‘ne kitapsız ne kedisiz..’ – Bilge Karasu

‘..şuracıkta pek kaba saba bir şey söylemekten kaçınmamalı : bir tarih , bir yeniliği ‘görmüyor’ ya da ‘görmemiş’ olabilir ; bir başka tarih ise görür , görebilir.. bu da , tarihin hangi çerçeveye uyarlanmış olduğuna bağlıdır sanırım..

çağımızda duruk bir dünya ‘görüşü’ egemen olabilir mi bir yerlerde ? burada ‘duruk’ derken , kendini tutucu olarak gösteren bir toplumu , bir devleti , bir devletler topluluğunu düşünmüyorum elbet.. yeniliğin , değişmenin , ilerlemenin (ya da gerilemenin) , ‘daha iyiye (ya da kötüye) gitme’nin , buna benzer yüzlerce deyimin tamamıyla dışında kalan , kendini bunların tümünden sıyırmış ya da bunların hiçbirini tanımamış bir yer olabilir mi ? kuramsal olarak böyle bir yer düşünebiliriz gene de : hiçbir yeniliğin , değişikliğin tasarlanamadığı , tasarlanamayacağı bir yer.. merak ettiğim , böyle bir yerde herhangi bir tarihin yazılıp yazılamayacağı , yazılırsa da nasıl yazılacağı.. merak bu ya..

 

(yeni dediğimiz üzerine , ne kitapsız ne kedisiz , bilge karasu , metis yayınları , mayıs 1994)

‘..iki insanın ‘anlaşması’ , dostluğun temel öğesi sayıla gelmiştir.. ne ki ‘anlaşmak’ , çok değişik şeylerin ortak adı olabiliyor..

birbiriyle çok az konuşarak , bakışmakla yetinerek – neredeyse !- anlaşanlar olduğu gibi , durmadan çekişerek , birbirine takılarak , birbirini eleştirip yererek , tek yönlü ya da karşılıklı bir saldırganlığın yırtıcılığa dönüşe vereceği noktanın kıl payı berisinde kalarak anlaşanlar da var ; biri ötekinde sonuna dek eriyerek , yada biri ötekini sonuna dek soğurarak anlaşanlar da var..

bu ‘anlaşma’ların hepsi , özde bir ‘onaşma’ olsa gerek.. karşıdakinin şu ya da bu haliyle , olduğu , olabileceği gibi , olmak , görünmek istediği gibi kabul edilmesi.. ‘

 

(‘dostlarım üzerine’ diye söze girişerek, ne kitapsız ne kedisiz , bilge karasu , metis yayınları , mayıs 1994)

Comments are closed.