Sokağın Üvey Oğlu

Bir varmış hep yokmuş bu şeyler.

şeyler dediğim ne ben de bilmiyorum,

sen de bilme kadın, o da bilmesin.

 

Eli ayağı kesilmiş bir ağacın dibinden topladım

bizi demin, biz ne çok sığınak ararken sığınağın

kendisi olmuşuz böyle.

Diyordum ki, eli taşın altında kalanlar, acısını

eteklerimde arıyordu. Etekte yandı, ağacın dibinde

oynadığım toprakta. .

 

Ve topraktan arda kalan solucanları da yuttum…

 

Peki ya seni özlerken fısıldadığım o çorak gözlü çocuklar,

onları hangi dağın içinde bulacağız…

 

Yakılası düşler kalmadı gene, sarılacak bir tendeki sevgili de.

Neye dokunsak kar üstünde yanılsayan bir güneş yanığı..

Ve ellerinin esmer yanında üşüyen düşbaz çocuklar

çoğalıyor ölerek..

Sonra kimsesizliğini yutmuş bir rüyada buluyorum kendimi.

Rüya ve gerçek arasında sıkışmış bir mezarlıktayım şimdi.

Kendini tanrı ilan eden hayale ilişiyor gözlerim:

Sokağın Üvey Oğlu..

 

Gözlerini gözlerime dikip haykırmaya başlıyor,

Bir mezarda içip, sevişip, ölümü beklemek istiyorum.

ve çığlıklarla devam ediyor geceye ve ekliyor. Diyor ki,

diz çöker, sevişir, ölümü beklerken mutlu olurlar,

gebermekte umurumda değil, sadece özlemlerime kavuşmak,

yasaklara baş kaldırmak ve küfredercesine, şiir okurcasına

yaşamak istiyorum. ölürcesine yaşamak o zaman umurumda olmaz.

Kibarlık ne ya.. öpüşüp, sevişip, s.., içip burada, bu kimsesizliğini

yutmuş mezarlıkta ölümü beklemek istiyorum.

Bunu istemek niye hayalim değil, Mavi.

Bana ne olup olmadığı belirsiz tanrıdan, kitaptan..

Evet ! Tanrı, evren bizi kıskanır. sonra yanımıza gelirler,

elimizde onlardan daha güçlü bir silahımız olur;

İsyan, özgürlük ve hiçlik…

 

Gözlerim aralanır gibi oluyor yavaştan..

O an bir şey oluyor ve mezarlıktaki kimsesiz ruhlar

ruhumu ele geçirmek için ayaklanıyor.

Ve kendisini tanrı ilan eden Sokağın Üvey Oğlu,

ayaklanmanın öncüsü olarak kusuyor ruhuma.

Bekle Mavi, eğiliyorum senin sancıyan ruhuna ve

anlatmak için en günahkar acılarımı. Dokunuyor tenime,

darmadağın oluyor, çatlıyor bedenim, dağılıyorum.

Kulağımda sesler, ruhumda üvey çocuklar, avucumda

birikmiş gözyaşları…

 

Karanlıkların ihtiyarlattığı mavi bir çığlık düşüyor gökten,

ve dans etmeye başlıyorum Sokağın Üvey Oğluyla…

 

Mavinin Çığlığı

Comments are closed.