Ustaların bir kaçı atladıktan sonra,
tüm korkularını bir kenara bırakıyor acemi yağmur damlaları..
Sen hala düşmekten korkuyorsun..
-Sahne 1-
Yağmur yağdığında bu şehre, hiç sevilmez şemsiyeler.
Her yalnızlık yeni bir sevgili edinir,
dindiğinde, şemsiyelere nefrete kalınan yerden devam edilir..
-Sahne 2-
Reglini saklamıyor Tanrıça İrene,
göğün kapısı şimdi bembeyaz..
Ayetlerin kırmızı zamanlara yer çektiğinden beri böyle bu,
bir de hikaye içinde altı ilk çizilen cümlelerin küfü var,
eskiyen kokusu..
Bazen bir köprü uzuyor karşı kıyıya,
geçmek istiyorsun
bacaklarından yere doğru yumuşacık akıyor kasların.
Kimse geçmeden kapanıyor köprü,
sözlerinin dudaklarındaki çatlaklar iç içe giriyor,
metanet katlediliyor..
-Sahne 3-
Uyuyamıyorsun,
yatağın altında şehrin gürültüsü,
dolabından sızan, annenin patiskalara sarılı ninnileri,
komşudan yayılan yanık et kokusuna karışıyor odanda.
Yalnızlığın anormal alkol tüketimi,
senden çok daha önce ölen bir sesin çığlık gereksinimiyle,
şehrin üzerine kusuyorsun herşeyi.
Gardiyan yatağının kenarında,
elinde yağlı ebonit bir jop
ne zaman sigara isteyeceğini bekliyor tutkuyla..
Belinde sallanan anahtarlar
daha önce hiç duymadığın bir özgürlüğün şarkısını mırıldanıyor,
köprü açılıyor,
senin canın sadece sigara istiyor..
-Sahne 4-
Beni affedebilecek misin ?
İçimde seni saklamaktan öyle yoruldum,
cehenneme gidiyorum..
‘DÜŞSEL’