‘susuyoruz bak hep.. söyleyemediklerimizi susuyor , bilmediklerimizi konuşuyoruz..’ – SEVGİ SOYSAL

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

kalabalıklarda..

 

‘çocukluğum yağıyor dışarıda

paslı korkulara , öpmelere sonra

ordular , ordular sıkıntı

güleç savaşlar geliyor

nerde sevmeler , sövmeler orda..’

kalabalıklardaydım çoğu.. doymazlık bir tutkuydu içimde , ilgilere yönelirdi.. öyleydi ya en ilk suçluluğumdu – yatmaklar , el değmemişlik kalırdı yanında.. bilirdi bunu kalabalıklar , öç almayı en iyi bilirdi.. yalnızlığıma el kor – kor da yorgunluğunu katardı bana..

oturmalarda duramazlığım olurdu yorgunluğum – giderdim.. işte böyleyken , böyleyken en çok giderdim , bu hep tepeli kentin bir benim olan doruğuna.. orada , o ben gidince benim olan yerlerde , öyle aşağılarda kalırdı kent , öyle büyürdüm ben yorgunluğumda.. atıverirdim yorgunluğumu aşağılara , o kalabalıkların oralara – tepe gizlerdi ayıp yerlerini.. her atılanı yutardı bu kent , bu yorgunluğumu da kendinin sanırdı , ne çabuk sanırdı..

bir güneş batımı gelirdi sonra.. bir güneş batımı vardı bu kentin , yalnızlığımı kalabalıklardan alır , geri verirdi.. bozkırlığıydı , bozkırlığı kentliğinden önceydi.. en dilediğimiz deniz kentleri , orman kentleri , insan kentleri gün batımında bozkıra yetişemezlerdi ya , böyle bu kent , gün batımında aşardı onları..

bu dorukta , kalabalıkların üstünde  diye bildiğim , yörem sensizlik olurdu.. her şey sensizlikti aslında.. sen dediklerim , en sensizliklerimdi.. bozkır ama , bir bozkır sendi bana.. genişlikti , bitmezlikti , kopmuşluktu , ıraklıktı.. ölü evli , ölük insanlı kentten , güve yeniği yaşamlardan utanmışlıktı.. güneş batımında yalnızlığımı kentten alıp geri verendi..

sonra içinde yemek pişmezmiş gibiliği güzel evime dönerdim..

SEVGİ SOYSAL..

 

ne güzel suçluyuz biz hepimiz..

sana söyleyemediklerimi karıncalara söyleyeceğim , bozkıra senden benden yalnız.

susuyoruz bak hep.. söyleyemediklerimizi susuyor , bilmediklerimizi konuşuyoruz.. bozkır senden benden yalnız , oysa yaratık dolu , yaşam dolu – ya karıncalar..

hep oturup cıgara içiyoruz yetersiz , konyak içiyoruz yetersiz , en asıl yetersiz biziz , yalnızlığımız en yetersiz – ya bozkır..

ben , kadının biriysem sevilmeliyim , sen bilmezsin güzel miyim , bu en büyük güzelliğim senin bilmezliğin ,  duymazlığın – ya en boş dalmalar gözlerimizde..

bak , tozluyuz biz çok tozluyuz – ya bozkır , bozkır yolundan kamyonlar geçerken kalkan toz..

o başka , yapışkan bizimki , yağmurlarla yıkanmaz..

bak , hayal kurarım , en zevksiz acılıklara gözyaşı dökerim de kendimi bilmem.. biz bilmeyiz birbirimizi ; böylesine mutluyuz bazı..

bu evrende her şeyi silecek birileri , yaşamları hepten.. bu önemli değil ; biz çoktan tükenmişiz..

somutlara güvenimiz yok hiç , onlar kalmaz , yok.. herkesler , her şeylerini çok şeylere harcıyorlar , tutsak kılıyor bu şeyler onları , hep onlara çarpıyorlar yaşantılarında..

ama bak , gerçek tutsaklar biziz , soyuttan gelir bizimki , savaşılmaz..

en değerli somutlarımı yoktan satarım da kurtulamam ötekilerden , bilirsin..

bırakıp bırakıp ırak kentlere bile gidemeyiz , bu uğraş ister..

bak , bizi ağaçlandırmak güçtür – ya bozkır..

SEVGİ SOYSAL..

‘TUTKULU PERÇEM , Bütün Eserleri – 8’ , SEVGİ SOYSAL , İletişim Yayınları , 2004 , 62 sayfa..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

‘usanmak her şeye gebedir..’ – SEVGİ SOYSAL

 

Comments are closed.