‘diyorum ki sana adam ; ”bu yaşanılmayasıca kaos dolu yaşamda ölmek için birçok neden var,
yaşamak içinse tek bir neden dahi bulmak zor.. bulduysan sımsıkı sarıl ona. ” ben yaşamak için seni buldum şimdi ve sarılıyorum sana sımsıkı..
yanına neden geldiğimi bilmiyorum. nedenlerle yaşamı gerekçelendirmekten de hep nefret ettim ben. bu şehirden o masal şehrine gelirken hiç nedenler tezgahına uğramadan yol alıp gelip yamacına kuruldum. gözlerine bakarken şöyle dedim gene ; ” ben neden burdayım bilmiyorum ; ama burda olmam gerektiğini bildiğim için burdayım ,” demiştim..
sense gene çok uzaklara baktın.. ben dışında bir boşluğun en yakın halkasına çarpar gibiydin.
ah diyorum adam.. iç çekişlerim artıyor gene be adam yokluğunda. şarkı çalıyor bir yandan
diyor ki ; sadece susarak özlüyorum seni. bense sadece yazarak susuyorum yokluğuna…
uzaklığını düşünüyorum ve aklıma düşüşünü düşlüyorum düşerken. sonra hep kendi kendime
tekrarladığım o cümleyi fısıldıyorum : ”bir yerlerde uzaklarda yüreğinde masallar doğuran adamlar var , ve bu masallarla büyüyen kadınlar..”
bugün öğrendim ki masallardaki kadınlar hep yalnız kalır adam. sonra mektuplar hep eksikken eksik okunur.
sana yazdığım mektupları da yollamaktan vazgeçtim , kendimden vazgeçtiğim için. bu o mavi kadına ihanet olurdu be adam. o nedenle yollayamadım. mektuplar da kimsesiz kaldı bak. onlar da kimsesiz ve köprü altındaki piç çocuklar gibi şimdi.. onu da öğrendim yokluğunda.
ben hüzünlerime gözlerinin rengini vermiştim ki , yaşam sen renginde gülistan olup da gülümsesin diye bana.
ahh adam.. bu satırları yazarken dahi gözlerimden yaşlar damlıyor çorağıma.. ve ben daha da çoraklaşıyorum.
hüzünler ne de güzeldi gözlerinde.. kayalıklarda oturduğumuz o kızıl akşamüstünü düşünüyorum şimdi. martıların çığlığıyla öpüyordum seni o şehrin göğsünde. geleceğim gene o şehre.. biraz daha azalmış , biraz daha yoksunlaşmış olarak.. ama daha çok maviye sevdalı olan yanımla geleceğim. gelip denize karşı oturduğumuz o kayalıklara oturacağım.
sonra ben birkaç bira şişesinden sonra çakır keyif olacağım.. sonra belki bize bira getiren Ali Abi gelir yanıma. seni sorar belki bana adam.. ben dudak büker yokluğuna birkaç damla da orda akıtırım.
sonra Cem Baba diye hitap ettiğimiz o Baba da gelir yanıma.. ben bir şarkı isterim sonra ondan. seni alıp yamaçlarıma bıraksın diye. ”
‘Çok yorgunum
Beni bekleme kaptan
Seyir defterini başkası yazsın
Çınarlı kubbeli mavi bir liman
Beni o limana çıkaramazsın..’
o bu sözleri mırıldanırken ben gözlerini düşleyeceğim gene. bunları düşlerken bütün yolların yolsuzluğunda kalmış mavi bir kadın olduğuma takılacağım ben. bana yolsuz olmaktan söz etme adam. bana gülümser adını takmaktan da vazgeç… sana sarılırken yeryüzünden soyutlandığımı anımsayacağım sonra. şu an yeryüzündeyim ve yokluğun bunu hatırlatıp duruyor bana. oysa ben yeryüzünde olduğumu hatırlamaktan nefret ediyorum..’
‘Mavinin Çığlığı’