İÇİNDEN İSTANBUL GEÇEN FİLMLER 1 (Zamanda Sürgün)

Tüm sanat dallarını içinde barındıran bir tutku(m) olan sinemayla en son yüzleşmem içinden Kadıköy geçen filmi (Kaybedenler Kulübü) Ümraniye de izlemek oldu. Sonra içinden şehr-i harabe İstanbul geçen filmleri düşündüm. Uzaklarda olupta özleyenlere, içinde olupta  uzağında duranlara hatırla(t)makta fayda var;

Bir Millet Uyanıyor/ 1932
Filmin bazı sahneleri Erenköy Ethem Efendi caddesindeki bir Mehmet Ali Bengü’nün köşkünde çekilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

İstanbul / 1957
Film, Sultanahmet ve Haliç’in havadan çekilmiş görüntüleriyle start alır. Galata Köprüsü’nün görüntüsü olağanüstüdür.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Üç Arkadaş / 1958
Sevgi, arkadaşlık ve birlikte yaşama kültürünün en has örneklerinden biri olan yapım, 1950’li yılların İstanbul’una ve özellikle Ortaköy’e dair bir çok detayı yakalayabilmek mümkün.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şoför Nebahat / 1960
Filmin ilk sahnesinde günümüzle kıyaslandığında sadeliğiyle dikkat çeken Taksim Meydanı’nı görürüz. Sonrasında ise Eminönü günümüzün tanıdık kalabalığı ile karşılar bizi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Acı Hayat / 1962
Metin Erksan’ın gözüyle izlediğimiz filmde Okmeydanındaki İETT blokları henüz inşaat halindedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Turist Ömer / 1964
Beşiktaş Taksim arasındaki trafiğin bir kaç belediye otobüsünden ibaret olduğunu düşünebiliyor musun? Henüz ciddi bir yapılaşma içinde olmayan İstanbul’u görmek için en sağlam alternatiftir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Karanlıkta Uyananlar / 1964
Okumaktan asla usanmayacağım çok değerli yazarım Vedat Türkali’nin senaryosunu yazdığı 1964 tarihli film fabrika ve gecekondu mahalleleri ile karşılaşırız sıklıkla. Maçka, Demokrasi Parkı ve Boğaz kıyıları dış mekan çekimlerinin mekanlarıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Levent Yüksel’in yorumladığı İstanbul şarkısı fon olarak kullanılmıştır. *

Saçlarını dağıtır rüzgar
Yeditepe üzerinden
Hatıralar tarihin küllerini savurur
Kadın gibi, kısrak gibi
sarılayım gel ince beline
Yarim İstanbul gel öpeyim gerdanından
Tüketilmiş yaşanmamış
Hediyelik hayatlar, ah bu evler,
Pencereler bu kapılar, sokaklar
Hüzün gibi, sevinç gibi,
Eskitilmiş zamanlar
Yarim İstanbul gel öpeyim gerdanından
Minareler uzanmış gökyüzüne bağırır
Kara sevdan nerelerden
Yüreğimi çağırır?
Dua gibi, büyü gibi ezberledim hasretini
Yarim İstanbul gel öpeyim gerdanından…

‘HERDEM’

Comments are closed.