1996’da hayatımda yaşadığım seri ve sonu gelmez olaylar hayatımı değiştirmekle kalmadı çok sarsıcı etkiler , derin izler bıraktı.. 365 günlük 1996 yılı hayatımın herhalde o zaman ki yaşım olan 22 yıla bedeldi.. 22 yılda yaşamadıklarımı bir sene de yaşamıştım.. güzel şeyler de olmuştu fakat çoğunlukla hayatımı yıkıp geçen olaylar o sene olmuştu.. itiraf ediyorum beynim o yıl hava almaya başlamıştı ilk kez ve bir daha da iflah olmadı.. neyse bu 1996 dan seri yazılar çıkarırım bir ara..

başka ne örnek vereyim diye düşünüyorum dönüm noktalarına aklıma hemen sen geliyorsun , ikizim.. yıktın geçtin..

en önemlilerinden birisi de 1990’ların sonuna doğru truffaut’yu keşfetmem.. arkasından godard’ı.. truffaut’ya kimi zaman tanrım , kimi zaman her şeyim diyorum , kızıyorlar.. truffaut ve godard’ı bir gün tüm insanlık tekrar keşfedecek , anlayacak ve sevecek tabi zeki müren’le birlikte..

ritsos ve edip cansever de öyle..

dostoyevski , yusuf atılgan , anna kavan ve celine.. bunlar da en önemli dönüm noktalarım oldu..

şolohov ile bukowski ve fante ise hayatımın temel taşları oldu belki de..

‘kardeşim’ ‘güneşim’ oldu , yetişemediğim , yetemediğim konularda o bana ışık tuttu.. ondan sonra ‘chris’ ve ‘mirza şeyhim’ ise ufkumu açan insanlar oldu.. ‘chris’ , hayatımın büyük bir kısmını işgal eden ‘sinemaya’ daha da fazla ilgi duymamı sağlayan ‘ken loach’u tanımama vesile oldu.. hayır işledi ‘chris’ farkında değil ama ben ‘chris’e çok vefasızlık yaptım , ihmal ettim kendisini.. ne telefonu ne adresi kaldı elimde.. bir gün cnntürk’te karşılaştım kendisiyle ama nerede olduğunu öğrenemedim.. umarım en kısa zamanda moda sahillerinde karşılaşırız bu yürüyen kütüphaneyle..

hayatımın şanslarından birisi de ‘reis’in hayatıma ‘kayması’ oldu.. bu çatlak ‘bebeği’ : ‘aylakadamız’ı birlikte yaptık..

sonra bir gün ‘meçhul’ ile karşılaştım.. gaye boralıoğlu.. onun için ne desem azdır..

işte böyle bir sürü başlık açabilir herkes , sayısız ama bunların bazıları size ve hayatınıza yön verir.. bir gün bu dönüm noktalarıyla ilgili de yazacağım , kaç yazı çıkar , kaç sayfa sürer bilemem ama ilginç şeyler çıkacak diye düşünüyorum..

benim demek istediğim olaylar dışında , insanlar dışında bazı sanat eserleri , kitaplar , kulağa çalınan bir ezgi de sizin hayatınıza yön verebilir..

benim en dağıttığım , yokuş aşağı gittiğim dönemlerde hep karşıma bir ‘tony’ çıktı.. tony cliff , ‘tony – georges khabbaz’ ve birisi de işte ‘tony khalife’..

başka bir müzisyen üzerinde çalışırken tesadüfen dank diye karşıma çıktı , kuruldu tony khalife.. ‘beni dinle , beni mutlaka dinle’ diyerek adeta beni hipnoz etti bakışlarıyla.. bir ön dinleme yapayım dedim.. nerede.. kapıldım gittim.. açtım bu arkadaşımızı dinlemeye başladım..

