bOzUkKaLp

Ondan bahsetmek istemiyorum artık. Her ne vakit adını ağzıma alsam, dilimin üzerinde hem acımsı hem de tuzsuz bir tat beliriveriyor. İçi boşalıyor her şeyin… Ne gök ne de yer, sığmıyor bir yere kalp. Bu bağlamsızlık zaman zaman telaşlandırıyor.

Hayırdır inşallah, paranoid çözülme alameti mi?

Bu durumun bir türevi var mı?

Bay H. hep yanımda. Beraber uyanıp beraber örtüyoruz geceyi üzerimize. Sağolsun beni hiç bırakmıyor… Tekvin anında hamurumuz beraber karılmış sanki. Ammawelakin, içinde olduğumuz bu halin, müsebbibi biz değiliz. Nasıl desek, birinin yaşadığı bir halin sonucu gibiyiz. Ya da onun göğsünün daralmasıyız sadece biz ikimiz, ama varlık iddiasındayız. O da bizim zehabımız işte. İbrahim’in baltası bizim tepimize inince, o üçüncü şahıs rahatlayacak mı? Bırakacak mı bu 21. kattan boşluğa bırakılan, çuvala doldurulmuş kırılmış kemiklerin görüntüsü hissihali yakamızı?

Sanmam Bay H. That seems almost impossible… Ne kadar çok aymazlığımız olduğunun farkında mısın Bay H., en basitinden en karmaşık olanına, ne çok körlük? Mesela bu sabah, pötibör bisküvi yerken, birden neyi fark ettik? Evet, evet üzerinde “Petits Beurres” yazdığını; bunun Fransızca, “Küçük yağlar” anlamına gelen bir sıfat tamlaması olduğunu; ilk 1886’da Louis Lefevre-Utile tarafından icat edilen dikdörtgen kurabiyelere bu adın verildiğini.

Tamam Bay H. sulandırmıyorum meseleyi, ancak bugünü “Pötibör Günü” ilan edelim istiyorum. Seninle kafamıza hiçbir şeyi takmadan, iç huzuru simülasyonu yapalım mı? Eve gidelim, çay demleyelim ve yanına bir tabak dolusu muhtelif pötibör bisküvilerinden alıp laflayalım, ne dersin?

Ya da en iyisi ikimiz Endülüs’e gidelim. Belki o zaman, ne varsa ikimiz de dâhil olmak üzere, varlık iddiasında bulunan unutabiliriz. Unutamasak da en azından deneriz be Bay H., olmaz mı?

‘İbn-i Zerabi’

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Comments are closed.