“furuğ ferruhzad’ın ismine ilk kez yıllar önce sevgili onat kutlar ustamızın bir yazısında rastlamıştım.. araştırdım, sağda solda bir iki şiirini buldum ve çok etkilendim.. ancak kitaplarına bir türlü ulaşamadım..
sonra bir gün ‘furuğ ferruhzad’ın ismiyle tekrar ‘abbas kiarostami’nin ‘the wind will carry us’ (rüzgar bizi sürükleyecek) adlı filminde karşılaşınca onun kitaplarına ulaşmanın artık şart olduğuna karar verdim..
türkçe’ye çevrilmiş kitaplarını büyük çaba sarf ederek buldum ve okudum..
son olarak da ‘furuğ’un elimde olmayan iki kitabını sevgili ‘zaferimiz’ yüce gönüllüğüyle seçkin kitaplığından çekip verince elimde toplam altı kitabı olmuş oldu ve sanırım türkçe’ye çevrilmiş tüm kitaplarını okumuş oldum..
bu kitaplar genelde çeşitli çevirmenlerin ‘furuğ’un kitaplarından derledikleri şiirlerinden oluşan kitaplar.. umarım bir gün tüm külliyatı da dilimize kazandırılır..
‘furuğ’u, türkçe’ye ilk kazandırmaya çalışan onunla aynı sene doğan ve yine onun gibi erkenden kaybettiğimiz sevgili ‘onat kutlar’ ustamızdır.. çok sevdiği arkadaşı ‘celal hosrovşahi’yle birlikte ‘furuğ’un şiirlerini çevirmek için büyük emek sarf etmişlerdir..
‘furuğ ferruhzad’ 33 yıllık kısa yaşamına dört şiir kitabı sığdırmış, sinema ve tiyatro alanında da çalışmalar yapmıştır.. 30 yaşına geldiğinde iran şiirini derinden etkilemiş ve unutulmazları arasına girmiştir.. 1952 yılında tutsak (esîr), 1957 yılında duvar (dîvar), 1959 yılında isyan (isyân) , 1964 yılında ise yeniden doğuş (tevelludî diger) adlı şiir kitapları yayınlanmıştır.. ‘furuğ ferruhzad’ın 33 yıllık kısa yaşamı en verimli çağında trajik bir trafik kazasıyla sona ermiştir..
istanbul günlerdir kar altında.. aslında bu toprakların doğusunda lafı bile edilmeyecek kadar az olan bu kar yağışı istanbul’da nedense hep bir felaketmiş gibi algılanır.. ben de bu kar taarruzu (!) altında yaklaşık altı gündür evde mecburi hapis hayatı yaşıyorum.. ihmal ettiğimiz grip başımıza iş açmaya ve ciğerlere inmeye başlayınca mecburen evde tedavimizi yapmaya başladık.. bu süreçte kendimi yormadan evin iki odasına yayılmış olan binlerce kitabı elden geçirmeye, yeni bir düzenleme yapmaya çalıştım fakat elime aldığım her kitabı en az on, yirmi dakika kurcalayıp oyalanınca bizim düzenleme işi kaplumbağa hızıyla devam etti.. aynı zamanda dün gece evde hasta halimle yalnızdım.. babam ufak bir operasyon geçireceği için hastaneye yatmıştı, annem de yanındaydı.. hasta halimle evin sessizliği içinde yapayalnız kalınca hüzün çığ gibi üstüme düştü.. hasta vücudum yorgun düştü kitaplarla uğraşmaktan, gidip cam kenarına oturup, perdeleri açtım..
sokak lambalarının ışığında yağan tipinin güzelliğini görünce birden aklıma ‘furuğ’un ‘yalnızlığın hüznü’ şiiri geldi.. koştum kitaplıktan ‘furuğ’un ‘yky’den çıkan ve ‘cavit mukaddes’in mükemmel çevirisiyle dilimize kazandırılan ‘sadece ses kalıcıdır’ kitabını açtım ve ‘yalnızlığın hüznü’ şiirini okumaya başladım arkada ‘natacha atlas’ın hüzünlü sesiyle : ‘camın arkasında kar yağıyor / camın arkasında kar yağıyor / bir el, yüreğimin sessizliğine / hüzün tohumları ekiyor..’
içim ‘furuğ’un hüzünlü dizeleriyle doldu taştı.. tüm kitaplarını elimin altına aldım sabaha kadar okudum ve okumamın sonunda ‘furuğ’un elimdeki tüm kitaplarından şiirler paylaşmak istedim aylaklarla..
