‘kariyerinize bir eleştirmen olarak başladınız.. bunun bir yönetmen olarak sizin üzerinizdeki etkisi nasıl oldu?
bunu söylemek zor, çünkü insan filmlere yönetmen olduğunda başka, eleştirmen olduğunda başka bir gözle bakıyor.. mesela ‘yurttaş kane’i her zaman sevmiş olsam da, kariyerimin farklı aşamalarında farklı biçimlerde sevdim.. onu eleştirmenken izlediğimde, özellikle hikayenin anlatılış biçimine hayran olmuştum: bütün karakterlerle görüşen kişiyi görmemize nadiren izin verilmesi, kronolojiye saygı gösterilmemiş olması, bunun gibi şeylere.. yönetmen olarak izlediğimdeyse beni daha çok teknik ilgilendiriyordu : bütün sahneler tek bir seferde çekilmiş, ters kesim kullanılmamıştı; birçok sahnede görüntüden önce müziği duyuyordunuz; bu, orson welles’in radyo eğitimini yansıtıyordu, vs.. sıradan bir izleyici gibi davranınca insan filmleri uyuşturucu gibi kullanır; hareketten büyülenir ve analiz etmeye çalışmaz.. öte yandan , bir eleştirmen (özellikle de benim gibi haftalık bir dergi için çalışan eleştirmen) on beş satırda filmlerin özetini yazmak zorundadır.. bu da insanı bir filmin yapısını anlamaya ve beğenisini akılcılaştırmaya zorlar..
özellikle hayran olduğunuz ya da bir yönetmen olarak özellikle yararlı bulduğunuz eleştirmenler var mı?
hiçbir yönetmen eleştirmenlerden hazzetmez, ona karşı ne kadar nazik olurlarsa olsunlar.. her zaman kendisi hakkında söylediklerinin yeterli olmadığını, ilginç bir tarzda hoş bir şeyler söylemediğini ya da söyleyebilecekleri bütün hoş şeyleri başka yönetmenler hakkında söylediklerini düşünür.. ben bir zamanlar eleştirmen olduğumdan, sanırım eleştirmenlere karşı başka yönetmenler kadar husumet duymuyorum.. yine de eleştiriyi filmlerimin kabulünde etkili olan bir unsurdan fazlası olarak düşünmedim hiç.. halkın tutumu, tanıtım malzemesi, gala sonrası reklamlar, bütün bunlar eleştirmenler kadar önemlidir..’
‘FRANÇOIS TRUFFAUT..’ , Derleyen : RONALD BERGAN, Çeviri: EBRU KILIÇ, AGORA Yayınevi, Aralık 2010, 210 Sayfa..