EL SECRETO DE SUS OJOS – Gözlerindeki Sır.. – Juan Jose Campenalla

EL SECRETO DE SUS OJOS – GÖZLERİNDEKİ SIR..

 

Yönetmen : Juan Jose Campenalla

Senaryo : Eduardo Sacheri , Juan Jose Campenalla

Görüntü Yönetmeni : Felix Monti

Müzik : Emilio Kauderer , Federico Jusid

Yapım : Arjantin , İspanya , 2009

Süre : 127 dakika

Oyuncular : Ricardo Darin , Soledad Villamil , Pablo Rago , Javier Godino , Guillermo Francella , Jose Luis Gioia..

 

değerli bir arkadaşımın blog sayfasında okuyunca gittim aldım bu filmi.. onun beğenisine ve tahlillerine son derece güveniyorum..

 

hemen izledim , film gerçekten sıkı bir film , çok beğendim.. şimdi bazıları diyecek ki kardeşim sen de her izlediğini beğeniyorsun.. ama ben her filmi izlemiyorum ki , her filmi izleyecek vaktim yok , keşke olsa.. tavsiyelerden , hakkında okuduklarımdan ve hislerimle yola çıkarak genelde alıyorum tanımadığım , bilmediğim  yapımları.. 

 

oscarla adı anılan filmlere de nedense hiç sıcak bakmam.. lise yıllarımda ‘unforgiven’ı sinemada izlerken uyumamdan ve benimle arkadaşlarımın dalga geçmesinden  kaynaklanıyor belki de.. gerçekten bende bir oscarlı film antipatisi var ama nedenini hala çözemedim.. filmimiz de bu sene ki oscar ödüllerinden nasiplendi ve en iyi yabancı film ödülünü aldı..

filme tekrar geri dönersek : filmimiz güney amerika sinemasına olan hayranlığımı biraz daha arttırdı.. özellikle arjantin kökenli veya arjantin konulu filmler çoğaldı ve bu filmlerin hepsi de üst seviyede yapımlar oluyor.. el secreto de sus ojos en iyilerinden birisi.. koltuğunuza sizi yapıştırıyor ve filmden bir an olsun gözlerinizi ayıramıyorsunuz..

film 1999 yılında başlıyor.. emekli bir savcı yardımcısı olan benjamin esposito bir roman yazmayı düşünmektedir.. romanın konusu uzun süre önce gerçekleşmiş morales cinayetiyle ilgilidir.. kendisini ve hayatını oldukça etkileyen bu davayla iligili eski amiri ve çok sevdiği ama bir türlü açılamadığı irene menendez’in yanına gider.. bu konuyu irene’ye danışır.. irene eski yardımcısına önce karşı çıksa da daha sonra romanı yazması konusunda teşvik eder.. morales cinayeti savcı irene’nin de hayatına büyük etkide bulunmuştur.. bu andan sonra filmimiz geçmişe geri dönüşlerle hayli sürükleyici ve sizi koltuğunuza mıhlayacak kadar gerilimli hale gelir..

arkadaşlığın , sevginin , fedakarlığın , aşkın , adalete olan inancın güzelliklerini filme çok güzel işliyor yönetmen campanella.. bunun yanı sıra askeri darbe sürecinde ülkedeki değişimin nasıl adalet sitemine yansıdığını , kişisel hırs ve intikam istekleri için devlet gücünün nasıl pervasızca kullanıldığını da filmde işliyor campenalla..  arjantindeki askeri yönetimin nasıl insan  hayatının her milimine sızabildiğini ; nasıl insan öldürmenin olağan bir hale geldiğini ve faşizmin gözünü kırpmadan adalet mekanizmasını kendi kişisel çıkarları için nasıl fütursuzca kullanabildiklerini slogan atmadan çok güzel gösterip , o günleri hissettiriyor bizlere..

(fotoğraf : yönetmen ‘campenalla’..)

filmde özellikle öldürülen kadının kocasının karısına duyduğu büyük aşk ve onun ölümünden sonra onun için yaptıkları gerçek aşkın örneklerinden birisini veriyor bizlere.. 

filmin ana karakterleri benjamin ve irene’yi değil de bunların dışında filmde benim en sevdiğim karakter arkadaşı için çaktırmadan ölmeyi göze alan ve ölen alkolik ‘sandoval’ karakteri.. bittim izlerken sandoval’ı.. hele sandoval’ın , savcının bürosunu arayanları her defasında ‘yanlış numara burası kasap , berber , bakkal filan’ diye tersleyip telefonu kapatmaları benim ve ‘dayının’ çoğu zaman yaptığımız şeyler olduğundan gülmekten yıkıldım.. savcının bürosunda geçen sahnelerdeki diyaloglar mükemmel..

filmde bir stadyum sahnesi var ki küçük dilinizi yutabilirsiniz.. kamera gökyüzünden stadyumdaki kalabalığın içine kesintisiz şekilde inerek kahramanları buluyor ve bu andan sonra müthiş bir tek parçalık uzun kovalamaca sahnesi başlıyor..

beni etkileyen sahnelerden birisi de savcı irene ile yardımcısı benjamin’in , katile suçunu itiraf ettirmek için kurguladıkları mizansen ve katili çıldırttıkları sahne..

ama beni en çok etkileyen sahne  öldürülen morales’in karısının katilinin bir gün mutlaka tren istasyonundan evine gideceğini düşünerek istasyonda her gün sabırla beklemesiydi.. geçmişteki ve günümüzdeki bekleyişlerime götürdü beni.. sonsuz bekleyişlerime.. 

neyse filmi olduğu gibi yazmayalım buraya..  bir şey de kalmadı filmden zaten izleyeceğiniz.. şaka şaka , filmde çok yoğun ve karışık bir olay örgüsü var.. ana karakterler ve ana temalar dışında yan karakterler ve ara temalar da var..

filmdeki tek handikap son yarım  saatte artık tamamen filmin nasıl çözülebileceğini hissediyorsunuz.. senaryo burada biraz zayıflıyor ama bu benim bu filme on üzerinden on vermeme engel olmuyor.. iyi seyirler.. 

Crockett..   

 

Filmden unutulmaz replikler :

benjamin : ‘neden hiçbir şey yapamıyorum ? yirmi beş yıldır kendime bunu soruyorum ve yalnızca tek cevabım var :unut gitsin.. başka bir hayattı. bitti. sorma. başka bir hayat değildi. bu hayattı.. işte bu. anlamak istiyorum nasıl boş bir hayat yaşayabilir.. hiçbir şey ile dolu bir hayat nasıl yaşanır.. ‘

sandoval : ‘bir erkek her şeyini değiştirebilir. yüzünü, evini, ailesini, kız arkadaşını, dinini, tanrısını.. yine de değiştiremeyeceği bir şey var benjamin : tutkularını değiştiremez!’

Comments are closed.