‘medeniyet yavaş yavaş üzerimden dökülüyor.. yalın bir şekilde düşünmeye ve komşum için pek az nefret hissetmeye başlıyorum , daha doğrusu onu sevmeye başlıyorum. özgür bir yaşamın tüm keyifleri – hayvani ya da insani – artık benim.. yapay olan , geleneksel , alışılmış olan her şeyden kaçtım. gerçeğe , doğaya giriyorum..’
PAUL GAUGUIN (Noa Noa – İthaki – Çeviri:Niran Elçi)
‘paris’te okumanın ormanda okumaya benzemediğini bir yerlerde yazmıştım , o düşüncem de değişmedi..
paris’te insanlar telaş içinde oluyor. restoranda yemek yerken gazeteden başka bir şey okuyamam. mektuplarımı daha sonra defalarca okuyacak olsam bile postanede , hemen oracıkta okurum. trende ise hep ‘üç şövalyeleri’. evde sözlük okurum. bu arada eleştirilerini okuduğum kitapları hiç okumadım. görebildiğim kadarıyla , reklam çöpe gidiyor. posterlere bakıp da yapabileceğim en fazla şey, bornibus hardal’ı tatmak olurdu. hardal sevmediğim için size acımasızca yalan söylemiş oldum. fakat uyarı insanın cephaneliğidir.
epeyce güvenli bir yerde değilseniz , edgar poe okumaya kalkmayın. ne kadar cesur olursanız olun, siz daha bunu gösteremeden (verlaine’in dediği gibi) üzülürsünüz…’
PAUL GAUGUIN (Mahrem Günlük – İthaki – Çeviri:Ebru Kılıç)
‘salaklığın gerçekten ne olduğunu , kendi üzerimizde tecrübe etmediğimiz sürece anlayamayız. bazen kendi kendinize ‘tanrım , ben nasıl bir geri zekalıymışım!’ dersiniz. çünkü yaptığınızın tam tersini yapmanız gerektiğini anlamışsınızdır. maalesef düşünme vakti geldiğinde çoktan kocamışsınızdır. bu yüzden bırakalım her şey olduğu gibi kalsın ; ne de olsa artık başka türlü yapmamız mümkün değil ; gelin okulların dışında ve böylece baskıdan uzak yaşayalım..’
PAUL GAUGUIN (Mahrem Günlük – İthaki – Çeviri:Ebru Kılıç)