‘biranın ilk yudumu.. önemli olan tek şey budur , öteki yudumlar gittikçe uzar , gittikçe anlamsızlaşır , yalnızca uyuşukluk , pelteklik , baştan savma bir dil çözülmesi belirir insanda.. belki son yudum , bitirmenin düş kırıklığıyla insanda o her şeyi yapabilecek gücü yaratır yeniden..
Oysa ilk yudum öyle mi ? yudum ? bu , ağıza alınmadan çok önce başlar.. köpükle büyüyen o serinlik , o köpüklü altın renk dudaklardayken , ardından ağır ağır damakta acılıktan arınmış mutluluk , hazza dönüşür , ilk yudum ne kadar uzun gelir insana.. yapay , bilinçli bir açlıkla dikiverirsiniz birden.. aslında önceden bilinir her şey : ideal başlangıç , ne çok aşırı ne de çok az miktar.. bir iç çekişle , bir dil şapırtısı ya da onlara eşdeğer bir sessizlikle çekici duruma getirilmiş ani bir huzur.. sonsuzluğa açılan bir zevkin aldatıcı doyumu.. bunu önceden bilirsiniz aynı zamanda.. bütün en iyi şeyler üstün tutulur.. kadehinizi yerine koyar ve kurutma süngeri görevini gören küçük kare biçimindeki bardak altlığından biraz öteye bırakırsınız hatta.. katkılı bal renginin soğuk güneş renginin tadını çıkarırsınız.. tamamen bir bekleyiş ve bilgelik kuralıyla , hem az önce oluşmuş , aynı zamanda da kaçıp gitmiş olan mucizeyi dizginlemek istersiniz.. ısmarlanan biranın tam adını okursunuz kadehin üstünde.. oysa içerik ve kap birbirlerini sorguya çekebilir , birbirlerine bol bol karşılık verebilir , hiçbir şey çoğalmayacaktır artık.. ama güneşin yer yer yansıdığı küçük , beyaz masasının önünde düş kırıklığına uğramış simyacı , yalnızca görünüşü kurtarır ve gittikçe azalan bir neşeyle daha çok bira içer.. acı bir mutluluktur bu.. ilk yudumu unutmak için içer insan..’
Philippe DELERM..
‘Harcıâelem İçki : BİRA’ , DENİZ GÜRSOY , Oğlak Yayıncılık , 2004..