lübnanlı bu kardeşimizin müziğinde yerel ezgilerin yanında uzakdoğu tınıları da hemen fark ediliyordu.. ilk dinlediğimde kafam on milyondu , müzik girdi ve arkasından tony’nin sesi.. önce bir gülümseme yayıldı yüzüme.. sonra havalanmaya başladım.. kendimi yatırdım tony’nin sesine.. adeta bir iran halısına uzanmış gökyüzünde uçuyordum.. ne dert ne tasa kaldı.. esriklik , alkol uçtu gitti.. temiz hava , bol oksijen gibi ruhumda yayıldı tony’nin müziği.. onca umutsuzluğa boğulu kalbim bir an olsun sevinçle dolmuştu..

sonra biraz daha araştırdım tony khalife’yi.. epeyi bir doküman toplamıştım hakkında.. ama tony hakkında ne yazsam azdı.. ve kelimeleri yana yana koyamıyordum yazarken onun hakkında.. hep erteledim , erteledim.. bir türlü cesaret edemedim yazmaya..

yollarda geçerken son aylarım , uzun bir yolun ortasında her yorgun anımda yaptığım gibi yine tony’nin müziğine sarılmıştım geçen hafta.. o anda tony’i dinlerken ‘ya (g)jamil’ şarkısı gözlerimden boşalttı tüm özlemlerimi.. akan gözyaşlarım değildi.. ikizim , sana ve tüm sevdiklerime olan özlemimdi gözlerimden akanlar.. tony’e olan özlemimdi aynı zamanda.. haksızlık ettiğimi düşündüm tony’e..

karar verdim , çekip bir kenara yazacağım hemen dedim.. tony hakkında , ufacık bir şeyler olsa da , kötü bir şey olsa da yazmaya karar verdim..

gözünüz aydın burada giriş bitti.. yazının üçte ikisi böylece giriş oldu..  

tony khalife 1964 beyrut doğumlu.. lübnan iç savaşında çocuk yaşta eline gitar yerine silah tutuşturulmuş kendi deyimiyle.. yine hayatı kendi kelimeleriyle ‘müzisyen , şarkıcı , söz yazarı , besteci , yogi , öğretmen , çocuk-savaşçı ve sevgi ve barış elçisi’ olarak geçmiş bir insan..

iç savaş sırasında hep bir kaçış ararken müziğe doğru başaramamış bir türlü ve iç savaş sırasında defalarca yaralanan tony khalife daha sonra girdiği kolejde müzik eğitimine kavuşmuş.. savaştan arta kalan zamanlarda  biraz olsun müziğe vermiş kendisini , değişik gruplarla çalışmış bu zaman diliminde.. ilk grubu ‘the marvels’le birlikte birçok çalışmaya imza atan tony khalife 1981’de en iyi gitarist seçilmiş lübnan’da.. bir süre sonra solo çalışmalarına , kendi bestelerini yapmaya başlamış arkadaşımız..

1984 yılında 20 yaşlarındayken ve o zaman kadar toplam dört kere savaş sırasında yaralanmış olan tony khalife , los angeles’ta bulunan ‘guitar institute of technology’ enstitüsünde okuma fırsatını yakalamış ve 1984 yılında abd’ye gitmiş.. los angeles’a ulaştığında yanında iki gitarı , az miktarda ingilizcesi ve cebinde sadece okul parası varmış ustanın..

amerika’daki müzik yaşamı , hayatını tamamen değiştirmiş.. uzakdoğu felsefelerinden etkilenmiş , iyi bir yogi olmuş.. bu felsefeler ve barış umudu şarkılarına işlemiş.. şarkılarını arapça ve ingilizce seslendirmiş..

ustad zakir hussain’le de çalışan ve ondan ders alan tony khalife’nin ilk albümü alternatif jass fusion tarzında olan   pandhari’ olmuş.. daha sonraları diğerleri takip etmiş bu albümü : ‘fish out of sea’ , ‘the music shelter’ ve son albümü ‘transcendence (2007)..’

halen los angeles’ta yaşamaya devam eden tony üstadın şarkılarını bulun dinlemeye çalışın.. imkan buldukça aylakadamız müzik kutusunda yayınlıyoruz tony’nin şarkılarını.. ‘yashoda’ şarkısı hakkında çok mail aldım.. çok beğenildi bu şarkısı.. bence ‘ya gamil’ şarkısında söylediği ‘haffifli azabi’ (azabımı dindir) nakaratının işlemeyeceği bir kalp yeryüzünde yoktur..

gülüşünüze müzik eşlik etsin her zaman  , müziksiz kalmayın..

