Bu yazıyı bu site için yazan sevgili dostum Altan ‘ a teşekkürlerimle , Daha fazlasi için http://pubyuvadir.blogspot.com adresini ziyaret edebilirsiniz .
Bazen , yani bazı zamanlar , pek sık değil aslında , arada sırada da diyebilirim …
Ne anlatacağımı unuttum . Neyse , her zaman anlatacak şeyler vardır .
Elimde ufak bir çanta Kadıköy’de Martı birahanesinde oturmuş hafta içi oynanan İtalya Kupası maçlarından birini izliyordum . İnter ve rakibi . San Siro’da oynanıyordu ve maçı yayınlayan televizyonun yönetmeni maçtan çok yedek kulübesini göstermiyordu . Çünkü artist Maurinho o sıralarda Londra’da şebek suratlı Rus milyoner ile votka içmekle meşguldü . İnter’in başında ise şu sıralarda Manchester’da araplarla hurma yiyen Manchini vardı . Globalizm …
İtalyan takımları özellikle birbirleriyle oynarken hiç çekilmiyorlar . Ama karşı takım mesela bir Hollanda veya İspanyol takımı ise , o güzelim hücumcu takımı iki kontra atakla nasıl yendiklerini zevkle izleyebilirsiniz . Ve maç sonunda rakibin suratında binlerce yıllık insan medeniyetinin en tanıdık ifadesini görebilirsiniz , çaresizlik … Tıpkı tam o sırada benim suratımda görebileceğiniz gibi . Eğer bir gün yanında bir el valiziyle gecenin bir yarısı birahanede yalnız oturan bir adam görürseniz ona yapabileceğiniz en büyük iyilik , çekip gitmek ve onu daha da yalnız bırakmaktır . Bırakın soğanlar pembeleşinceye kadar kavrulsun .
Sonra ,
Islak bir kaldırımda sabaha karşı sarhoş bir şekilde otururken anladım ki , giden kadınlar gitmişlerdi ve şimdi havada , takip edip kaynağını bulmam gereken bir kokoreç kokusu vardı . Çantamı alıp biraz önce kafamı dayadığım eski Ford’un tamponundan destek alarak kalktım . Yine biz bizeydik , sokak köpekleri , kokoreççiler , taksiciler …
Zamanla değişen sadece saç telleri ve antrenörler ise ,
Yeni hikayeler anlatmak gereksizdir .
Cam kavanozlarda saklanıp peri masallarına inananlar ,
Unutmayın hayal kırıklığı kutsaldır .