‘birkaç gün önce aylakadamız’da JACQUES BREL’in söyleşilerinden bir kesit vermiştik MARİO LEVİ’nin kitabından.. orada JACQUES BREL’in söyleşisinde geçen BREL’in kendisine ait kadınlar hakkındaki düşüncelerinden dolayı epeyi bir mail aldım çevreden.. eleştiri dozu yüksek sert mailler de vardı.. güldüm hatta açıkça söyleyeyim eleştiriye çok açığım ama kahkahadan koptuğum anlar oldu.. çünkü görüşler aylakadamız’ın yada bizim görüşlerimiz değil BREL’in görüşleri.. aylakadamız’da bu görüşlerin ya da kitaptan o bölümlerin yayınlaması da o görüşlere destek verdiğimiz manasına gelmez.. bunları yazarken bile yıkılıyorum gülmekten.. ki ayrıca BREL aşk adamıdır ve kadınları da çok sever.. naçizane kendi görüşleridir..
yine de bombardımana tutan arkadaşlar için belki de hiç duymadıkları SCUM MANİFESTOSU’nun yazarı ve erkek neslinin yok olmasını isteyen , yok etmek isteyen VALERIE SOLANAS’ın sel yayıncılıktan çıkmış ‘ERKEK DOĞRAMA CEMİYETİ MANİFESTOSU’ kitabından tadımlık bazı alıntılar paylaşacağız sizinle aşağıda..
bazılarınızı BREL’den dolayı kırmışsak da özür dileriz ama BREL’siz hayat kadınsız bir dünyaya benzer diyelim ve aylakadamız’ın sınırının olmadığını da bir kez daha VALERIE SOLANAS paylaşarak tekrarlayalım..’
Crockett..
‘toplumumuzda yaşamın tam bir can sıkıntısı olması ve toplumun hiç bir yönüyle kadınlarla ilgili olmaması sebebiyle, toplumsal kaygıları olan, sorumluluk sahibi, heyecan arayan kadınlara yalnızca hükümeti devirmek , parasal sistemi ortadan kaldırmak, tam otomasyonu sağlamak ve eril cinsi yok etmek kalmaktadır.
artık eril yardımı olmadan (ve aynı nedenle kadınların da yardımı olmadan) çoğalmak ve yalnızca kadın üretmek teknik olarak mümkündür. bunu yapmaya hemen başlamalıyız. erilin varlığını sürdürmesi için, üreme bile geçerli bir sebep olmamaktadır. eril biyolojik bir kazadır : y (eril) geni, eksik bir x (dişi) genidir, yani eksik bir kromozom grubuna sahiptir. başka bir deyişle , eril eksik bir dişidir, yürüyen bir başarısızlıktır , daha gen aşamasında vazgeçilen bir başarısızlık. Eril olmak yetersiz olmaktır, duygusal olarak eksik olmaktır; eril olma durumu, eksiklik hastalığıdır ve eril duygusal açıdan özürlü yaratıklardır.
eril tam anlamıyla benmerkezcidir, kendi içinde hapsolmuştur, başkalarını anlama, sevme başkalarıyla özdeşleşme, arkadaşlık kurma, duygulanma, şefkat yeteneğinden yoksundur. tamamen izole edilmiş, başka biriyle ilişki kuramayan bir birimdir. tepkileri tümüyle midesindendir, beyninden değil; zekası, yalnızca güdülerine ve ihtiyaçlarına hizmet eden bir araçtır; akılsal tutku, akılsal etkileşim yeteneğinden yoksundur; kendi fiziksel duyuları dışında bir şeyle bağlantı kuramaz. yarı ölü, tepkisiz bir kütledir, zevk, mutluluk veremez ve alamaz; sonuç olarak, en iyi haliyle tam anlamıyla bir can sıkıntısı, zararsız bir yığındır, çünkü yalnızca başkalarıyla ilgilenenler çekici olabilir. o, insanlar ile maymunlar arasındaki alacakaranlık kuşağından hapsolmuştur, ve maymunlardan da kötü durumdadır, çünkü maymunların aksine pek çok olumsuz duyguya sahiptir – nefret, kıskançlık, hor görme, iğrenme, suçluluk, utanç, kuşku – ve dahası ne olduğunun ve ne olmadığının farkındadır.
