‘ZENNE..’

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

‘dürüstlük bazen öldürür..’

 

‘zenne’ adlı filmle ilgili aylardır yazılan çizilenleri okuyorduk.. gösterime girmesini sabırsızlıkla  beklediğim filmlerden birisiydi.. olumlu olumsuz bir sürü yazı yazıldı film hakkında, tehdit boyutuna varan saldırılar da vardı.. daha gösterime girmeden infaz edilen bir film..

bir haftayı geçen hastalığım bir yandan, babamın üç gündür hastanede olması bir yandan hüzün ve üzüntü boğuluyordum günlerdir.. üstüne üstlük hastayım diye uzun alkolsüz günler.. bari bir iki yudum bir şey içebilseydim üzerimdeki moral bozukluğunu bir ölçüde az hasarla atlatabilirdim.. ama nerde.. varsa yoksa antibiyotik yutmaya devam.. neyse ki öksürüğüm kesildi.. babam da bugün yarın hastaneden çıkacak, bakalım artık ben de bugün yarın babamın hastaneden çıkışını antibiyotiğe rağmen kutlarım bir kadeh ‘arak’ parlatarak..

işte böyle bir ruh hali içindeyken dün akşam ‘zenne’yi izleme fırsatı buldum.. keşke dün izlemeseydim.. sıfır olan moralim uzun bir süre geri gelmeyecek şekilde yok oldu.. çünkü anlatılan hikayeler ve film insanı bir açıdan büyük bir umutsuzluğa sürüklüyordu.. ama tek bir cümle ile özetlemek gerekirse film mükemmel bir film ve mutlaka izlenip desteklenmesi gereken bir başyapıt.. çok etkilendim..

filmden sonra sabaha kadar huzursuz bir şekilde gözlerim dolu dolu, içim buruk, tek başıma oturdum.. bir şeyler yazmak istedim ama elim varmadı ‘ahmet yıldız’ı, ‘can’ı, ‘cihan’ı, ‘sevgi’yi ve filmdeki tüm karakterleri düşünmekten..

film 2008 yılında öz babası tarafından eşcinsel olduğu için öldürülen ‘ahmet yıldız’ın gerçek hayat hikayesinden esinlenerek kurgulanmış bir senaryodan yola çıkıyor ve ona ithaf ediliyor..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(2008 yılında katledilen ve katili hala yakalanmayan AHMET YILDIZ..)

 

tesadüf eseri karşılaşıp tanışan urfalı ‘ahmet’, zenne ‘can’ ve bir süreliğine istanbul’da yaşayan alman fotoğrafçı ‘daniel’in hikayelerini anlatılırken bir yandan da alt öyküler de mevcut filmde.. 99 dakika içinde o kadar hayat hikayesi ve toplumsal sorun öyle bir sadelik ve büyük bir başarı ile anlatılıyor ki filmin bir saniyesi için bile fazlalık diyemiyorsunuz..

askerlik problemi olan ‘can’ hayatını fal bakarak kazanırken bir yandan da ücretsiz olarak çok sevdiği ‘zenne’ sanatını çeşitli gece kulüplerinde icra ederek dans etmektedir.. ‘ahmet’ urfalıdır, muhafazakar bir ailesi vardır ve kız kardeşiyle birlikte istanbul’da yaşamakta ve üniversiteyi bitirmeye çalışmaktadır.. ‘daniel’ ise başarılı bir fotoğrafçıdır.. dünyanın belalı bölgelerine giderek fotoğraflar çekmektedir.. en son gittiği bölge afganistan’dır.. ‘afganistan’da yaşadığı üzücü bir olaydan sonra ‘istanbul’a gelmiş ve geçici süre burada yaşamaya ve dinlenmeye karar vermiştir.. birbiriyle alakası olmayan üç insanın yolları bir gün tesadüf eseri kesişir ve olaylar gelişir..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

herkes sadece ‘ahmet yıldız’ın hayatının anlatıldığı bir film olarak düşünüyor bu filmi.. ancak 99 dakikalık bu filmde bu toprakların hemen hemen bütün sorunlarına değiniliyor ve çarpıcı şekilde bu sorunların yol açtığı olaylar anlatılıyor..

