‘aşkım.. bu akşam conrad’la yemek yiyebilir miyim..’
dudaklarım iyi duymak için onunkilere fazla yakındı.. çoğunlukla öpüşmek için boyuna yönelen erkekler gözlerini kapatırlar ve bu , libidoyla ilgili bir acayipliktir , kulakları tıkanır.. dolayısıyla , ilk anda ‘elbette aşkım’ diye yanıtladım , ‘aşkım.. seni öpebilir miyim’ dediğini zannediyordum..
saatli bombalar en kötüleridir..
tam da rüyanın ortasında patlayıverir..
erkekler salaktır (yeri gelmişken belirteyim , hataların erkek cinsi kategorisine , iyi taraflarımın da sadece bana ait olduğunu kabul etmek daha kolay).. bu doğru , erkekler asla gün gibi ortada olanı görmezler.. şöyle düşündüm : ‘evet, neden olmasın aslolan kavuşmamız olduğuna göre , gerisi edebiyat , falan filan..’ ağzının yolunu aramaya devam ediyordum ama o ‘bu akşam’ lafı işkillenmeme sebep oldu.. bunda mantıksız bir şeyler vardı.. nasıl olurdu da , onca ay ayrı kaldıktan sonra teresa beni hararetle tekrar görmeyi arzuluyor ama barışma gecemizi conrad’la geçirmek isteyebiliyordu.. tamam ama dikkat.. kuşkulu düşüncemden kuşkunun ifadesine geçmem için biraz daha süre gerekti.. teresa’nın iyi niyetli olduğu gibi yanlış bir fikirle bir süre daha uğraştıktan sonra , bağırıverdim :
‘ne ?!..’
kuşkusuz yumuşak bir ‘ne’ ama her an isyan etme kapasitesine sahip bir yumuşaklık.. şiddetten önceki son aşama , bir dinlenme alanıdır.. biliyorum , bu kulağınıza klişeymiş gibi gelecek , insanın aklı fırtınadan önceki meşhur sessizliğe kayıyor.. gelecekteki saldırganlığımda milyon tane erkeğe özgü içgüdüsel eğilim bulacaktım.. nihayet kendimi bu dünyada yalnız hissetmiyordum , ne de olsa kasaplık yapacaktım.. hiç kimseyi bulmadığım yer yalnızlıktır ; elbette.. barışmak için en azından yalnız olmak lazım..
kadınlar kötülüğe eğilimlidir.. hep insanı duygularından yakalarlar.. gerçekten , ben duygusal biriydim.. vücudu , ağzı, hayatıma geri dönmeye söz vermesi , bütün bilincimi silip süpürmüştü.. gözlerim açık , tokadın şokuyla , yine de hala bu güdük geri dönüşe inanmak istiyordum.. conrad’la bir gece için böyle bir duygusal üçkağıt düzenlemiş olamazdı.. ve işte bütün sinsiliklerin ne kadar da mümkün olduğunu anlamak için conrad’ı düşünmem yetiyordu.. onunla bir an geçirmek için annesini satmayacak olan var mıydı.. ama şimdi , teresa bütün sınırların ötesine geçmişti.. deli oluyordum.. zayıflığımdan , ona olan gizli aşkımdan faydalanmıştı.. conrad’ı benden çalması söz konusu olamazdı.. ya da cesedimi çiğnemesi gerekirdi.. ve halam öfkem post mortem (ölüm sonrası) olasılıklara inanmama yol açıyordu.. duygularımla böyle oynayarak , hem ona olan aşkımı öldürmüş , hem de hikayemize ansızın sonsuz bir meşruluk bahşetmişti.. eğer özür o anla beslenirse , intikam asla doymaz..’
‘conrad ayağa kalktı , conrad odasına yöneldi.. onu bakışlarımla engellemek istedim ama insanın bakışlarıyla engelleyebilmesi için en azından iki bakışın katılması gerekiyordu.. ve onun bakışları , peşinen odaya giden teresa tarafından alıkoyulmuştu.. salakça açık yürekliliğimin yalnızlığında , büyüyen boşluğu seyrederken buldum kendimi.. öldürmeyen ama azar azar içini kemiren bir boşluk..’
‘conrad , kolay izleyici olarak , kelimenin doğru kullanılmasına dikkat ettiğimizden utanıp gösteri diye adlandıramayacağımız şeyi baştan sona alkışladı.. onun yeniden güldüğünü görmek beni ağlattı.. bu iki duygu arasında bir salıncak varmış gibi düşünmeye başladım , zıtlıktan doğan yakınlıktı bu.. salıncak uygun bir kelime aslında.. aşk sırayla göğe yükselen iki vücut arasındaki döngüdür..’
‘AHMAKLIĞIN DEVRİK HALİ’ , DAVID FOENKINOS..
Çeviri : ORKUN YELTEPE..
‘+1 KİTAP Yayınları’ , Ocak 2007..