‘ERİSTİK DİYALEKTİK, Haklı Çıkma Sanatı..’ , ARTHUR SCHOPENHAUER

“hile 5 : yanlış önerme kullanma..

muhalif doğru öncülleri – doğruluklarını fark edemediği veya bunlardan tezin hemen çıkarsanacağını gördüğü için kabul etmiyorsa, savımızın ispatı için yanlış önermelerden yararlanabiliriz.. kendi başlarına yanlış ama insana yönelik; burada : muhalif açısından, doğru önermelerle, muhalifin düşünme tarzına uygun, yani kabul edilmiş olana göre argümanlar sunarız.. çünkü yanlış öncüllerden doğru sonuç çıkabilir; ama doğrudan asla yanlış çıkmaz.. aynı şekilde, muhalifin yanlış önermesini, onun doğru sandığı yanlış önermelerden hareketle çürütmek de mümkündür.. çünkü işimiz bu kişiyledir ve onun düşünce tarzından yararlanmamız gereklidir.. mesela düşüncesini benimsemediğimiz herhangi bir mezhebin taraftarıysa, bu mezhebin fikirlerini ona karşı temel ilkeler olarak kullanabiliriz..

hile 8 : kızdırma..

muhalifi kızdırmak : öfkeli kişi doğru yargıda bulunamaz ve avantajını fark edip kullanamaz.. onu açıkça haksızlıklar yaparak, rahatsız ederek ve haddini bilmez bir tavırla kızdırabiliriz..

hile 14 : zafer narası atma..

muhalifimize şöyle utanmazca bir oyun oynayabiliriz : eğer birçok sorudan sonra, hedeflediğimiz çıkarım yararına cevaplar ortada yoksa, istediğimiz vargıyı sanki kanıtlanmış gibi zaferle öne süreriz.. eğer muhalifimiz çekingen ya da aptalsa ve biz de yüksek bir sesle saygısızca konuşuyorsak, bu hile gayet başarılı olur..

bu bir tür neden olmayan bir şeyi neden gibi alarak yanıl(t)ma..

hile 27 : öfkede zaaf arama..

muhalif getirdiğimiz bir argüman karşısında ansızın kızarsa, bu argümanı daha büyük bir gayret ve ısrarla öne sürmeliyiz: yalnızca onu kızdırmaya yaradığı için değil, aynı zamanda muhtemelen düşünce silsilesinin zayıf bir yanına dokunmuş olabileceğimiz için.. bu noktadan ona belki de umduğumuzdan daha fazla saldırıp zarar verebiliriz..

hile 28 : tribünlere oynama..

bu hile özellikle uzmanlar, fazla bilgili olmayan dinleyiciler önünde tartışırken kullanılabilir.. eğer elimizde argüman bile yoksa, o zaman bir izleyicilere yönelik argümana başvurabiliriz; yani itirazımız aslında geçersizdir, ama bunu ancak bir uzman fark edebilir.. muhalifimiz uzmandır ama dinleyiciler değil.. o zaman muhalif, özellikle iddiasına yaptığımız itiraz onu gülünç duruma düşürüyorsa, dinleyicilerin gözünde yenilmiş olur.. insanlar zaten gülmeye hazırdır ve gülenleri kolayca kendi tarafımıza çekeriz.. itirazımızın geçersizliğini göstermek için muhalif uzun açıklamalar yapmak ve bilimin ilkelerini veya başka temel hususları ele almak zorunda kalır.. bunlara kulak verilmesini sağlamak da hiç kolay değildir..

hile 29 : saptırma..

yenileceğimizi anlayınca, bir saptırma yapabiliriz.. yani konuya aitmiş ve muhalifimize karşı bir argümanmış gibi görünen ama aslında çok farklı bir şeyi tartışmaya başlarız.. eğer saptırma yine de tartışılan konu ile biraz ilgiliyse bu  kısmen tevazuyla yapılabilir; eğer konuyla değil de yalnızca muhalifle ilgiliyse, ancak yüzsüzlükle olur..

eğer saptırma tamamen araştırma konusunun dışına çıkıyorsa, utanmazca ve saygısızca olur.. örneğin ‘eveti siz bir de şunu iddia ediyorsunuz..’ gibi.. zira burada belli ölçüde ‘kişiselleştirme’ yapılmaktadır.. kişiselleştirme son hilenin konusudur.. buradaki saptırma, son hile olarak ele alacağımız kişiye yönelik argüman ile insana yönelik argümanın tam ortasında bir yerde durmaktadır..

ARTHUR SCHOPENHAUER..

‘ERİSTİK DİYALEKTİK, Haklı Çıkma Sanatı..’ , ARTHUR SCHOPENHAUER, Çeviri : ÜLKÜ HINCAL, SEL Yayınları, Ocak 2012, 88 sayfa..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Comments are closed.