Archive for Ocak, 2010

DENİZİN BEKLEDİĞİ..-AFŞAR TİMUÇİN

DENİZİN BEKLEDİĞİ
Seni sevmek mor denizlerdi biraz
Ne kadar gidilse bir o kadar bitmeyen
Umutlar ve yıkışmalar ardında direnilen
Seni sevmek mevsimler içinde en güzel yaz
 
Seni sevmek yaşamanın aşılmaz büyüklüğü
Seni sevmek kan dolu yüzyılları korkutan
Ve sığınıp ılık kıyı kentlerine bir akşam
Seni sevmek çocukların düşlerinde gördüğü
 
Varılırdı daha saydam günlere isteseler
İsteseler yalnızlık giremezdi evlere
Seni sevmek bir kırlangıç olacak bekleseler
Ve uçacak durmadan adasız denizlere
 
Kim bulacak cam kırığı gözlerinde sevgimi
Sonra yalnız kalmak gibi yoksulca uğuldayan
Bütün okyanusların baş eğdiği tek kaptan
Sana verdim geç diye bütün denizlerimi

AFŞAR TİMUÇİN

LHASA DE SELA.. (27 Eylül 1972 – 1 Ocak 2010)

Lhasa De Sela’yı da kaybettik.. Yeni yılın ilk günü aylardır savaştığı kanserle mücadeleyi bırakıp yollara düştü..

1 Ocak 2010.. Yeni yılın ilk günü 37 yaşında bıraktı gitti bizi Lhasa De Sela..

Tindersticks dinlerken duymuştum ismini ilk kez.. ‘Sometimes it hurts’ adlı şarkılarında Stuart Staples’e eşlik ederken tanımıştım Lhasa’yı.. Daha sonra Stuart Staples’in ‘That leaving feeling’ şarkısını da beraber seslendirmişlerdi..

Meksikalı Yahudi bir aileye mensup Lhasa De Sela.. 1972 yılında Meksikada doğan Lhasa De Sela genç yaşta müziğe başladı.. Gitarıyla kendi bestelerini kafelerde yaptığı programlarda seslendirdi.. Müziğini geliştiren Lhasa albüm çalışmalarına başladı.. İlk albümünü 1998’de çıkardı..

  

Şarkıları , besteleri ve yumuşacık güzel sesiyle bize üç albüm bıraktı.. İlk albümü ‘La Llorona’yı 1998 de çıkaran Lhasa 2003 yılında ikinci albümü ‘The Living Road’u çıkardı.. Son albümü ‘Lhasa’yı da 2009 yılında bizlere hediye etti..

Huzur verici sesini arayacağız.. Con toda palabra , soon this space will be too small’u , el pajaro , de cara a la pared’i ve diğerlerini dinlerken Stuart Staples’la beraber kanayıp ağlayacağız..

 ‘..soon this space will be too small
and i’ll go outside
to the huge hillside
where the wild winds blow
and the cold stars shine
i’ll put my foot
on the living road
and be carried from here
to the heart of the world..’ Lhasa De Sela

(Ayrıntılı bilgi : lhasadesela.com)

‘con toda palabra
con toda sonrisa
con toda mirada
con toda caricia

me acerco al agua
bebiendo tu beso
la luz de tu cara
la luz de tu cuerpo..’

‘with all words
with all smiles
with all looks
with all caresses

i draw near the water
drinking your kiss
the light of your face
the light of your body..’

KİRACIYIM BİR ACIYA..- METİN ALTIOK

SÜVEYDA

Yeni bir sözcük öğrendim geçende rastlantı sonucunda;
Eskiden yüreğin ortasında bulunduğu sanılan siyah nokta,
Yani mecazi anlamda bir gizli niyet bir duygu ve düşün
Ve bitkibiliminde tohumun içindeki o itici güç sürgün.
Yoklayın kendinizi şimdi hepiniz sonra söyleyin bana;
Nedir yüreğinizdeki siyah nokta gizli niyet süveyda?’

METİN ALTIOK


KİRACIYIM BİR ACIYA 

Sen ey kendiyle yetinen;
Fosforun yeri gece.
Ne yapar gecesiz ateşböceği?
Belki anlamsız ve delice
Kumrunun inanılmaz yuvası
Bir direğin tepesinde.
Ama boşluktur biraz da
Bir kuşu biçimleyen.
Bence böyle seni bilemem.
Sen imzalarsın sabah akşam
Defterini bensizliğin,
Bense kanla öderim
Kirasını kaldığım evin.
Bir takvimi tersten açardık
Eğer isteseydin.
 

