‘yaşamak öldürür..’

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“- intihar dükkânı, buyurun..

üstünde kan kırmızısı renginde bir gömlek bulunan madam ‘tuvache’ telefonu kaldırıyor ve beklemesini istiyor karşı taraftan : ‘ayrılmayın mösyö..’ diyor ve bu arada sıkıntıdan ağzı yüzü birbirine girmiş bir kadın müşteriye parasının üstünü veriyor.. kadın elinde çevreye zarar vermeyen bir kâğıt torbayla gidiyor.. kâğıt torbanın bir tarafında intihar dükkânı yazısı var.. öbür tarafında ise şu yazı okunuyor : hayatta başarılı olmadınız mı.. bize gelin, ölümünüzü başaracaksınız.. ‘lucréce’ kadın müşteriyi selamlıyor : ‘elveda, madam’ sonra tekrar telefonu alıyor eline :

– alo.. siz misiniz mösyö ‘çang..’ tabii ki hatırladım sizi : ip, bu sabah,değil mi.. siz.. bizi mi istiyorsunuz.. duyamıyorum (müşteri cep telefonundan konuşuyor büyük olasılıkla).. bizi cenazenize mi davet ediyorsunuz.. ah, çok naziksiniz.. ama ne zaman cenaze.. ip boynunuzda mı.. o zaman, bugün salı, yarın çarşamba.. yani tören perşembe günü olur.. ayrılmayın, eşime sorayım..

..

– birçok insan acemilik ediyor.. biliyor musunuz, yüz elli bin insan intihara teşebbüs ediyor ve yüz otuz sekiz bini başarılı olamıyor.. ve bu insanların çoğu daha sonra tekerlekli sandalyeye mahkûm olarak yaşıyor, yaşam boyu sakat kalıyorlar, halbuki bizde.. bizim intiharlarımız garantilidir.. ölüm ya da para geri verilir.. haydi, haydi, pişman olmayacaksınız bu alışverişten, sizin gibi bir atlet.. derin bir nefes alıyorsunuz ve hop, iş bitiyor.. ayrıca her zaman şunu söylerim, insan bir kez ölür, unutulmaz bir an olması gerekir..

..

‘vefat nedeniyle açığız..’ giriş kapısında dışarıya dönük olarak asılmış olan ve bir vantuzla tutturulan küçük ilanın yazılı olduğu levha çıngırak çaldığında oynuyor.. kapı çerçevesinin üst kısmında küçük bir çan gibi duran demir çubuklardan oluşan küçük bir iskeletten bir ‘requiem’in ölüm notaları dökülüyor.. ‘lucréce’ başını çeviriyor ve bir genç kızın içeri girdiğini görüyor :

– sen büyük değilsin ki.. kaç yaşındasın.. on iki, on üç..

– on beş.. diyor ve yalan söylüyor yeniyetme.. zehirli şeker isteyecektim madam..

– ah, şeker.. şekerler.. ne güzel düşünüyorsun.. öldüren şekerlerimiz bizim, tek bir tane alabilirsin.. sınıftaki bütün arkadaşlarına dağıtacak değilsin herhalde.. ‘montherlant’ lisesini ya da ‘gerard de nerval’ kolejini yok edecek halimiz yok.. diye devam ediyor ‘lucréce’ ve şeker dolu bir kavanozun kapağını açıyor bir yandan da.. tabanca mermisi gibi bunlar, tek tek satılıyor.. beynine  bir mermi atan ikincisine gerek duymaz.. bir kutu istiyorsa  başka bir niyeti vardır.. bizim işimiz katil üretmek değil tabii ki.. hadi bakalım, tercihini yap.. ama iyi yap çünkü bu kavanozda sadece iki şekerden biri ölümcül.. yasalara göre çocuklara bir şans bırakılması gerekiyor..

gencecik kız tereddüt ediyor, bir yanda kâğıt ambalajlı öldüren mistral (karayel) çikletleri ve thanatos (ölüm) şekerlemeleri – içinde, yavaş yavaş öldürdüklerinden uzun süre yalanması gereken sarı, yeşil ya da kırmızı mayhoş şeker bulunan yarı kabuklu yumuşakçalar.. pencerenin önünde büyük kâğıt külahlar : erkek çocuklar için çok hoş, mavi renkli ve kız çocuklar için pembe renkli.. yeniyetme kız tercih yapamıyor, sonunda bir tane öldüren mistral alıyor..

– niçin ölmek istiyorsun.. diye soruyor annesinin yanında oturan ve defterine kocaman güneş resimleri çizen küçük ‘alan..’

– çünkü hayat yaşama zahmetine değmiyor, diye karşılık veriyor aşağı

yukarı kendisiyle aynı yaşta olan kız..”

 

JEAN TEULÉ

‘İNTİHAR DÜKKÂNI’ , JEAN TEULÉ, Çeviri : İSMAİL YERGUZ, SEL Yayınları, Aralık 2011, 140 Sayfa..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Comments are closed.