‘Torino Atı’ filminden..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“hiç ‘palinkam’ kalmadı da.. bir şişe verebilir misiniz.. fırtına her tarafı darmaduman etti.. mahvoldu diyorum.. çünkü her şey yıkık dökük hale getirildi.. her şey bozulmuş durumda.. ama her şeyin yıkık dökük ve bozulmuş hale getirildiğini söyleyebilirim.. çünkü bu sözde ‘masum insan yardımı’ denilen şeyden meydana gelen alelade bir afet değil.. tam aksine tüm bunlar insanın kendi hükmünü kendi benliğinden önde tutması ile alakalı.. tabii bu işte tanrının da bir parmağı yok değil.. biraz cüretkar olmak gerekirse bu işte bizzat yer alıyor ve bizzat rol aldığı şeyse hayal edebileceğin en korkunç oluşumlardan birisi..

çünkü anlayacağın dünyanın çivisi çıkmış durumda.. bu sebeple söylediklerimin pek de ehemmiyeti yok çünkü her şeyin yozlaşması onların bunları elde etmesi ile alakalı..

her şeyi sinsice ve gizli kapaklı bir mücadele neticesinde elde ettiklerinden  her şeyin ayarını bozmuş durumdalar..

çünkü neye dokunurlarsa, ki her şeye dokunuyorlar, anında kurutuyorlar..

son zafere kadar işler bu şekildeydi.. muzaffer bitişe kadar..

elde etme, yozlaştırma.. yozlaştırma, ele geçirme..

ya da eğer istersen farklı bir şekilde ifade edebilirim : dokunma, yozlaştırma ve akabinde de ele geçirme ya da dokunma, elde etme ve neticesinde de yozlaştırma..

asırlardır bu şekilde devam ediyor..

sürer, sürer ve sürer..

sadece bu, bazen gizli gizli, bazen kaba bir şekilde, arada sırada usul usul, arada da vahşice.. tek değişmeyen şey bunun durmadan devam ettiği..

lakin sadece tek bir şekilde pusuda bekleyip saldıran bir sıçan gibi çünkü bu mükemmel zafer için önemli olan başka bir şey de diğer tarafın  her şey mükemmel, yer yer harika ve soyluca olsa da başka türden bir kavga içine bulaşmaması.. başka türden bir mücadele olmamalı.. bir tarafın aniden ortadan kaybolması yani o mükemmelliğin, harikalığın ve soyluluğun ortadan kaybolması..

böylece şimdiye dek hep pusu kurarak saldıran bu kazananlar dünyaya hükmeder.. ve insanların onlardan saklayabilecekleri şeyler için en ufak köşe bucak kalmaz.. çünkü ellerini uzattıkları şeyi bir şekilde elde ederler.. ulaşamayacaklarını düşündüğümüz şeyler bile –ama ulaşırlar- en sonunda onların olur.. çünkü gökyüzü ve tüm hayallerimiz zaten halihazırda onlarındır.. o kısır döngü, doğa, bitmez sessizlik, ölümsüzlük bile onların elinde anlıyor musun..  her şey ama her şey sonsuza dek uçup gitmiş durumda.. o birçok soylu, harika ve mükemmel şey sadece durdular tabii böyle açıklamak doğruysa.. bu noktada duruverdiler.. ve tanrı ya da tanrılar olmadığını anlamak ve kabul etmek durumunda kaldılar.. bu mükemmel, harika ve soylu kişiler bu doğruyu daha en başından anlayıp kabul etmek durumunda kaldılar.. tabii bunu anlama yönünde yetersiz kaldılar.. buna inandılar, kabul ettiler ama hiç anlamadılar..

öylece şaşkın şaşkın ama bıkmadan durdular ta ki beyinden kopup gelen bir kıvılcım onları en sonunda aydınlatana kadar.. böylece birden bire tanrı ya da tanrılar olmadığının farkına vardılar.. birden bire iyi ya da kötü diye bir şey olmadığının farkına vardılar..

neticesinde de durum böyleyse kendilerinin de aslında var olmadıklarını görüp anladılar.. sanırım bu anın onların sönüp yok oldukları anlamına geldiğini söyleyebiliriz..

sönüp yok oldular aynı çayırlık bir alanda için için yanan bir alev gibi..

bir tanesi daimi kaybeden diğeri de daimi kazanandı..

yenilgi, zafer..

yenilgi zafer..

ve bir gün – bu civarda- yanıldığımı anlamak zorunda kaldım ve bunu yaptım..  bu dünyada herhangi bir türden bir değişim olmadığını, bir değişim olmadığını ve olmayacağını düşünürken tamamıyla yanılıyordum.. çünkü inan bana bu değişimin artık gerçekten meydan geldiğini artık biliyorum..” 

‘The Turin Horse – Torino Atı..’ , BÉLA TARR

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(bu filmi izleyip eleştiren, festivallerde filmi izlerken sıkılıp filmi terk eden, hatta ‘kumpir esprisi’ yapan tanıdık, tanımadık herkese yuhlar olsun diyorum.. nasıl filmler istiyorsunuz bilmiyorum fakat zorla izletmiyorlar sizlere bu filmleri.. sabun köpüğü filmler bolca var piyasada, onlara özgürce takılabilirsiniz ‘özgür ve demokratik’ ülkemizde.. bu filmleri biz izleriz merak etmeyin.. ‘béla tarr’a ve filmde emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.. yakında bir béla tarr yazısı şart oldu.. gerçek sinemayla ve gerçek hayatla kalın.. Crockett..)

 

Comments are closed.