‘furuğ ferruhzad’ı es geçmeyin, onun dünyasını keşfetmenizi ve bulabileceğiniz tüm kitaplarını edinmenizi öneririm.. ‘furuğ’, iran’ın bereketli topraklarının bizlere armağan ettiği en önemli şairdir bence..
şiirle ve ‘furuğ’la kalın..”
Crockett..
GECENİN SOĞUK CADDELERİNDE
Pişman değilim
Düşünürken yenilgiyi, o acı yenilgiyi
Çünkü ölüm tepsinin doruğunda
Öptüm yazgımın çarmıhını
Gecenin soğuk caddelerinde
Hep tedirgin ayrılıyor çiftler
Birbirlerinden
Bir tek fısıltı duyuluyor : hoşça kal! Hoşça kal!
Gecenin soğuk caddelerinde
Pişman değilim
Zamanın ötesinde akıp gidiyor benim yüreğim
Yaşam yeniden doğuracak onu
Yeniden yaşatacak beni rüzgârların
Göllerinde yüzen haberci gülü
Bak, görüyor musun
Nasıl çatlıyor tenim
Süt nasıl oluşuyor mavi damarlarında soğuk memelerimin
Nasıl filizlenmeye
Başlıyor kan
O çok sabırlı çizgisinde belimin?
Ben senim
Seven
Ve kendi içinde olan kimse o
Belli belirsiz bir bağlantı buluyor birden
Binlerce garip ve belirsiz şeyle
Koyu isteğiyim ben toprağın
Yeşersin diye uçsuz bozkırlar
Kendine çeken bütün suları
Uzaklardan gelen sesimi dinle benim
Gör beni koyu sisinde sabah dualarının
Ve aynaların dinginliğinde
Bak, gene de nasıl dokunabiliyorum
Kalıntısıyla ellerimin karanlık düşlerin dibine
Nasıl bir dövme yapabiliyorum yüreğime kan lekesi gibi
Suçsuz mutluluklarından yaşamın?
Pişman değilim
Benden konuş ey sevgilim bir başka benle
Gecenin soğuk caddelerinde
Gene aşk dolu gözlerini gördüğün
Benden!
Ve hatırla beni, kederle öperken o
Gözlerinin altındaki çizgileri…
FURUĞ FERRUHZAD
‘SONSUZ GÜNBATIMI..’ , FURUĞ FERRUHZAD, Farsçadan Çevirenler : ONAT KUTLAR, CELAL HOSROVŞAHİ, ADA Yayınlar, Şubat 1989, 61 Sayfa, 1600 adet basılmış ve tümü numaralandırılmıştır.
YALNIZLIĞIN HÜZNÜ
Camın arkasında kar yağıyor
Camın arkasında kar yağıyor
Bir el, yüreğimin sessizliğine
Hüzün tohumları ekiyor.
Sonumu böyle gördükten sonra
Saçların ağardı ey kar,
Ama yüreğime yağdın ne yazık
Mezarıma değil.
Bir fidan gibi titriyor gövdem
Yalnızlığın soğuğundan.
Süzülüyor kalbimin karanlığına
Yalnızlığın korkunçluğu
Artık içimi ısıtmıyorsun Aşk
Ey donmuş güneş
Gönlüm ümitsizlik çölü
Yorgunum, aşktan yorgun.
Ey aldatıcı şeytan, şiir
Senin de sevinçli goncan kurudu,
Sonunda;
Ruhum, bu kederli uykudan uyandı.
Ondan sonra neye baktıysam
Baş döndürücü
Şarabı görüm,
Ne yazık aradığım bir rüyanın hayaliydi.
Tanrım, cehennemi,n kapılarını benim için aç
Ne zaman kadar gizleyeceğim yüreğimde
Cehennem sıcağı arzumu.
Batıda batan güneşi çok gördüm,
Ne yazık güneyde soldu
Benim batamayan güneşim.
Ondan sonra ne arıyordum,
Ondan sonra neyi gözetliyorum?
Soğuk bir damla gözyaşı
Sıcak bir mezar gerek benim için uyumaya.
Camın arkasında kar yağıyor,
Camın arkasında kar yağıyor,
Bir el, yüreğimin sessizliğine
Hüzün tohumları ekiyor.
FURUĞ FERRUHZAD
‘SADECE SES KALICIDIR..’ , FURUĞ FERRUHZAD, Çeviri : CAVİT MUKADDES, YKY Yayınları, Ocak 1997, 42 Sayfa, 1000 adet basılmıştır..