Crockett..

YASHODA..

‘your glory

is in beauty of your soul

you whom has gotten used

to the wounds

 

i cry to the light , to you i cry

to whom can i turn , to you i cry

i cry to the light , to you i cry

oh giver of glory

i shall give only compassion in return

 

yashoda , these dark days

be gone ,

may they never come again ,

i shall give only compassion in return

 

together

we’ve gathered by the source

gather us soul of our eyes

 

i cry to the light , to you i cry

to whom can i turn , to you i cry

i cry to the light , to you i cry

oh giver of glory

i shall give only compassion in return

 

yashoda , these dark days

be gone ,

may they never come again ,

i shall give only compassion in return

TONY KHALIFE

‘TINDERSTICKS’.. 20-21 Eylül 2010 , Babylon / İstanbul..

TINDERSTICKS..

‘BABYLON’un 2010-2011 sezonu programının ilk bombası ingiliz rock grubu TINDERSTICKS..

20 ve 21 Eylül’de saat 22.30 da Babylon’da iki gece üst üste sahne alacak TINDERSTICKS’in biletleri hızla tükenmekte..

bir an önce biletlerinizi alırsanız ‘jism , dying slowly , falling down a mountain , are you trying to fall in love again , vertrauen’i canlı canlı bir sonbahar akşamında stuart staples’in o güzel sesinden dinleyebilirsiniz..

Bilet fiyatları : 11 ağustos – 5 eylül arası alırsanız : 60-TL , 6 eylül sonrası 75-TL.. yazarken gülüyorum çünkü 6 eylül’ü geçtiğimizi görüyorum ama yine de yazıyorum işte beyin hava alıyor yine ne yapacaksınız..

TINDERSTICKS’i sanırım ilk kez 1995 ya da 1996 da ‘mirza şeyhim’ dinletmişti.. her zaman yazıyorum müzik konusunda ufkumu açan birkaç kişiden birisi ‘mirza şeyhim’ ; sahtekarlığı , unutkanlığı , kendi söylediklerinin tam tersini en hızlı yapan birisi olması ayrıntı tabi.. burdan bir kez daha ‘sevgilerimi’ sunuyorum hazretlerine..

‘Stuart Staples’ kendine has tarzı olan bir arkadaşımız , hiç dinlemediyseniz bu sizin için büyük fırsat olacak.. aylakadamız’ın müdavimleri zaten JISM şarkısından ve bazı diğer şarkılarından tanıyorlardır kendisini..

JISM şarkısı da çok ilginç bir şarkı.. ilk kez bu şarkıyı dinleyen bir kişi daha beşinci altıncı saniyede şarkıya da , stuart’a da aşık olup , tapmaya başlıyor.. kendim kaç defa gözlerimle şahit oldum bu duruma.. bir grup bir şarkıyla bu kadar insanı esir edebilir mi şaştım ilk başlarda fakat demlenirken bana en çok eşlik eden grup olduğunu düşününce normal geliyor bu durum artık.. JISM’le içtiklerim sanırım bir tankeri bulur..

TINDERSTICKS’in bu konserlerini kaçırmayın derim.. bir kaç gün daha beklerseniz bilet kalmayacak havanızı alacaksınız zaten.. müzikle kalın..’

Crockett..

‘İngiltere’nin Notthingam şehrinde kurulan Tindersticks, rock altyapılarını soul ve caz öğelerle birleştirdikleri farklı tarzlarıyla tanınıyor. Bariton bir sese sahip olan grubun ünlü solisti Stuart A. Staples’ın önderliğinde çalışmalarına devam eden grup, canlı performanslarında ve aranjmanlarında piyano, glockenspiel, vibrafon, keman, trompet, klarnet, org ve fagot gibi alışılmışın dışında enstrümanlar kullanıyor. 1991 yılında Nottingham’da kurulan Tindersticks, ismini Yunanistan’da tesadüfen bir plajda buldukları kibrit kutusundan alıyor.. – BABYLON’

