‘İş yerinde sıradan bir sabah; bilgisayarı aç, etrafı süpür, ntv radyo frekansını bul, ayarla, dinle, aldıysan eğer iki poğaçayı mideye indir, bulaşıkları yıka… gelen maillere bakıyorum. Bir arkadaşın mail’i “Ü, bizim Ü işte, 13 haziranda filistine gidiyo. orada çeşitli mektuplar okuyacak” kısaca sen de mektup yaz diyor. Haliyle ilk kez ——birincisi tamamen baş aşağı çakılmıştı, ama valla benim suçum yok- uluslararası bir duruma müdahil oluyorum, heyecanlıyım. Filistin meydanlarında mektubum okunacak ya… O işte içim, içime sığmıyor.
Eve telefon ediyorum. Evde bir “yabancı” ben de kalıyor birkaç günlük İstanbul yorgunu olacak.
– Ağbi Filistin’i benim için araştırır mısın? İşte şöyle bir gelişme var.
– Ben dışarı çıkıyorum oğlanla buluşucam, akşama bakarız.
Dayağı yedim, oturdum.
– Tamam.
Eve geliyorum D’ yemeği hazırlamış oturup yemek yiyoruz. Sonra ağbi geliyor. Filistin o sıra bir benim aklımda kimsenin umurunda değilmiş gibi bir hava var. Ev bok kokuyor resmen. Düşüncelerimde özgür Filistin var ve bazen benim de düşünmediğim gibi onlarda bunu yapıp düşünmüyorlar görüyorum. Evden geyikler koloni halinde güneye doğru göç ediyor.
Sıkılıp masaya geçiyorum Google bilginiyle beraber şu bizim Filistin olayına el atıyoruz. Filistin, sınırları tartışmalı, üç din tarafından kutsal mekan, bağımsızlık tartışmaları… liste uzayıp gidiyor. Bir şeyler yazmaya başlıyorum. Tıkırdayan klavye seslerine dönüp bakıyor ağbi sonra tekrar dizisini izlemeye başlıyor, diziyle alakalı “bak bu kadında emekçi” diyor. Ben oralı değilim o sıra Filistinliyim! “Hıhıı” diyorum. Aradan zaman geçiyor ve ağzındaki baklayı çıkartıyor ağbi “ne o, şiir mi yazıyorsun… ben sipariş üstüne şiir yazamam, hiç işim olmaz!
Aklımdan ellilik Arjantin’i kafasına fırlatmak geçse de yazıyla ilgilenmem daha elzem. “Hıhıı” diyorum. Hasetlik arıyorum aslında yani niye ki böyle, aramızda kocaman on beş yılı devirmiş, oğluna akıl fikir verir durumda artık orta yaş denilen o kavşakta, cahit sıtkının 35 yaş şiirinin hemen gerisinde duruyoruz. İstikameti tek yol devrim diye zamanında belirlediğim bu ağbi’nin söylediklerine aldırmamak yapacağım son işken, üç gündür şu sipariş işini düşünüyorum.
Ulan Filistin diyorum. Ya kardeşim diyorum. R.A.F , Japon Kızıl Ordusu , Carlos , Denizler diyorum kendi kendime, nasıl unutulur diyorum.
Filistin davası İslami kesimler tarafından sahip çıkılıyor diye, öldürülen küçük çocukları -çocuklar hep küçüktür bu arada-, İsrail faşizmini, tankların ezdiği aktivistleri unutalım mı? Hangi yüreğe sığar bu. Şimdilik dünyanın çoğuna sığıyor doğru. Ağbi bari senin içine sığmasın. Saçma sapan konuşan, yöneten iktidarların çığlığını bari şu tek göz odamızda atma, o nidayı buraya taşıma ağbi.
– Sipariş değil abi diyorum. Görev !
Mektup
‘Yoldaşlarım dünyada büyük bir ateş yaktınız, zalimlerin bu ateşi söndürmesi imkânsız. Sizin verdiğiniz özgürlük mücadelesi önünde saygıyla eğiliyorum.
Ve biliyorum ki tarihi kanıyla yazanlar kuşkusuz dünyanın en güzel insanlarıdır.
Bedenim bulunduğunuz mekânda olmasa bile aklım, fikrim, düşüncelerim hep sizlerledir.
Türkiyeli devrimciler olarak Filistin halkına sarılıyoruz.’
‘Papyrus’