GEREKSİNİMİN YENİLGİSİ
bir ateşti ve söndü
yürek senin bağlarından kurtulunca
bir bağdı ve koptu
üzüncün tılsımlı camı kırılınca
sarılayım diye sana geldim
oysa gördüm yapraksız bir dalsın
umudumun gözünde sen
ölümün gülümsemesisin
ah ne denli tatlıdır
mezarının başında senin, ey gereksinimli aşk
dans etmek
ah ne tatlıdır
ey yakan ölümcül öpüş,
senden vazgeçmek
ah ne denli tatlıdır
senden kopup başkasına varmak
kapıyı yürek üzüncüne kapamak
cennet burdadır
yemin olsun tanrıya, bulut gölgesi ve ekin kıyısı burdadır
sen hiç düşünme en iyisi
beni ve harlanan acımı
ben acıdan yakınmam
ben yalazdan yanmam
FURUĞ FERRUHZAD
‘YARALARIM AŞKTANDIR..’ , FURUĞ FERRUHZAD, Çeviri : HAŞİM HÜSREVŞAHİ, TELOS Yayınları, Mart 2002, 208 Sayfa..
OYUNCAK BEBEK
Evet, daha fazla
daha fazla sessiz kalınabilir,
ölülerin donuk ve sönük bakışlarıyla
uzun saatler, bir sigaranın dumanına,
renksiz bir çiçeğe, bardağın şekline, halıya,
düş çizgisine, ve bir duvara bakılabilir.
Perdeyi bir kenara iterek görebilirsin sokaktaki hızlı yağan yağmuru;
renkli uçurtmalarıyla duran çocuğu,
ve köhnemiş at arabasının
büyük gürültüsüyle sokağı terk edişini,
ama, olduğun yerde
perdenin kenarında, hem kör, hem sağır
kalabilirsin de.
Bağırabilirsin, yapay, yabancı bir sesle:
‘Seni seviyorum’.
Bir erkeğin kollarında hoş bir kadın olarak
iri, tok memelerinle bir deri safra gibi yayılabilirsin;
veya bir sarhoşun, delinin, serserinin yatağında
aşkı kirletebilirsin.
Bütün sırları küçümseyerek, bir bulmacayı
boş yanıtlarla çözerek sevinebilirsin,
boş yanıt, evet BEŞ veya altı.
Bir ömür, boynu bükük
türbe önünde diz çökerek
tanrıyı görebilirsin meçhul bir mezarda,
küçük bir sikke ile imana gelip
cami avlularında yıpranabilirsin, dua okuyan
yaşlı adam gibi.
Artı, eksi ve çarpma işleminde hep aynı kalabilirsin,
tıpkı sıfır gibi.
Su gibi kendi çukurunda kuruyabilirsin de.
Gülünç vesikalık siyah-beyaz fotoğraf gibi
sandığında gizleyebilirsin güzel bir anını.
Çarmıha gerilmiş, yenilmiş bir mahkûmun
resmini, boş kalmış bir günün çerçevesine
koyabilirsin, veya
camdan gözlerle
dünyaya bakabilirsin,
oyuncak bebekler gibi.
işe yaramaz ellere dokunduğunda,
Boş yere bağırabilirsin :
‘AH ÇOK MUTLUYUM’
FURUĞ FERRUHZAD
Çeviri : CAVİT MUKADDES
‘İBRAHİM GOLESTAN’a gönderilen mektuplardan..
“… derimin altında başımı döndürecek bir baskı olduğunu duyumsuyorum. her şeyi delmek istiyorum ve olabildiğince içime dalmak istiyorum. yerin derinliklerine varmak istiyorum. benim aşkım oradadır. tanelerin sürgün verdiği yerde, köklerin birbirine vardığı ve yaradılışın kendini çürümüşlükle sürdüren noktada. benim tenim sanki onun geçici bir biçimidir. temeline varmak istiyorum. kalbimi bir meyve gibi tüm ağaçların dallarına asmak istiyorum..”
FURUĞ FERRUHZAD
Çeviri : HAŞİM HÛSREVŞAHİ..
“… başkalarının tutsak olan benlerinden ayrı olarak kendi özgür ve dingin benine varmadıkça hiçbir şeye varmayacaksın.. kendini tam ve tüm bir şekilde yaşamını insanın ölümü ve yok oluşundan alan o güce bırakmazsan, kendi yaşamını yaratmayı başaramayacaksın.. sanat en güçlü aşktır ve insan tüm varlığı ile ona teslim olduğunda insanın onun tüm varlığına kavuşmasına izin verir..”
FURUĞ FERRUHZAD
Çeviri : HAŞİM HÛSREVŞAHİ..
‘AŞK ŞİİRLERİ..’ , FURUĞ FERRUHZAD, KIRMIZI Yayınları, Haziran 2006 , Yayıma Hazırlayan : FAHRİ ÖZDEMİR, Kitaptaki seçkinin çevirileri : FAHRİ ÖZDEMİR, HAŞİM HÛSREVŞAHİ, ONAT KUTLAR, CELAL HOSROVŞAHİ, CAVİT MUKADDES, 146 Sayfa..
