‘kimsenin kendi kendisiyle baş başa kalmak istemediği bir hayat..’

‘geçen yaz yurtdışında üç tren yolculuğu yaptım.. bütün yolcuların önünde , çocuktan yaşlıya birer ekran vardı.. kimsenin dışarıyı seyretmediğini , gazete ya da kitap okumadığını görmek tedirgin etti beni.. geçmişte avrupalılardan gıptayla söz ederdik : ‘adamlar her yerde kitap okuyorlar..’ rahatlayabiliriz artık : internetten başlarını alamıyor , olmadı bilgisayarlarında oyun oynuyorlar.. genç kuşakta oran % 100’ü buluyor..

çevremde durum farklı sayılmaz.. er saatte başlayan hipnoz hali geç saatte bitiyor.. insanların düşleri bile değişebiliyor artık , o yüklemeyle.. deniz kıyısındaki kahveye laptopuyla inen kişi tek bir dalga görmeden evine dönüyor.. kulağında i-pod , bir martı sesi duymadan.. kimse boş oturmuyor mu şimdi..

bir de ne çok konuşuluyor.. bazılarının kulağı bir cep telefonuna dönüşmüş.. nasıl boş oturulmuyorsa , sessiz de kalınamıyor anlaşılan.. iletişim şüphesiz önemli , ama bunca araçlarına bağımlı kılmasında ölümcül bir yan yok mu..

sessiz sakin oturmak , hayal kurmak , düşüncelere dalmak , bakmak , bakışmak giderek yürürlükten kalkan fiillere dönüştü sanırım.. yalnızca hafifletici sebeplere dayalı bir yaşama biçimi kendini dayatıyor gitgide.. kimsenin kendi kendisiyle baş başa kalmak istemediği bir hayat.. bizi kendimizde(n) bu denli ürküten , uzaklaştıran ne olabilir..’

‘ENİS BATUR..’

(‘Pervasız Pertavsız’ adlı köşesindeki ‘Başkanın Adamları’ adlı yazısından , Cumhuriyet KİTAP , 2 Haziran 2011 tarihli 1111. sayısında..)

 

 

 

 

 

 

 

 

Comments are closed.