Ayrıntılı bilgi için : www.babylon.com.tr

dikkat askersiz bölge

Farklı olanı kendine benzetmek yahut görmezden gelinebilecek kadar marjinal ilan etmek iktidarcıkların, bizzat mevcudiyetleri için, sorgulanılamaz -sandıkları- yöntemleridir. Etrafında deniz olsun olmasın, adacıklardan vatan yaratmak, imal ettiği yavrucukların kayıtsız şartsız o mamul olmasını ve sadece kendisine ait olmasını istemek, iktidarın kurduğu hiyerarşide, hepimizi baştan bildik bir egemenlik kıskacına götürür.

Adacıklar hiçbir yere dönüşür; tarifini iktidarlardan, kurucularından, kurtarıcılarından alır, yabancılaşır, aynılaşır. Egemen, eşitsiz tahrip alanını böylece yaratır. Korku kokar, nefrete döner, neşe körelir, mana yiter, içten içe isyan eder. Yavrular kıskaçtadır ve özgürleşmek için çırpınır. Kanatları körpedir, yuvadan aşağı asla itilmez. Had safhada olan teşvik değil tehdit de olsa uçacağı anı kendi yaratır.

Faşizm kendini dayatır, en estetikleştirilmiş formlarda, şefkatliymişçesine, tam da gündelik yaşamda, sonsuzca.. Militarizm kokar her yer, çözümsüzlüktür tek muteber değer. Aksi dile gelmez, dile gelmedikçe düşlere girmez; umut kayıptır ve hiç kimse yalnızlaşır.

Coğrafyalar parsellenmiştir, hem de biz kimseciklere sorulmadan. Yüksek ve temsili iktidarlar arasına sıkışmış bir politika içinde yok olan insani, basit, tekil ve dolayısıyla kolektif yaşamlardır.

Süre giden çözümsüzlükse eğer, mevcut militer aparat sorgulanmalı ve askersiz bölgeler yaratılmalıdır. Sınır çoğalır ve yakınlaşır, daralır ve daraltır, sınıfsa uzaklaşır, gözden yiter; lakin sınırsızca oradadır ve bakmamızı bekler.

Doğru nota yok, notayı koymak, aramak, basmak yeter; silahsız bir dünya için şarkı söylemeye değer.


kayıt / recording: Bandista, Stüdyo Red / İSTANBUL editing: Bandista
miksaj / mixing:
Stüdyo Red / İSTANBUL mastering: Analog Dimension / Krakovany, PIEŠŤANY kapak / cover: Bandista ağustos / august 2010

… ya emperyalizmin zaferi, tıpkı kadim Roma’daki gibi tüm bir uygarlığın çöküşü, nüfussuzlaşma, perişanlık … büyük bir mezarlık. Yahut enternasyonal proletaryanın emperyalizm ve onun savaş yöntemleri karşısındaki şuurlu etkin mücadelesi demek olan sosyalizmin zaferi. Bu dünya tarihinin dilemması, tam bir ‘ya o ya o sorusu;’ ibrenin hangi yöne döneceği kararı sınıf-farkındalığındaki proletaryanın önünde duruyor. Uygarlığın geleceği ve insanlık, proletaryanın devrimci enstrümanlarını eline alıp bu terazi dengesini bozmasına bağlıdır. Bu savaşta emperyalizm kazandı. Onun kanlı soykırım kılıcı, ibreyi ızdırabın uçurumuna doğru gaddarca bükmüştür. Tüm sefaletin ve utancın yegâne telafisi proletaryanın kendi kaderinin hükmünü nasıl ele geçireceğini ve hâkim sınıflara uşaklık rolünden nasıl kurtulabileceğini kaybettiğimiz bu savaştan öğrenmemiz durumunda olabilir.

Fotoğraf çekmek , şarkılara eşlik etmek , işgallere karşı özgürlüğü haykırmak serbesttir  , gereklidir !

Daha fazlası ve albümü indirmek için lütfen ziyaret ediniz  : http://tayfabandista.org/blog/

BLACKHAWK