SADECE TIKLAMA..
henüz hiç (var) olmasaydık , hiç kimse için de (var) olmamış olacaktık.. ancak içinde bulunduğumuz yarımlık , dışarıdan kolayca rahatsız edilebilir.. o buna karşı durabilmek için yeterince az olmadığı gibi dahası , yine henüz yeterince derli toplu / birikimli de değildir.. ancak bizi rahatsız etmiş olan , içerisinde şimdiden ölümün dolaştığı şeydir , ve bu da bizi zaten olduğumuzdan daha da fazla dağıtır.. bizi uykudan ve hatta yoğun bir işten sıçratan tıklama ürkütmekle kalmaz , aynı zamanda iğne gibi batar ve felç eder.. bu rahatsızlık veren arızalarda şimdiden ölüme ait bir şeyler bile kendini şimdiden hissettirir ; yoğun iş de yeterince pekiştirip toparlamaz , tersine , daha da hassaslaştırır.. ve dışa yarılıp açılma da daima bize götürmez , pek hayra erdirmez.. burada zamansız bir şey de tat da verebilir , hafifçe ve büyük bir ihtimalle yanlış da olsa , lakin yine de oradadır ve duraklatır.. bu durumda dostlar kolaylıkla yabacıya dönüşebilir ; kuşkusuz , küçük rahatsız edici vuruş kesildiğinde , bizim kim olduğumuz ve onların bizim için kim oldukları da kendini gösterir.. o vakit insan , işini henüz tamamlamadığını , hatta kolay kolay da noktalayamayacağını hisseder.. her halükarda , kapıyı tıklatan , beklenen şey değildir her zaman..
ERNST BLOCH
İzler , Çeviri : Suzan Geridönmez , İletişim Yayınları , 2010..