film hoşgörünün ismi ‘mevlana’nın ‘kendi kanında dans et / özgürleşince dans et..’ dizeleriyle açılıyor.. ‘dürüstlük bazen öldürür’ sloganını kullanıyor film.. bu slogan belki cinsel kimlikler için gerici bir ifade olarak adlandırılabilir ancak öyle değil kesinlikle.. sadece film özelinde kullanılan ve ‘ahmet yıldız’ın katledilmesine yönelik üzüntülerin bir ifadesi bu slogan..

ayrıca ‘zenne’ türkiye sinemasında yapılmış bence en antimilitarist film.. hem ‘ahmet’in hem de ‘can’ın askerlik sorunu vardır.. ikisi de askere gitmek istememektedir.. ancak önlerindeki tek çözüm mide bulandırıcı bir şekilde özel hayatlarının devlet adına görevli insanların önüne konulmasıdır.. askerlikten muaf olabilmelerini sağlayacak raporu alabilmek için özel hayatlarına ve cinsel tercihlerine dair heyete sunmaları gereken bazı özel fotoğraflar vardır.. ikisi de bir tercih yapmak zorundadırlar.. üzerlerindeki ailevi ve toplumsal baskılar yanında bir de askerlik meselesiyle uğraşmaktadırlar..

‘daniel’ ise tanıştığı zenne ‘can’ın fotoğraflarını çekmek istemektedir.. ancak kendisine ‘ahmet’in gösterdiği ilgi de karşılıksız kalmaz ve o da ‘ahmet’e aşık olur..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

filmin ana öyküsünün dışında alt öyküler de vardır.. örneğin can’ın aynı evde birlikte yaşadığı eski ‘gurbetçi’ teyzesinin trajik hayatı, yine ‘can’ın babasının güneydoğuda yaşanan savaşta ölen bir binbaşı olması ve abisin de yine güneydoğu’da savaşmış ama yaşadıkları nedeniyle savaş travması sonucu alkolik olup, psikolojisi bozulan eski bir asker olması ve bunların yanında bu iki çocuğunu kaybetmek istemeyen anneleri.. ‘can’ ve ‘cihan’ı kaybetmemek için elinden geleni yapan annelerinin öyküsü gerçekten çok etkileyiciydi.. oğlu ‘can’ı askere göndermemek için elinden geleni yapan ve militarizm ile askerlik vazifesini sorgulayan annenin ellerine sarılıp öpmek istedim filmi izlerken.. söylediği her cümle annelik içgüdüsüyle söylenmiş cümleler değil aslında, her insanın söylemesi gereken insan olmanın gerektirdiği bir görev.. ancak annelikten kaynaklanan duygularla bu cümleler daha da etkileyici olarak dile getirilmiş..

filmde hesaplaşılan devlet, askerlik kurumu, töre ve hep dile getirdiğim gibi çökmüş ve çürümüş aile kurumu tamamen deşifre ediliyor.. toplumsal sorunlarımızın temel köklerine iniliyor filmde.. birbirimizi ‘ötekileştirmemizi’ isteyen devlet ya da toplumsal yapı ne derseniz diyin onun ipliğini pazara çıkaran bir film bu..

herkes ‘zenne’ isminden yola çıkarak bir ‘öteki’nin hayatından, sorunlarından kesitler izleyeceğimizi düşünüyor.. ancak anlatılanlar bizim hikayemiz, hepimizin hikayesi.. değinilmeyen bir sorun yok filmde.. cinsel ayrımcılıklardan, mecburi askerlik görevine, ekonomik sorunlara, dünyayı saran vahşi savaşlardan, çocuk ölümlerine, çökmüş aile yapısından muhafazakar toplum yapısına, töre saçmalıklarından gulyabani gibi tepemizde dikilen eli sopalı devlet aygıtına ve bu toprakların doğusunda otuz yıldır yaşanan savaşa ve onun yarattığı toplumsal ve bireysel travmalara kadar her şey anlatılıyor..

