Derin bir kuyuya dalar gözlerin
Mavinin yankısı vurur diline
Rengin seslerini bir sen işitirsin
Ve bir sana yakışır renkleri seslere dönüştürmek
Kalemimin ucuna konuk ettim gülüşünü
Bütün harfler senin tebessümün şimdi
Bunaldıkça yazıyorum
Eylül sonu gibi yorgunum
Kırdım dallarını ağaçların sarı yaprak dökmesinler diye…
İçime ekilen çiçeklerin hatrına, mevsimler kendini bir süre ertelesin diye.
Günün kirpiğinin ucunda yaşıyorum şimdi…kapatsa düşeceğim; öyle kırgınım; öyle zor tutunmuşum zamana
Yağmur bir yanda…içimde güneş…
Kelimeler kapında secde
Ani bir iç çekiş şimdi aşk..
Ve;
Bağırsam işitmez tanrı
Uzağının dumanında izliyorum içimin ateşini..
Ve
Sen aklıma geldikçe şenleniyor yorgun çocukluğum..
Artık içimde daralmıyor hiçbir sokak;
Gerilimi kesilmiş sokak lambası gibi gözlerim..
Karanlık yok
Ben Türkçenin bütün sözlerinden düştüm şimdi
Kürtçenin şiirselliğine kilitledim elimi ve dilimi
Aşkın semantiği değişti şimdi
Rüyalarıma nazar boncuğu iliştiriyorum her gece..
Sana kem göz değmesin diye…
Ve
Suç işleyecek kadar deliyim şimdi
Rüyaya yatacak kadar da sakin…
Uykuya dalan bir çocuk gibi sev beni
Dilinde lal masallar biriken bir anne gibi
‘TOPAL KUŞ’