79. HİKÂYE
O divane soru sordu şaha:
‘parayı mı seversin yoksa günahı mı?’
Şah dedi: ‘paradan haberdar olan kimse
Kuşkusuz daha çok sever parayı.’
Şaha dedi deli: ‘aklın varsa niçin
Günahı götürüp parayı bırakıyorsun?’
***
Günahını yanında mezara götürdün.
Bütün paraları bıraktın, öldün.
Senin canını teslim etmen gerek.
Parayla pulla dolu dünyadan maksat nedir?
Sen dünyayla ortak olmayacaksın.
Git, bir lokma, bir hırkayla yetin.
Toprak üstünde, hasır üstünde olsan da
Padişahsın dünya ile düşüp kalkmadıkça.
Zahmetsiz ekmek bulamayacağına göre
Neden kendini sıkıntıya soktun?
Kendini kara talihin kucağına attın.
Hırkan var, bir tam ekmeğin var.
Fazlasını istemek şan şöhret içindir.
Niçin insanlara bağlanıp geri kaldın?
Ciğerin kanlandı, gönlün hırsla doldu.
Bir gram altın için gönlün iki parça oluyor.
‘O paralı adamdır’ denilmesini istiyorsun.
Hey gamlı adam! Yarım ekmek için
Neden yüzsuyunu toprağa dökersin?
Azizim, saman çöpü kadar minnet yükü
Yüz mihnet dağından ağır çeker.
FERÎDÜDDÎN ATTÂR..
80. HİKÂYE
Bir soru sordu o perişan halliye:
‘Sen neyi seversin?’ dedi : ‘küfürü.
Bana ne verirlerse versinler
Küfürden başkasına minnet etmem.’
***
İnsanlara neden bu kadar bağlısın?
Görünüşe göre sen bu halka muhtaçsın.
Bir gün parasız, çulsuz kalırsan,
Kimse üç kuruş için elinden tutmaz.
Açlıktan yarı ölü yarı diri olsan da
Yarım ekmek elde edemezsin.
Bir gün iki ekmek uğruna
Aşağılık insanlar çöktürürler seni yere.
Bak, yüce tanrı keremiyle
Namazda kaç kere çöktürür seni yere?
Senin gözün beylerde, hanlarda.
Nasıl can ile canan olur gönlünde?
Handan ekmek alırsan, sofranın bereketi kaçar.
Abartılmış sofra elbette uğursuz olur.
Şahın sofrasında neden böyle dolanırsın?
Bu asalaklar bir avuç aciz, sefil, miskindir.
FERÎDÜDDÎN ATTÂR..
Arka Kapaktan :
‘Doğu klasikleri arasında yer alan Esrârnâme (Sırlar Kitabı), yazıldıktan sonra birçok Fars ve Türk şairini etkilemiştir. Mevlânâ’nın çocuk yaşta iken edindiği bu kitabın onda bıraktığı izler Mesnevî’ye aynen yansımıştır. Daha önce aynı tarzda yazılan ve İranlı şair Senâî-i Gaznevî’ye ait Hadîkatu’l-hakîkat (Gerçeğin Bahçesi) da bu eserin kaleme alınmasında etkili olmuştur. İşlenen bazı konularda Hayyam etkisi açıkça görülmektedir. Attâr’ın edebî hayatının birinci ve en verimli döneminde kaleme alınan bu tasavvufî mesnevî, sembollerle, üstü kapalı ibarelerle doludur.
Bu çeviride yararlanılan iki bilimsel neşrin açıklamalar bölümünde bunlar izah edilmeye çalışılmışsa da bazı yerlerde Esrârnâme’yi yayımlayanlar da işin içinden çıkamamışlardır. Zaman zaman basit bir konu veya kelime uzun uzun tefsir edilirken, çapraşık ve üstü kapalı ifadeler ya atlanmış ya da bir iki cümleyle geçiştirilmiştir.
Esrârnâme’nin çevirisinde iki yol izlenebilirdi. Birinci yolda, bu manzum eser nesren çevrilir, beyitler arasında bağlantı kurularak paragraf çevirisi yapılabilirdi. İkinci yol ise her beytin nazmen çevirisini yapmaktı. Biz ikinci yolu tercih ettik. Tasavvuf terminolojisine ait kelimelere dokunmadan, serbest vezinle, mümkün olduğu kadar kafiye tutturarak, herkesin anlayabileceği bir âşık edebiyatı dilini tercih ettik.’ MEHMET KANAR
‘ESRÂRNÂME..’ , FERÎDÜDDÎN ATTÂR.., Çeviri : MEHMET KANAR, AYRINTI Yayınları, Mart 2012, 286 Sayfa, özel baskı..