filmdeki oyunculuklar kadar, senaryo, kurgu ve müzikler de mükemmel.. filmde zerre kadar yapmacık bir sahne ya da rol göremeyeceğiniz gibi, saçma veya fazlalık bir yeri yok.. özellikle başrollerdeki kerem can (can), erkan avcı (ahmet), giovanni arvaneh (daniel), can’ın annesini canlandıran tilbe saran (sevgi) ve can’ın abisini canlandıran tolga tekin (cihan)’in performansları en üst seviyede.. açık söyleyeyim ayrım yapmak istemiyorum fakat beni en çok etkileyenler ‘can’ı oynayan kerem can, yine ‘can’ın annesi rolündeki tilbe saran ve abisi ‘cihan’ rolündeki tolga tekin’di.. filmde oynamamışlar sanki yaşamışlar..

aslında bir belgesel olarak yapılması düşünülen proje daha sonra sinema filmine dönüşmüş ve proje hayata geçirilmiş.. küçük bir anektod olarak şunu da belirteyim ‘zenne’ filmi kurumsal olarak sadece ‘hollanda kraliyeti’nin istanbul başkonsolosluğundan’ destek alabilmiş.. bu da ayrı bir üzüntü verici ayrıntı..

bu başyapıtın yönetmenleri ‘m. caner alper’ ve ‘mehmet binay’ın şahsında filmin tüm ekibine buradan aylak adamız ailesi olarak sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.. film birçok festivalden ödüllerle döndü ve festivallere katılmaya devam ediyor.. ancak bu ödüllerin yanı sıra filme yönelik karalama kampanyası ve tehditler de gerici, faşist çevrelerden yoğun bir şekilde devam ediyor.. ‘sapıkların filmi’ diye bazı basın organlarında film infaz ediliyor..

bu saldırılara karşı destek olabilmek ve film ekibini ilerdeki projeleri için cesaretlendirip destek olabilmek için herkese bu filmi aynı zamanda kendisi için mutlaka izlemesi gerektiğini söylüyorum, tavsiye etmiyorum, önermiyorum, izlemezseniz eksik kalırsınız diyorum..

bu ülkenin ‘eşcinsellik hastalıktır’ diyen bakanların normal karşılanıp, övüldüğü bir ülke olmaması için ve birbirimizi ‘ötekileştirme’ projelerine karşı durabilmemiz için bu filmi izlememiz ve destek olmamız gerekiyor..

bu filmle ilgili ve katili halen yakalanmamış ‘ahmet yıldız’la ilgili çok şey yazmamız gerekiyor, bu bizim insanlık görevimiz.. ben en azından kendi adıma daha çok şey yazacağım bu filmle ilgili diyorum..

film boyunca gözlerimin dolmasına yol açan ve içimi acıtan bu başyapıtı bizlere kazandıran tüm film ekibine tekrar sonsuz teşekkürlerimi sunuyor, yüreklerine sağlık diyor ve önlerinde saygıyla eğiliyorum..      

 

Crockett..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

‘ZENNE..’

 

Yönetmen : M. Caner Alper, Mehmet Binay

Senaryo : M Caner Alper

Oyuncular : Kerem Can Ccan)

Erkan Avcı (Ahmet)

Giovanni Arvaneh (Daniel)

Rüçhan Çalışkur (Kezban)

Tilbe Saran (Sevgi)

Ünal Silver (Yılmaz)

Görüntü Yönetmeni : Norayr Kasper

Kurgu : Jasmin Guso

2011, 99 dakika..

Comments are closed.