Yeniden AYLAK ADAM.. Yusuf Atılgan’ın ölümünün yirminci, Aylak Adam’ın yayımlanışının ellinci yılında AYLAK ADAM Yapı Kredi Yayınları tarafından özel bir baskıyla tekrar yayınlandı.
Geçen yıl Üvercinka’nın (Cemal Süreya), geçen ay da İshak’ın (Onat Kutlar) 50. yıl özel baskısını okuruyla buluşturan YKY, Yusuf Atılgan’ın ölümünün yirminci, Aylak Adam’ın yayımlanışının 50. yılını da özel bir baskıyla anıyor: Yusuf Atılgan’ın unutulmaz romanı Aylak Adam, hepsi numaralı, 3 bin nüshalık tek bir basımla yeniden yeniden raflara taşınıyor. (ALINTILAR : YKY – Yapı Kredi Yayınları)
AYLAK ADAM’dan :
‘..Orada duran paltosunu kucağına aldı. Kadın oturdu. Çantasının üstünde uzun tırnaklı uzun parmakları vardı. Az sonra ışıklar sönünce kadın koltuğun ötesine doğru toplandı. Bu çabuk kaçış onu yanındakinin bir yerine gerçekten değmiş gibi üzdü. İçinde kıpkızıl bir öfke kabardı. “Hay lânet olası. İnsem mi beynine?” Kendini güç tuttu. Bu öfke bir kırgınlık, bir başkalarına küsme duygusuyla karışıktı. Seveceğini sandığı insanlar bunlar mıydı? Perdede dünya haberleri gösteriliyor. Bu “karı”nın yanında kalırsa bir şey göremeyecek. Kalktı. Sıradan çıkarken birinin ayağına bastı. Adam hiç seslenmedi. “— Çüş!” falan deseydi bir yanını kırardı. Gitti ilerde boş bir yere oturdu. Arkasında, alaca karanlıkta belli belirsiz kıpırdayan insan suratlarına meydan okurcasına baktı. Ama onu kimse görmedi.
İki saat sonra kalabalığın içinde, sinemadan bir dar sokağa çıkan sanki başka birisiydi. Düşünüyordu: “Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.” Saatine baktı: Dört buçuğa beş vardı. “Eve gidip okusam.” Durağa yürüdü. “Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman sinemalar yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir film görsünler. Sokağa hep birden çıksınlar…” Kafasından geçene güldü. Duraktakiler dönüp baktılar. Kadının biri kaşlarını çattı. Sokakta kendi kendine sesli gülünemeyeceğini bilmeyen yoktu. “Ne adamlar be. Güldüysem güldüm, size ne?” Duramadı orda, yürüdü. Eve gitmeyecek. İçindeki ‘sinemadan çıkmış kişi ’yi öldürdüler. Sağ kalan sıkıntılı, kızgın. Hep ölçülü biçimli mi davranmak gerek? Kim demiş? Başkaları onu eve gidecek sanırken o gidip bir meyhanede içecek. Yolun çivisiz yerinden karşıya geçti. Kayıp giden otomobiller duraksadılar. Bir şoför sövdü..’