Yüzlerdeki mutlu tebessümlerle salonda oturan ve ‘kevok’ ile ‘sarı’nın gelmesini bekleyen topluluğun içinde 4 aylakın bilgisi dahilinde o muzip an’a kadar poşetinde kalması gerektiğini bilerek sabırla bekledi ve gururla , çünkü bir aylak onun üzerine ‘aylak adam – mutluluklar’ yazmıştı , teslim edileceği eller bir kürt kızının elleriydi , o eller elbette onunla börekler yapacaktı , işte böyle başladı yolculuğu..
Salondan çıkılıp polonezköyden önce mekana demlenmeye gidilirken de bir hamur işçisinin sabrıyla bekledi , arada bir poşetin dışındaki dünyada kendisinden bahsedildiğini duyuyor olmalıydı..
Polonezköye giden araçta en arka koltuğun altında ahalinin muhabbetlerini dinleyip iç geçiriyordu muhtemelen , işte bu muhabbetleri edenlere onunla börek yapılacaktı belki tüm bu telaşelerden sonra..
Yolun güzelliği kendini göstermeden hemen evvel başlamıştı mırıldanmalar ‘uzakmış’ , ‘hangi yol daha uygun’.. ama herkes biliyordu önemsizdi mesafe , çünkü gidilen yer kutsal bir görevle kendini ifade emekteydi.. ‘kevok’la ‘sarı’ evleniyorlardı , bu iyiydi.. birde çok içilecekti , bu da iyiydi..
ve nihayet gidilecek noktaya varıldı , ne muhteşemdi , ağaçlar arasında şirincecik bir ufak mekan ve her masada dost yüzler , dost gülücükler , havada görkemli bir taze anason kokusu.. hemen organize olundu , uzun bir masa gerekiyordu , ümit durumu organize ediverdi , masalar geldi ve takrib-i 20-25 aylak çöreklendik sandalyelerimize , herkes biliyordu çok eğlenceli olacaktı.. içimizden bir kaçının bazı endişeleri vardı , papyrus ‘ umarım çok içip de zeybek oynamam’ kara kara düşüncesiyle masaya ve etrafa bakıyordu , o bakışa ‘tabii ki çok içip zeybek oynayacaksın’ bakışıyla cevap verdim.. bendeki endişe ise’ umarım birinci 70likten sonra o bed sesimle şarkı-türkü söylemem’ endişesiydi.. elbette sarının benimle ilgili planını bilmiyordum , çünkü üç tane türkü söyledim , hem de tüm o kalabalığa , olacak şey değildi , sesim çok kötüydü , bitmedi , bir de roman oynadık..
tüm bunlar olurken ve yaşanacakken , merdane tüm sabrıyla sandalyenin arkasında ortaya çıkacağı anı bekliyordu.. ritüel gerçekleşmeye başlamıştı , ‘kevok’ ve ‘sarı’ masaları dolaşmak için masalarından kalktılar , elbette bizden önce aile masasına uğradılar , o esnada son kontroller yapıldı , yazı silinmişti , ‘papyrus’ garsondan hemen bir asetatlı kalem tedarik ediverdi , yazılama tazelendi.. gelmişlerdi.. rakının o güzelim buğusuyla ayağa kalkıp tebrikler eşliğinde ‘kevok’a uzattık poşeti , ‘sarı’ mutlu , poşetten bir toplu hediye çıkacak , ‘kevok’ heyecanla paketi açmaya çalışıyor ve masadaki aylaklar muzip bir halde bekliyorlar.. ve işte o an merdane gururla ‘kevok’a gülümserken ve ‘sarı’ya doğru sallanırken , sarı masadaki aylaklara ”ulan bunu da mı yaptınız allahsızlar , ben sizin…” dercesine kahkahayı patlattı , çok güldük , çok eğlendik.. merdane de mutluydu , o birbirine çok yakışan mutlu çiftin evinde onlarla yaşayacaktı , herkes mutluydu ve her yer rakı şişesiydi..
‘kevok’ ve ‘sarı’ya buradan tekrar mutluluklar diliyorum..
ve ben tüm bunları yazarken fonda ‘nagat el saghira’ çalıyor , ‘crocktt’e selam olsun deyip kendimi arabi – farsi müzikleriyle kendi karanlığıma çekiyorum..
‘DELİRMEK’