Sen ey kendiyle yetinen;
Ne derlerse desinler
Su eğimine gidecek.
Sen şaraba banılmış ekmek;
Deltasıyız bütün sözlerin
Ve söz sonunda bak nasıl
Senle bana gelecek.

Sen yarım kalmış bir aşkın
Kaçınılmaz sürgünü,
Katlanan göğsündeki kayaya
Sen orda şimdi bir hüznü köpürt,
Ben bir çocuğa su vereyim burda.
Ben ki kiracıyım bir acıya

Sen ey kendiyle yetinen;
Artık suyumuz bulanık,
Bir güneş bile olsa sonunda
Yolumuz kırık, önümüz karanlık
Ve ağır tuğrası alnımızda
Padişah yalnızlığın
Ama yine de umudumuz kalabalık.

METİN ALTIOK

Bir Acıya Kiracı (Bütün Şiirleri) – Yapı Kredi Yayınları YKY – Ocak 2006 Baskısı. 

‘ne kadar uzağım ben her şeyden..’ – SEVİM BURAK – Beni Deliler Anlar

‘..Bu dünyayı izleyenlere bir halt yok.

Açıkgözler için hiçbir şey yazmayacağım.

Dünyalarını kaybetmişler için..

Kendim için yazacağım. Erken bunamışlara , hayalperestlere, çok acıklılara, bu dünyadan gitmek üzere hazırlık yapanlara yazacağım..

Yalnız aklını kaybetmişlerle bu dünyayı paylaşacağım. Aşktan aklını oynatanlara, şizofrenlere, aşırı romantiklere ve aşırı sadistlere. Delilere yazacağım..’ 

SEVİM BURAK – Beni Deliler Anlar

Hayykitap , Kasım 2009

‘Kimse önünü görmüyor. Herkes birbirini çiğniyor. Ne tuhaf değil mi?

Kimse gittiği yeri bilmiyor. Herkes hayretle bunu birbirine soruyor. Herkes kendi kendine konuşuyor. Malum her insanın altında başka bir insan yatıyor. İnsan inanmak istemiyor. Biliyorsun hayatta her şey gizlidir. Her hadise bir sırdır. Başka ne yapabiliriz. Daha nasıl olabiliriz? Mutlu olmak için ne diyebiliriz? Bu yüzden herkes birbirine bakıyor ve herkes birbirinden şüpheleniyor..

Tek düşünebildiğim ve anladığım sözler bunlar. Aydınlıkta olan tek şey bilincim. Kendi kendimin önüne bir karartı gibi düşüyorum. Kendimin de düş olduğuna inanıyorum. Düş gördüğüme o kadar eminim ki, şu başkalarının hayatını görmesem. Kapalı perdelerin arkasında düş-uyku-korku geçiriyorum. Sanatımın düş olduğunu biliyorum. Birdenbire aydınlığa çıkınca deli oluyorum. Kimsenin suratını görmek istemiyorum. Benim yazdıklarımla bu suratların ne ilişkisi var? Düş görerek bir yandan da uyanık yaşayamam. Tek çelişkim insanlar. Dünya , benim. Her şey yalnızlığıma bağlı. Kimseyle bağ kuramam artık. Nasıl yaşayabilirim onların arasında hikayelerim gibi. Nasıl düşünebilirim Bilal Beyin not defterinde olduğu gibi, insanların arasında? Nasıl yerlerde emekleyebilirim? Benden şu dünyada beklenebilir mi yarattığım şeyler gibi yaşamam? Yazdıklarıma bakarak benden ne beklenir? Ne kadar uzağım ben her şeyden..’ 

SEVİM BURAK – Beni Deliler Anlar

Hayykitap , Kasım 2009

‘Baştan sona mutlu ya da mutsuz, içi ve dışıyla tutarlı bir yol çizebilendir yazar. Ama herkes masal anlatıyor. Alıştığı şeyleri tekrar tekrar dinliyor. Benim yazarlığımın kendi kendini kandırır bir yanı yok..’

‘Gözlerimi , kulaklarımı , kalbimi kapatmalıyım bütün güzelliklere, zenginliklere ki, aklım herkesin görüp sevdiği şeyleri görmesin, güzelliklere dalıp yanlış düşüncelere kapılmayayım. Sevgi mevgi isteyip kendi kendimi kandırmayayım. Sonra yaşam beni cezalandırır, yazamam..’ 

SEVİM BURAK – Beni Deliler Anlar

Hayykitap , Kasım 2009

ABED AZRIE..

ABED AZRIE..

ABED AZRIE , 1945 Suriye Halep doğumlu Arap müzisyen..

