kevok , sarı.. (fotoğraf : blackhawk..)
dün her ne kadar kötünün kötüsü durumdaysam da ‘kevok’ ve ‘sarı’ kardeşlerimin daha doğrusu ‘aylakdaşlarımın’ en mutlu gününün ilk kısmına katılabildim ancak..
beni affetsinler.. gece düzenlenen ve aldığım istihbarata göre içkilerin su gibi aktığı kısma katılamadım.. kendilerinden sonsuz kere özür dilerim..
yaklaşık dört beş gün önce tahmin ettiğim kadarıyla ‘ikiz’ nahiyesinden gelen telefonla zayıf düşen vücuduma bir yerlerden saldıran bir virüs nedeniyle rahatsızlandım.. dün ve bugün özellikle nefes bile alamayacak durumdayım.. bu haziran sıcağında grip , yüksek ateş , öksürük ve artı burada yazmak istemeyeceğim değişik faktörler resmen kök söktürüyor bana.. hatta ‘delirmek’le yazışırken de geçti , ‘vakayı hayriye’ diye adlandırılabilecek ve komik olduğu kadar acı bir duruma düşecek kadar aciz bir durumdaydım..
bir yandan iş gücün peşinde koşmak bir yandan hayatın diğer hengamesi hastalıklar da pekişince tam ‘oldum’ dün itibariyle..
dün sabah altıda ‘ciğerim’le buluştuk.. yaklaşık üç yıldır canımızdan bezdiren bir iş için belki 150. kez büyükçekmece’ye yollandık sabahın köründe.. aracın camından yansıyan ışığın yanında vücudumu yakan kendi ateşimle birlikte yamuldukça yamuldum.. neyse ki işler yolunda gitti de dün itibariyle üç yıllık iş bitme aşamasına geldi.. biraz gülümsedik.. sonra bakırköy’e geçtik oradan göztepe ve acıbadem arası mekik dokuduktan sonra mekana geri döndük.. şehir içinde yaklaşık dokuz saat araba kullanmak bu şekilde hastayken pek mantıklı değildi ama ne yapalım ekmek parası.. fakat pilim tam anlamıyla bitmişti , biraz dinlenelim mekanda dedik ama baktık nikaha bir saat kalmıştı.. iki ilaç attım.. sonra nehirim , ciğerim , gülümser ve abidin dayı hep beraber nikah salonuna yollandık.. ‘halo’ tarafından satılmıştık , o da bizimle gelecekti ama bizi satarak tek başına intikal etmiş kadıköy evlendirme dairesine.. kimseye sarılmadım , öpmedim dün ama ‘halo’ya sarılıp öptüm ve hastalığımı sattım ona büyük bir zevkle.. son haftalarda bize yönelik satışlarda indirime gitmiş olacak ki habire bizi satıyor ‘halomuz..’ dün ben haddim olmayarak cezasını kestim ve hastalığımı ona sattım.. hem dün o mutlu günde o meşhur , namı dünyaya yayılmış kurbağalı kravatını da takmamıştı.. suçu çoğalmıştı yani anlayacağınız ‘halomuzun..’
bahçede hemen hemen istanbul aylaklarının tamamı toplanmıştı.. kimler yoktu ki.. 1 mayıstan daha çok adamı toplamıştık sanırım.. merhabalaşmalar , nasılsınlardan sonra salona girdik heyecanla..
sanırım ‘kevok’ ve ‘sarı’ da çok heyecanlıydılar.. yaşama karşı birlikte direnme kararı almışlardı.. ‘sarı’yı hepimiz tanırız , sanırım yirmi seneye yakın oldu.. ‘kevok’la yeni tanıştık çoğumuz fakat hemen kaynaştı tüm aylaklarla ve ‘sarı’dan daha çok el verdi siteye , katkı sundu..
işte bizler de dün istanbul aylakları olarak bu değerli iki kardeşimizin heyecanlı anlarına şahit olmaya ve mutluklarına ortak olmaya gelmiştik..
