Çekirdek çıtlat, Sprite iç ve Gerçeklik bakın

 

 

 

 

 

 

 

 

Tam on yıl olmuş, on yıldır izlemeyi beklediğim filmler arasındaydı. 2001 yazında şehrimde gösterimdeydi; ama ben buralarda değildim. Gazetede okumuş, “tam bana göre” demiş; ama gitmemiştim. Müzikleri ve öyküsü Bono’ya aitti, bu da yeterli bir sebepti. İsmi de fena halde “loser”dı, bu da sebebi güçlendiren bir etkendi. Ancak gitmemiştim, sonrasında ise izlemek için hiçbir irade göstermedim. “Nasıl olsa bir şekilde gelir beni bulur” adlı listeme eklenenlerdendi. Geldi buldu, bu sabah izledim: “Million Dollar Hotel” nam-ı diğer “Sırlar Oteli.” Ha walla, izledim.

Kapitalizmin kurucu efendilerinin gerçeklik algılarına dair edilen laflar, yanılsama, hayat vb. naneli çikolata ferahlığı katıyordu filme; ancak ben artık 10 yıl yaşlanmıştım. O yüzden işte, çekirdek çıtlattım, limonlu gazoz sikletinde en sevdiğim Sprite gazozu içtim ve yine içimdeki kuyuya bilincimi daldırıp daldırıp çıkardım. Dışardan bir nevi ashab-ı kehf gibiyim, hareketsiz ve uyuşmuş; ancak içerde kaç çağı ve gerçekliği parçalıyorum pençelerimle bir bilsen. Neyse…

Filmdeki Yahudi iş adamının bir lafı vardı, dedi ki: “Ben ve insanlarım en az 60 ülkede her sabah yeni ve başka bir gerçeklik kurarız.” Ne güzel(!), gücün ve zekânın insana yaptırabilecekleri… Oyunun kurallarını koyan taraf olmak, kurallarını kendinin koymadığı oyunlarda bertaraf olmak… Ammawelakin Gandhi gibi seslenip, “I am not in” deyivermek bir çırpıda. Dünyanın çocuklarının inşa ettikleri ve koydukları kurallara biat etmiyorum wesselam, benden bu kadar. İki haftadır Deleuze elimde, “Bin Yayla”da ellerim kıç ceplerimde ayağımla toprağı eşeliyorum. Ve evet bunu düşündüm ilk kez, ben çekirdek çitlemiyorum, çekirdek ÇITLATIYORUM. Bu sözcük işte orada, bende “bir kalıp gerçeklik” satın alma çağrışımı yaptı. Evet, şu hani Hacı Şakir’in war ya banyo sabunları, beyaz ve lavanta kokulu, ben onları elleyince ya da koklayınca ya da öylesine tezgâha koyup baktıkça müthiş bir huzur ve dinginlik hissediyorum. Şimdi de işte o kalıp sabunlar gibi, bir kalıp, iki kalıp, üç kalıp vs. gerçeklik satın alıp, sonra hepsini kullanarak eritmek istiyorum. Gerçeklik-ler hakikat denilen ağır mevzunun üzerindeki örtüler gibi, aslında kimse “gerçekte” neyin nasıl olduğunu bilmiyor, tıpkı Charlie’nin Çikolata Fabrikası’ndaki gibi.

Şimdi gidiyorum, altı kalıp bir arada gerçekliklerden satın almaya. Unutmadan, Bono da İrlandalı bir derwiş aslında…

‘İbn-i Zerâbî’

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Comments are closed.