 

ABED AZRIE’nin sesini ilk duyduğunuzda şaşıracaksınız yumuşaklığına , kadife bir ses.. Sizi alıp götürüyor sesiyle gökyüzünde gezintiye çıkarıyor.. Müslüm Gürses ve Leonard Cohen Arapça öğrenmiş onlar mı söylüyor diyebilirsiniz kendi kendinize ama yılların şarkıcısıdır karşınızdaki : ABED AZRIE’dir..

 

Doğumundan sonra bir süre Beyrut’ta yaşayan ABED AZRIE daha sonra 22 yaşında Paris’te yaşamaya başlamıştır. 

2000 yılında kendisiyle yapılan bir röportajında günümüzde Arap Dünyasında , Arap ülkelerinde sanat yapmanın mümkün olmadığını , çünkü her şeyin haram veya helal olup olmadığına bakıldığını , sanatın haram ya da helal kıstaslarıyla sınırlandırıldığını , engellendiğini , yok edildiğini ; sanatçıların üzerinde ölüme varan şekilde cezalandırmalar yapıldığını söylemiştir. Oysa bulunduğu ortamda özgür olduğunu ve kimsenin politik argümanlara göre , politik görüşlere ya da dini inançlara göre sanat yapması için dayatmalarda bulunmadığını söylemiştir.

 

Yönetmenler Ryad Chaia ve Elia Suleiman’ın filmlerinde besteleri film müziği olarak kullanılmıştır.

 

Klasik Arap müziğini klasik müzik aletleriyle icra eden ABED AZRIE bestelediği şarkı metinlerini klasik edebi metinlerden seçiyor.. Bestelediği metinlerden bazıları İbn Arabi , Ömer Hayyam , şair Adonis sayılabilir. Hele Leyla ve Mecnun’dan besteledikleri de unutulmamalıdır.. Lapis Lazuli ve Omar Khayyam albümlerini mutlaka dinlemenizi kaçırmamanızı öneririm..

 

ALBÜMLERİ : 

1990 , Aromates

1994 , Epope Gilgamesh

1996 , Lapis Lazuli

1999 , Pour Enfants Seulement

1999 , Omar Khayyam

2001 , Venessia

2006 , Suerte Live

2007 , Chants d’amour et d’ivresse

2008 , Mystique

‘başlayacak her savaşa sözcük taburları öncülük eder..’ – JEAN BLOT

‘Başlayacak her savaşa sözcük taburları öncülük eder.. Çatışmanın temelinde yatan çıkar ilişkilerini çözmek yazarların üstesinden gelebileceği bir iş değildir.. Ama savaşa öncülük eden, onu maskeleyen, allayıp pullayan sözcük taburları doğrudan denetimimiz altındadır, burada sorumluluğumuz birincildir. Geçmişte birçok kez yeteneklerimiz savaşı körüklemek için kullanıldığından sorumluluğumuz daha da büyüktür. Savaş barıştan önce gelir. Çünkü kökeninde korku yatar. Savaş korkunun bir çeşit yansıması, sahnelenmesidir ve korku cesaretten önce var olmuştur.. Eğer çıkar , kendisine hizmet edecek eli silahlandırmak için bir maskenin ardına gizlenecek bu ele hükmeden kalbi ve zihni kandıracaksa, ilk destekçisi, başkasından yani yabancıdan duyulan korku olacaktır. Bir başka deyişle, çıkar, daha doğrusu onun hizmetinden olanlar, yüzyılların korkusunu işlerinin geldiği yöne çevirip harekete geçireceklerdir..’

JEAN BLOT (ALEXANDRE BLOKH) – Kalıtımsal Düşman , 1986

(Kaynak : Şiirde Barış Teması , NURŞEN AYDOĞAN , İnsancıl , Ocak 2010 sayısı)

‘acılardan daha büyük bir yer yoktur..’- PABLO NERUDA

NOKTA
acılardan daha büyük bir yer yoktur
bir tek evren var, o da kanayan bir evren..

PABLO NERUDA

 

‘..İnlerinin içinde yoktular ama gördüm

ben Kötüleri de Kötülükleri de

Bir peri masalıda, karanlık ve mağara

Gördüm. Oydu. Mahkemelerde oturuyordu

Mecliste elbiseler içindeydi. Gördüm oydu

ve saçları taralıydı. Tartışmaları çarpıtmakta

ve fikirleri hep ceplerinde dolaştırmaktaydı.

Kötüler ve Kötülükler

şimdi yıkanıp çıktıklarında ortalığa; öyledir ya

sarınıp sarmalandıklarında tatminleri

ve o dört dörtlük kibarlıklarıyla

sahte dekorlarının ortasında..’

 

PABLO NERUDA

(Çeviri : Pınar Savaş – Agora Kitaplığı)