“HOBO, Bir Serserinin Yol Notları..”

“bir hobo çalışır ve dolanır, bir avare hayal eder ve dolanır, ve bir aylak içer ve dolanır.”

“aylak vakit öldürür ve oturur.. avare vakit öldürür ve yürür.. ama bir hobo hareket eder ve çalışır, ve temizdir..”irwin godfrey’in ‘american tramp and underworld slang’ kitabından ‘deneyimli bir hobo’nun sözleri..

“eğer bir adam hobo olduğunu söylerse –ona inanmayın..

eğer bir adam avare olduğunu söylerse –ona inanın çünkü her adam bir avaredir..”

..

“o trendeki on saatten sonra, yamuk rayların takırtısı ve gevşeklik hareketinin gürültüsü o kadar yoğunlaşmıştı ki düşünemiyordum.. lanet batı güneşi göz bebeklerime batıyordu ve iş için satın aldığım pantolon gübre gibi kokmaya başlamıştı –bildiğin çiftlik ineği boku.. şapkamın siperinin altında büzüldüm ve gölgemin yavaşça tahıllığın duvarından sürünmesini izledim.. tekerleklerin tam yukarısında oturuyorduk.. frenler onları kenetlediğinde, fren yastıkları tam üstten sanki çelik yırtıyordu – metalik pullar güneşte parıldıyordu.. pançomun içinde büzüştüm, vagonun zeminine uzandım ve paslı boya pullarının köşede dans etmesini izledim.. kaygısız amerika’nın hayalini kurdum : kumar oynanan kahveleri, motellerin beyaz nevresimlerinde sikişmek, sabunlu duşlar, ve tahta kiremitli damlar.. biliyordum ki dağ etekleri güneşi yediğinde, vagonumuz yine kaskatı donacaktı, ve bunun için yapabileceğim bir şey yoktu..

yük vagonunda yolculuk yapmak, iki yüz uzun camel içerken ve serin el luke gibi elli çok pişmiş yumurta yerken meksika’da yıkama tahtası gibi bir toprak yolda bir kamyonetin arkasında yolculuk yapmaya benzer.. en çok da taş karanlığı bir zindanda altınıza işeyinceye kadar dövülmüşsünüz gibi hissettirir..” 

..

 

“trenden büyük bir gürültü geldi.. kalkacağını biliyordum ve kaçırmak istemiyordum, bu yüzden dikenlerin altından ellerim ve dizlerim üstünde emekleyerek ilerledim.. raylara vardığımda tren yavaşça hareket halindeydi, ben de elim bir tahıllığın merdivenini bulana kadar koşabildiğim kadar hızlı koştum ve merdiveni tuttum; beni yerden yukarı savurdu.. tren benden daha güçlüydü, ama ben yine de tutmaya devam ettim ve bacağımı yukarı attım ve kendimi yukarı platforma doğru çektim.. tahıllığın üstüne giden merdiveni tırmandım.. tren iyice hızlanıyordu, o yüzden, şehir kömüre karışıp gökyüzü berraklaşıncaya kadar ayağa kalkmadım.. wyoming’deki ilk akşamlarımdaki gibi bütün yıldızlar ortadaydı.. yalnızdım ve bu iyi hissettiriyordu çünkü hala bana eşlik edecek o meltem vardı ve bir hobonun ağır konuşması şeklinde düşünmeye başlıyordum.. içime çektiğim havadan başka hiçbir şey umurumda değildi ve tüm karanlık düşüncelerim üzerimden geçip gitti – kimsesiz kara kargalar gibi..”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“yağmurda bir palyaço

güzel bir eve sahip olmayı düşünür

onu koruyacak olan kötü

havadan

fakat bilir bunun onu parçalayacağını-

çalışmanın dik durmaya ve doğru hissetmeye

düzgün uçmaya, düzgün düşünmeye yamuk bir dünyada

daha kolaydır soğuğa yakalanıp bir treni yakalamak

özgür kalmak

yağmurda bir palyaço gibi..”

 

EDDY JOE COTTON 

“HOBO, Bir Serserinin Yol Notları..” , EDDY JOE COTTON, Çeviri : BİLGESU ŞİŞMAN, ALTIKIRKBEŞ Yayınları, Ağustos 2011, 365 Sayfa..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Comments are closed.