Bazen plan yaparsınız günler öncesinden şu saatte şurada olmalısınızdır, İstanbul gibi bir yerde varış zamanını ayarlayıp ona göre yola koyulmak gerekir. Dün de, sabah 10’da bir görüşme için toplantı yerine ulaştığımda, bir başka telefon planın o anda değişmesine neden oldu, Kavacık’tan Yeşilköy’e zorunlu bir gidiş. Hadi bakalım – just in time- Stres! Bir taraftan işin yoluna girmesi, verilen sözün yerine getirilmesi için dua ederek, hızla yol alıp, varılacak yere varmak. Bir taraftan ikna etmek için konuşacağınız kişiye ne söylemeniz gerektiğini düşünmek. Neyse ki, eskinin çok alışıla gelmiş devlet memuru davranışı tamamen yok olmasa bile, işin çözümlenmesi için mantıklı ve iyimser işini yapan insanlar var.
Plan değişikliği günlük programın da değişmesine neden oldu, erken bir saatte Taksim’e varınca, uzun zamandır gitmediğim İstiklal Caddesi’nin havasını koklama fırsatım oldu, özlemişim. Beyoğlu’nun farklılıklarını ara sokaklarda daha iyi hissediyorsunuz, İstanbul’u sevdiren de bu olmalı. Monotonluk yok. İlerlerken sağ tarafta sokak başında bir tabela dikkatimi çekti. ‘DOĞANÇAY MÜZESİ’. Burhan Doğançay’ın resimlerine meraklı bir yakınım için bilgi toplamak, hem de kendimi mutlu etmek için müzeye doğru yolumu değiştirdim. Üç katlı tarihi bir binanın içine girip, en üst kattan başlayarak aşağıya doğru resimler arasında güzel bir zaman geçirdim. Ressamın gittiği yerlere gittim, resim sanatının insan algısına etkilerini yaşadım, hayran kaldım. Türkiye’nin ilk modern sanat müzesi olarak, tanıtılan müze her gün 10:00-18:00 arası açık. Aylaklık yaptığım bir kaçamak oldu, hayata tutundum resimlerden ve dostlardan. Aylak dostlarla paylaşmak istedim, beğendiklerimi. Resimlerin orjinalini görmek çok daha güzel. Yukarıda kırmızının yoğun kullanıldığı ‘A Corner in Mexico’ çok etkileyici geldi bana. Ancak tavsiyem yolunuzu düşürüp, sizin de kendinizi ödüllendirmeniz. Koleksiyoner olamasanız da, bakmak bedava!
Resimlerle ve gülüşünüzle kalın…
‘SKYCELL’