salonda müziğin çalmaya başlamasıyla nefesler tutuldu ve kapının açılmasıyla gelin ve damat göründü.. ikisi de çok güzel ve şekerdiler.. yüzlerinden , gözlerinden gülümseme eksik olmuyordu.. ‘sarı’ zaten herkes bilir uyurken de gülümser.. hele hele ‘sarı’nın o pamuk gibi hali yok muydu bittik hep beraber.. fırlayıp yanaklarını sıkıp öpesim geldi ama gribimi ona satarak bu güzel günlerini zehir etmek istemezdim..
ve klasik nikah seremonisi başladı.. neyse ki abuk sabuk espriler yapan ya da tamamen asık suratlı birisi yoktu bu sefer nikah memuru olarak.. ama ‘sarının’ heyecanı nikahta ortaya çıktı.. kendileri evet diyip defteri imzaladıktan sonra tuttu defteri nikah memuruna vermeye çalıştı şahitlere imzalatmadan.. şahitlerden ‘şule ablamız’ uyardı hemen ‘sarı’yı ve hep beraber kahkahalarla güldük orada.. gülerken ‘kevok’ hemen ayağına basıverdi ‘sarının..’ ve değişik yerlerden son kalelerden birisi daha düştü denildi nedense bana bıyık altından gülümsenerek..
sonra tebrik merasimi başladı.. öpmeye kıymadım kendilerini.. risk alarak ellerini sıktım ve kutladım.. ‘sarım’ ve ‘kevok’ çok mutluydular.. o günü ölümsüzleştirmek için hemen bir fotoğraf çektirdik.. ve ben o fotoğrafta sanki kamyonunu ya da otobüsünü ana yolda yasak yere park etmiş ama her an çekilecekmiş korkusu yaşayan bir otobüs şoförü olarak çıkmışım.. hastalıkta yüzümden okunuyor.. fotoğrafa ‘şoför’ yorumunu ilk yapan sevgili ‘delirmek’ oldu.. ‘papyrus’ ise bana sarılıp ‘abi sarımız da gitti’ dedi.. ‘kalan sağlar bizimdir’ diyip güldük ağız dolusu..
neyse tebrik merasimini de hallettikten sonra tüm aylaklar toplandık mekana yürüdük.. gittim hemen stok yaptım aylakdaşlarıma.. akşama polonezköy’de düzenlenecek yemeğe kadar kafalarını yapmamız lazımdı bu mutlu günde.. biraz çerez taşıyabildiğim kadar bira taşıdım.. mekan tıklım tıklımdı.. gelenler gidenler.. oturacak yer kalmamıştı.. herkes su gibi bira içerken ben hayretle bakan gözler altında ‘su’ içiyordum.. evet su içiyordum.. ‘çivi çiviyi söker’ gibi tahrik edici , şevk veren cümlelere rağmen içmedim.. çivi çiviyi sökseydi bir gün önce iki şişe viskide iyileşmem lazımdı.. ama nerde..
tüm aylakdaşlar saat yediye doğru yola çıktılar polonezköy’e ama bensiz.. çünkü ben eve doğru yola koyulmuştum..
gece için organize edilen yemek ve eğlenceye katılacak halim yoktu.. çok ısrar ettiler ama ne yazık ki katılmam imkansızdı.. ve doğrusunu yapmışım çünkü dün yemeğe ve eğlenceye katılamayışıma rağmen bugün daha kötüyüm.. şu satırları bile hangi kafa ve fiziksel halle yazdığımı tahmin edemezsiniz.. dün gece yazacaktım ama yazamadım hastalık ve yorgunluktan.. bugün yazmam gerekiyordu birkaç cümle ancak bunlar çıktı kusuruma bakmasın kimse..
polonezköy yemeği ve eğlencesini de artık katılan diğer aylaklardan birisi yazar.. yazın la.. merak ediyoruz.. ben gidemedim la lütfen yazın.. hele aylaklar adına hediye edilen ‘merdane’nin sarı’ya veriliş anı ayrıntılarıyla anlatılsın lütfen..
kısacası mı özetle mi desem ne desem bilmiyorum ama dün ‘kevok’ ve ‘sarı’ aylakdaşlarımızın en mutlu gününde birlikte olduk.. gecenin tamamına katılamadığım için tekrar burada kendilerinden af diliyorum ve kendilerine ömür boyu mutluklar diliyorum aylak adamız ailesi adına..
gülüşünüz daim olsun..
Crockett..