Sevgi Tezahürü’dür yazılan.
* (Şairin Kırk Şiir ve Bir / Orhon Murat Arıburnu şiir ödüllü) ‘Kırk şair birden olsam yazamam bir hevesi.’ dizesinden esin…
Bazı kitapları okuruz, bazı da insanları. Değerli şairim Haydar Ergülen’i okuyarak tanıma vaktidir kendi nisan havası eylül mevsiminde, buyurun;
Şair adımlı yolcudur kendisi. Varolan sözlüğü dünyaya bakışını da barındırır bir anlamda. Ona göre;
“Deniz: Şiir yazarken sırtın dönüldüğü yerdir. Ev: İçimizdeki sokak. Eylül: Günaydın hüzün. Haziran: Aylardan Haziran’sa, vakitlerden de şiir demektir. Kar: Eski mektup. Hüznü bile mutluluğa benzer. Sakal: Çok istediği ‘doçent ceketi’ni, uğruna feda edebilecek kadar sakalına tutkundur. Sırat: Her yerde. Şiir: Şiiri; mülk, elbise, para, ev, arkadaş olarak görmez. Yani, şiirle ‘dünya malı’ bir ilişki kurmaz. Şiiri, bir ‘hatıralar dükkânı’, bir ‘mazi şehri’ olarak görür. Turna: Gökyüzü treni. Vazgeçilmezleri: Kızı Nar, eşi İdil, kedileri, kardeşleri, arkadaşları… Bunların hepsi şiirden de önce gelir. Yağmur: Sokağın kalbi. Yalnızlık: Dünyanın en uzun kelimesi.”
olarak nitelendirilir.
KIRK ŞİİR VE BİR’E SESLENİŞ
“Bütün bahçeler sen de toplanmış, gül müsün nesin? / Hafız”
40 yaşının bizdeki karşılığı olgunluktur. Farsçadaki karşılığı ise çile’dir. Dervişlerin çile doldurmak için ıssız bir yerde yaptıkları 40 günlük ibadetten gelir bu anlam. Şairde şiir yolunda 40 yıllık bir çilenin, olgunlaşmanın gereğidir diye düşünür ve kaleme alır şiirlerini.
Çocukluğumda edindiğim beyaz bir kapak üzerine kurulmuş balkonda mikrofonla şiir okuyan çocuktur haydar ergülen benim için. En çok elden geçmiş ve elden düşmeyen başlık yaptığım kitabını okuyalım birlikte; (yağmura nazire )
AVLU
sevgilim, güzel yazım, ince randevu
verirsen bana: adam evdir, kadın avlu
yaz! ben sana açılayım sense sokağa
yaz beni de bir ince vakte ayarla,
bir adam adası varsa oraya bırak,
ister ıssız bırak, uğurla, dilersen uğra,
su gibi yaz: kadın deniz, adam ada,
hem bütün adalar kadınla ıssız hem
adam kadının ortasında tenha, bir kuğu
bile bir kez olsun kendi etrafında
kirlenmeden dönemiyorsa bu dünyada
neyi yazacaksın sevgilim, yaz! ucu
kırılmaya doğru açılmaktaysa kalemin,
yükselmekteyse de şiirin adasındaki sular da!
işte ıssız adalar bir bir kadınlarda boğuldu,
en iyisi denizin yuttuğu bir adam oldu…
dünya avlumuz olsaydı da evler gibi
yüzyüze bakabilseydik orada, yaz ve açıl
sevgilim, güneş bir avlu daha kazansın senden,
deniz de benden bir adam daha…
güzel avlumsun benden sokağa açılsan da!
NAR’IN BABASI
Nar imgesinin Haydar Ergülen şiirindeki yeri malumunuzdur. Bu kelime, adeta onunla anılır olmuştur. Nar’ı hem kitabına hem de çocuğuna isim olarak veren bir şair, elbette merakı hak ediyor demektir.
kış büyük geliyor nara gidelim.
soğudu günlerin yüzü nara gidelim
narın bir diyeceği olur da bize
açılır yazdan binbir sıcak söz
dilimiz kurudu burdan nara gidelim
narın bir evi var pek kalabalık
keşke biz de otursaydık orada
ev büyük geliyor şimdi her oda
bir ayrılık, çocuklar kapalı kutu,
bahçeler dağınık: bir salkım üzümü
paylaşırken nasıl da bağ bahçe arkadaştık,
meğer yapraklarından soymaya başlamış
bahçeyi hırsız, bağ çıplak kalmış!