SEVMEKTEN
bu gece gözlerinin göğünden
şiirime yıldız yağıyor
kâğıtların beyaz sessizliğinde
kıvılcım ekiyor pençelerim
sıtmalı, divane şiirim
arzuların yarığından mahcup
yeniden yakıyor vücudunu onun
ateşlerin ebedi susuzluğu
evet, sevmenin başlangıcıdır bu
gerçi belirsizdir yolun sonu
ama ben artık düşünmüyorum sonu
sevmektir güzel olan çünkü
karanlıktan sakınmak niye
gece elmas damlalarıyla doludur
geceden geriye kalansa
sarhoş eden leylak kokusudur
ah, bırak kaybolayım sende
benden iz sürerek bulamasın artık kimse izimi
yakıcı ruhun ve nemli ahın
şarkımın gövdesinde essin dursun
ah bırak bu açık pencerenden
rüyaların ipkeleri üzerinde uyuyarak
ışıltılı bir kanatla uçayım
dünyanın hisarlarından geçeyim
hayattan ne istiyorum biliyorsun
ben sen olayım, sen, tepeden tırnağa sen
bin defa gelmek mümkün olsa dünyaya
her defasında sen, her defasında sen
bir denizdir bende saklı olan
ne zaman güç bulacağım saklamaya kendimi
keşke sana bu korkulu tufanı
anlatacak gücüm olsaydı
öyle doluyum ki seninle
çöllerde koşmak
dağa taşa vurmak başımı
gövdemi dalgalara atmak istiyorum
öyle doluyum ki seninle
kendimden döküleceğim toz gibi
bastığın yere baş koyacağım usulca
uçarı gölgene asılıp kalacağım
evet, sevmenin başlangıcıdır bu
gerçi belirsizdir yolun sonu
ama ben artık düşünmüyorum sonu
sevmektir güzel olan çünkü
FURUĞ FERRUHZAD
‘YERYÜZÜ ÂYETLERİ..’ , FURUĞ FERRUHZAD, Farsça aslından çeviri : MAKBULE ARAS, CAN Yayınları, Şubat 2008, 112 Sayfa..
DUVAR
soğuk anların ivmeli geçişinde
yabanıl gözlerin senin,
kendi suskunluğunda
çevreme duvar örüyor
kaçıyorum senden yol sapaklarında
kırları ay ışığı tozunda göreyim diye
yıkanayım diye ışık pınarlarında
sıcak yaz sabahının alaca sisinde
eteklerimi kır çiçekleriyle doldurayım diye
köy kulübeleri damından horoz sesleri duyayım diye
kaçıyorum senden, çöl ortasında ölesiye
yeşilliklere basayım diye
otların soğuk çiyini içeyim diye
kaçıyorum senden, terk edilmiş bir kıyıda
karanlığın bulutunda yiten kayalar üstünden
deniz fırtınalarının dönen danslını göreyim diye.
uzak bir günbatımında
yaban güvercinler gibi kanatlarımın altına alayim diye
gökyüzünü, dağları, kırları,
kuru çalılar arasından
çöl kuşlarının sevinç şarkılarını
duyayım diye
kaçıyorum senden, senden uzak, açayım diye
istek kentinin yolunu
ve kentin içinde
düş sarayının ağır altın kilidini
ancak senin gözlerin suskun çığlıklarıyla
yolları gözlerimde bulandırıyor
gizinin karanlığında durmadan
çevremde duvar örüyor
sonunda bir gün…
kuşku gözünün büyüsünden kaçarım
saçılırım alaca düş çiçeklerinden saçılır gibi
gece esintisi saçlarının dalgasından süzülürüm
giderim güneş kıyılarına değin
sonsuz dinginliğinde uyuyan bir dünyada
usulca kayarım altın renkli bir bulut yatağına
dökülür ışık sevinçli gökyüzüne
dökülür yığınla şarkının tarhı
ben oradan,, esrik ve özgür
bakarım dünyaya, senin büyülü gözlerinin
yollarını gözümde bulandırdığı
bakarım dünyaya, senin büyülü gözlerinin
gizemli karanlığında durmadan
çevresinde duvar ördüğü.
FURUĞ FERRUHZAD
‘SES, SES, YALNIZ SES..’ , FURUĞ FERRUHZAD, Çeviri : HAŞİM HÜSREVŞAHİ, KAVİS Yayınevi KAR Kitaplığı, Şubat 2011, 116 Sayfa..