tamamen fiziksel duyularıyla hareket etse de, eril damızlık olarak da uygun değildir. mekanik becerisi olduğu varsayılsa da, ki pek az eril buna sahiptir, her şeyden önce, lokmasını şevkle, şehvetle ısıramaz, bunun yerine suçluluk, utanç, korku ve güvensizlik duyguları, eril doğasında kökleşmiş olan duygular onu yer bitirir ve yalnızca en ileri eğitim bu duyguları azaltabilir; ikinci olarak, sahip olduğu fiziksel duygular sıfıra yakındır; ve üçüncü olarak partneriyle duygusal yakınlık kurmamaktadır, nasıl becerdiği, nasıl a kalite bir performans sergilediği, boru döşeme işini nasıl başardığı düşünceleri ile bozmuştur. bir erili hayvan olarak nitelemek, onu övmektir; o bir makinedir, yürüyen bir vibratördür. sık sık erilin kadınları kullandıkları söylenir. kullanmak? ne için? tabii ki zevk için değil..’
‘tamamen ben-merkezci ve kendi dışında herhangi bir şeye bağlanmaktan aciz olan eril’in konuşması , kendisi hakkında olmadığında herhangi bir insani değeri olan herhangi bir şeyden kopartılmış şahsiyetsiz bir vızıldanmadır.. eril ‘entelektüel konuşma’ , zoraki ve uzatılmış bir dişiyi etkileme denemesinden ibarettir..’
edilgen , erile saygılı , ona uyum sağlamaya hazır ve ondan korkan babasının kızı , onun tahammül edilmez sıkıcılıktaki gevezelikleri kendisine dayatmasına izin verir.. bu onun için çok zor olmaz çünkü babanın kafasına soktuğu gerilim ve endişe , sükunet eksikliği , emniyetsizlik , kendine güvensizlik , kendi duygu ve düşüncelerinden emin olmama hali , onun değerlendirmelerini batıl kılar ve onun , erilin gevelemelerinin gevelemeden başka bir şey olmadığını görmesini engeller ; ‘büyük sanat’ adı verilmiş bulamacı ‘takdir eden’ estet gibi , babasının kızı da , kendisini sıkıntıdan patlatan şeye bayılır.. sadece erilin gevelemelerinin egemen olmasına izin vermekle kalmaz , kendi ‘konuşması’nı da buna göre ayarlar..
daha küçükten , erilin kendi hayvansılığını gizleme ihtiyacı karşısında tatlı , terbiyeli ve ‘vakur’ olmak üzere eğitildiği için babasının kızı ‘konuşması’nı havadan sudan denilen şeyle sınırlı tutmak mecburiyetindedir ki bu herhangi bir önemi olan her şeyin ihmal edildiği boş , tatsız bir şeydir – ya da eğer ‘eğitimli’ ise , ‘entelektüel’ tartışmaya indirger konuşmasını , yani alakasız soyutlamaların şahsiyetsiz bir söylemine – gayrı safi milli hasıla , ortak pazar , rimbaud’un sembolist resme etkisi.. babasının kızı , erile yaltaklanma konusunda o kadar uzmanlaşmıştır ki bu zaman içinde onun ikinci doğası halini alır ve sadece dişilerle birlikte olduğunda ağabeyle yaltaklanamaya devam eder..
yaltaklanmanın dışında ‘konuşması’ sapkın , orijinal fikirler öne sürme konusundaki güvensizliği ve bu güvensizlik sebebiyle kendi içine gömülmesiyle sınırlanır.. bu durum babasının kızının konuşmasının çekici olmasını engeller.. tatlılık , terbiye , ‘vakar’ , güvensizlik ve kendi içine gömülmenin yoğunluk ve zekaya yol açması zordur , bir konuşmayı dinlenmeye değer kılan özellikler de bunlardır.. bu tür konuşma aslında pek de yaygın değildir çünkü sadece kendine güvenen , mağrur , dışadönük , gurulu ve sağlam kafalı dişiler , yoğun , akıllı ve edepsiz bir konuşma yapabilir..’
‘Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu’ , VALERIE SOLANAS , Çeviri : AYŞE DÜZKAN , SEL Yayıncılık , Ağustos 2002..