SİNE MASAL DİL

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Görüntüden duygu yaratmak sinema sanatının esasıdır. / Hazanavicius

1895’te Lumiere Kardeşler’in gösterdiği kısa filmlerle başlayan sinema serüveninden 1927’ye doğru baktığımızda nelere şahit oluyoruz; Michel Hazanavicius imzalı “Artist” filmiyle bunu bir parça görmek mümkün.

Sesli filmlerin çekilmesi ve ona paralel sessiz sinema döneminin son buluşuyla başlıyor filmimiz. O dönem sinemasında epey popularite sahibi olan Valentin’in parlak kariyer sahneleri, sesli filmlerin çekilmeye başlamasıyla geçmişte kalıyor. Valentin’in bu süreçle mücadeleye girişi, sessiz sinemayı ayakta tutma çabası ve başarısız oluşuna tanık oluyoruz. Valentin hayranı olmanın yanında sesli sinemanın yeni yüzü olan Peppy Miller ise o dönemin yenilik ve güzellik arayışı için cevap oluyor.

Salt karakterler değil, filme bütün olarak baktığımızda 1920 yıllarıyla gayet başarılı örtüşen bir uyarlama. Artist’in 22 karede çekilmesi de döneme ait bir özellik. Konu oldukça tanıdık, zıt durumlar seçilmiş (zengin-fakir), dili oldukça yalın, oyunculuklar abartılı (dönemi yansıtmak adına sanırım) ve efektten yoksun olması bizim nostaljik bir buluşma yaşamamıza neden oluyor.  Teknolojik gelişmelere mesafeli duruşundan dolayı şaşkınlıkla karşılanan yapım; duyguların mimiklerle de oldukça başarılı anlatılabileceğini ve oldukça az altyazı kullanarak dahi filmin derdini gayet iyi ifade edebileceğini de bize gösteriyor.

İzlemek dışında beyazperdeye karşı zaafı olan bizler için bu film bir etüt niyetine denilebilir. Özellikle seyir sonrası bir çok siteyle haşır neşir olmama vesile olması kazanımlarından sadece bir kaçı.  Siyah ve beyazın çekiciliği bir yana nasıl çekildiği gibi kamera arkasına şahit olabilme durumu filme olan ilgimizi ikiye katlıyor. Bu arada şunu da eklemekte fayda var; müzikleri ve dans sahneleri de oldukça başarılı. Çevresindeki her şeyin sese kavuştuğu ama kendi sesinin çıkmadığı “kabus” sahnesi ise büyüleyici.

Herdem

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Comments are closed.