‘var olmak umutsuzluğa düşmekten başka bir şey değildir ki , dedi.. uyandığımda iğrenerek düşünüyorum kendimi ve başıma geleceklerin hepsi tüylerimi diken diken ediyor.. yattığımda ölmekten , bir daha uyanmamaktan başka bir isteğim olmuyor , ama sonra gene uyanıyorum ve korkunç süreç yineleniyor , yineleniyor sonuçta elli yıl boyunca , dedi.. elli yıl boyunca ölmekten başka bir şey düşünmediğimizi düşünerek gene de yaşıyor olmamız ve bunu tamamen tutarsız olduğumuz için değiştiremememiz , dedi.. çünkü biz kendimiziz acınacak olan , alçağın ta kendisiyiz..’
‘bizi cezbeden şeylerle doğal olarak pratik bir ilişki kurmak isteriz , demişti bir keresinde , yani en çok da hastalar ve deliler ve yaşlılar ve ölülerle , çünkü teorik ilişkiye bağımlıyızdır , tıpkı müzikte olduğu gibi uzun süre teorik ilişkiye bağımlıyızdır, dedi diye düşündüm.. onu çeken , insanların mutsuzlukları içindeki halleriydi , insanların kendileri değildi , mutsuzluklarıydı ve insanın olduğu her yerde buna rastlıyordu , diye düşündüm , insankolikti o , çünkü mutsuzluk özlemi çekiyordu.. insan mutsuzluktur , dedi hep , diye düşündüm , yalnızca budala olan bunun aksini savunur.. doğmak mutsuzluktur , dedi , yaşadığımız sürece de bu mutsuzluğu sürdürürüz , bir tek ölüm kesip atar bunu.. bu , hep mutsuzuz demek değildir , mutsuzluk yoluyla mutlu olabiliriz, dedi , diye düşündüm..’
‘akıl nerede ortaya çıkarsa çıksın yok edilir ve hapsedilir ve doğal olarak her zaman akılsızlık olarak damga yer , dedi , diye düşündüm lokantanın tavanına bakarken.. ama konuştuklarımızın hepsi saçma , dedi , diye düşündüm , ne dersek diyelim saçma ve yaşamımızın tümü de başlı başına bir saçmalık.. ben erken kavradım bunu , düşünmeye başlar başlamaz kavradım , biz yalnızca saçma şeyler söylüyoruz , söylediğimiz her şey saçma , ama bize söylenen şeylerin de hepsi saçma , yani söylenen şeylerin hepsi de saçma , yani söylenenlerin hepsinin saçma olduğu gibi , bu dünyada yalnızca saçma şeyler söylendi şimdiye kadar , dedi , gerçekten ve doğal olarak da yalnızca saçma şeyler yazıldı , elimizdeki yazılı metinlerin hepsi saçmalık , tarihin kanıtladığı gibi yalnızca saçmalık olabilecekleri için , dedi , diye düşündüm..’
‘daha kesin söylemek gerekirse biz , yanlış anlamalar içine doğuyor ve var olduğumuz sürece bu yanlış anlamalardan bir daha kurtulamıyoruz , istediğimiz kadar çaba gösterelim boşuna.. bu gözlemi herkes yapıyor zaten , dedi , diye düşündüm , çünkü herkes durmadan bir şey söylüyor ve yanlış anlaşılıyor , işte bir tek bu noktada herkes gene anlaşıyor , dedi , diye düşündüm.. bir yanlış anlaşılma , bizi yanlış anlaşılmalar dünyasına sokuyor , ona bir yığın yanlış anlaşılmadan oluşan bir şey olarak dayanmak zorundayız ve büyük bir yanlış anlaşılmayla da onu terk ediyoruz , çünkü ölüm en büyük yanlış anlama , dedi , diye düşündüm..’
‘dostluklar , diye düşündüm , deneyimlerin gösterdiği üzere , eninde sonunda kişilerin ancak benzer çevrelerine kurulu olduğu zaman sürekli olabiliyor , diye düşündüm , bunun dışındaki her şey aldatmaca..’
‘bu odalardan nefret ediyordum ve bu odakların içindekilerden nefret ediyordum ve evden dışarıya çıktığımda evin önündeki insanlardan nefret ediyordum , birden bu insanların hepsine aksi davranmıştım , oysa onlar benim yalnızca iyiliğimi istiyorlardı , ama işte zamanla bu sinirime dokunmuştu , hiç bıkmadıkları yardıma hazır oluşları birden beni derinlemesine itmişti.. çalışma odama kapanıp pencereden dışarıya diktim gözlerimi , kendi mutsuzluğum dışında başka bir şey görmeden dışarıya koşup herkese bağırıp çağırdım.. ormana koşup bitkin bir halde bir ağacın dibine çöktüm..’
‘kuramda anlıyoruz insanları , ama uygulamada onlara katlanamıyoruz , diye düşündüm , onlarla çoğunlukla isteksiz birlikte oluyor ve onlara kendi bakış açımızla davranıyoruz.. oysa insanlara kendi açımızdan değil her açıdan bakmalı ve ona göre davranmalıyız , diye düşündüm , onlara öyle davranmalıyız ki, onlara önyargılı davranmadığımızı söyleyebilelim , ama bunu beceremiyoruz , çünkü gerçekten de herkese karşı önyargılıyız..’
BİTİK ADAM , Thomas Bernhard , Çeviri : Sezer Duru , YKY , Aralık 2000..