Narın bahçesine bir hoyrat girse
tenden önce dile yoksulluk düşer
dil üşümeden daha üzülmeden ten
açılıp saçılsın bize nara gidelim;
ev ki nar gibi içiçe bahçe
kadın aşka bahçe, deli sarmaşık
tutunup aşkına hemen nara gidelim.
Nârın elinden kopardık şu aşkı diyelim!
Dergilerde kalan şiirlerini topladığı KARTON VALİZ kitabı da bu yazıdaki yerini alsın;
Rüzgar aynı cümlede iki kez eser
ve kağıttan şiiri kovardı ikincisinde
karton valizi gemiye alma, kiraza açıl
uzak çocuk! Şehre git ve hepimizi söyle!
KEDER GİBİ ÖDÜNÇ’te bize ne has şeyler mırıldanır;
“Hiçbir şeye sonuna kadar vakıf olamayacağımızı düşünüyorum. Bir duyguya bir bilgiye insan sonuna kadar vakıf olamaz. Bu gözyaşı olsun, kahkaha olsun ve tabii şairlere en çok yakıştırılan keder olsun. Artık kederli olmak şairliğin şanındandır. Bilge olmak da tasavvufun şanındandır ya… Ben de bize verilen her şeyin ödünç olduğunu; kendimizin ödünç olduğunu, kelimelerin ödünç olduğunu, şiirin ödünç olduğunu ve işte o anda da şairin de en can alıcı noktası da olan kederin ödünç olduğunu düşünüyorum. Keder dağıtıcısı, keder tüccarıdır şair.”
Galiba insanın yakışıklı bir kalbi olmalı önce
sık sık tozu alınmalı, parlatılmalı aynalı sözlerle
benimse kalp hususunda cilalı bir cümlem bile yok
mırıldandığım sözlerin çoğu ondan gelse de…
Kendi seçtiklerini öne çıkardığı YAĞMUR CEMİ kitabına çevirelim yönümüzü;
Gözyaşı da yağmura dahildir der şair. Cenk Gündoğdu’nun önerisi olan kitab adını çok sevmiş Ergülen. Yağmuru severim, cem olmak da geleneğimde var diyerek bu tercihinde haklı olduğunu da dillendiriyor şair.
şimdi anımsanması gereken bir şeyler vardır
bir çığlık kadar sessizlik de anımsanır
hoyrat sevinçlerle sularında yüzülen
olağan duygularla yüreği örten
bir aşktan geriye suskunluk kalır
“Hiç bir şiiri bitmiş olarak düşünmem” diyor şair ve ekliyor; “ Hayatta ne var ki tamamlanmış o yüzden şiirde yarımdır. Hepimiz her şeyin yarım kalacağını biliyoruz.”
İşte bu yazıda o kadar yarım kalmıştır zihnimde, kalemimde.
Trenler de Ahşaptır kitabının başlangıçında dediği gibi cümleten iyi yolculuklar dilerim Haydar Ergülen’in kitapları arasındaki vagonlarda size.
GİRİZGAHI SONDA BULUNAN YAZIDIR BU!
Turgut Uyar, Şairin hayatı şiire dâhildir” der. Aşağıdaki notlama da bunu dikkate almak adına yapılmıştır;
İlk şiiri 1972’de Eskişehir’de Deneme dergisinde Umur Erkan adıyla yayınlanır. 1979’dan itibaren Somut, Felsefe Dergisi, Türk Dili, Yusufçuk, Yarın, Gösteri ve Varlık dergilerinde şiirleri yayımlanır çoğunlukla. Uzun vakitler Radikal gazetesinde Açık Mektup başlığı altında yazıları yayımlanır. Şiirleri dışında Deneme çalışmaları da mevcuttur. 80 kuşağının kıymetli şairlerinden Haydar Ergülen 1956 Eskişehir doğumludur.
‘HERDEM’