Archive for Ocak, 2010

Günün Şarkısı : Dışarda kar yağıyor.. – Ünol Büyükgönenç

İstanbul kar altında , dondurucu bir soğuk , kar tipi yağıyor.. Bu havada dinlenince daha da bir anlamlı Ünol Büyükgönenç’in şarkısı.. Perdeleri açın ve şarkıyı dinleyin.. Dışarda kar yağıyor..

DIŞARDA KAR YAĞIYOR

Hava çelik bir ustura gibi
Dışarda kar yağıyor
Zemherinin en acımasız günleri
Dışarda kar yağıyor

Öyle masallardaki gibi incecikten
Ya da lapa lapa değil
Döne döne buram buram
Dışarda kar yağıyor

Hava ustura gibi soğuk
Minicik elleriyle
Üşümüş ayaklarını oğuşturan çocuk
Geceleyin araba vapurunda ürkek gözlerle
Biletçiyi kolluyor

Dışarda kar yağıyor

Morarmış ellerini ısıtmaya
Yetmiyor nefesi
Kimi kimsesi
Gidecek bir yeri yok

Dışarda kar yağıyor

Sırtında paltosu yok
Dışarda kar yağıyor
Ayağında papucu yok
Dışarda kar yağıyor

Hava soğuk çok soğuk çok
Gün yılın bir çocuk bir çocuk günü olabilir
Yıl dünya çocuk yılı olabilir
Onun bunlardan haberi yok

Üşümüş acıkmış
Sıcacık bir çörek gibi güneşi düşlüyor
Sevilmemiş
Bilinmemiş
Unutulmuş
Dışarda kar yağıyor..

Solist : Ünol Büyükgönenç
Söz-Müzik : Ünol Büyükgönenç
Tarih : 1979
Yavuz Plak

‘insanlar oynuyorlar ; çünkü doğuştan yalancılar..’ – J. P. SARTRE

‘..insanlar kahramanları oynuyorlar ; çünkü korkaklar… azizleri oynuyorlar ; çünkü kötü ruhlular.. suikastçiyi oynuyorlar ; çünkü yanı başlarındaki komşularını öldürmek için yanıp tutuşuyorlar.. insanlar oynuyorlar ; çünkü doğuştan yalancılar..’ – J. P. SARTRE

 

‘..işkencenin kör edici parlaklığı gökyüzünün en yüksek noktasında, tüm ülkeyi aydınlatıyor; bu parlak ışık altında tek bir kahkaha bile artık samimi çıkmıyor, öfke ve korkuyu maskelemek için boyanmamış tek bir yüz, tiksintimizi ve suç ortaklığımızı ele vermeyen tek bir hareket yok artık.. bugün nerede iki fransız buluşsa aralarında ölü bir beden var. bir mi dedim ? fransa vaktiyle bir ülkenin adıydı; dikkat edelim ki 1961’de bir nevroz adı olmasın..’  – J. P. SARTRE (Cezayir Üzerine..)

‘..yarın şehre ineceksin ,

gözlerinde benim yaşayan son halimi taşıyacaksın ;

dünyada onu bilen tek sen olacaksın.

Unutmamalı !

ben, senim.

yaşarsan,

yaşayacağım..’

J. P. SARTRE

ROSA.. ROSA.. ROSA..

ROSA

Benim adım Rosa

Çatıların üzerinde

Rüzgarın ötesinde esen

Ruhun şarkısıyım

Dünyayı değiştirmeye çalıştım

Ve rüyamızı kurtarmak için bir şarkı oldum sonra..

ELENI KARAINDROU

‘..burada uyuyor
rosa luxemburg
alman işçileri için savaşan
polonyalı bir yahudi
çelişkilerinin mazlumlarca gömüldüğü
alman zorbalarının
emriyle öldürülmüştü..’

BERTOLT BRECHT

(Rosa Luxemburg’un başı dipçikle ezilerek öldürüldükten sonra atıldığı kanaldaki yere yapılan anıt..)

‘..yabancılaştırılan ve aşağılanan, yalnızca ekmeği olmayan değil, aynı zamanda, onunla paylaşacak bir dilimi olmayan büyük ve güzel insanlıktır..’ – ROSA LUXEMBURG

‘..insan olmak, esas meseledir. ve bunun da anlamı; dik, açık ve aydınlık olmak, her şeye rağmen mutlu, umutlu olmaktır, çünkü ağlamak, sızlamak zayıflığın bir göstergesidir..’ – ROSA LUXEMBURG

Günün Şarkısı : Karatoprak – ÜÇ HÜREL..

KARATOPRAK

Bir gün gözlerimden gözlerin silinecek
Artık ellerime ellerin değmeyecek
Kara toprak seni benden koparıpta ikimizi ayıracak
Fakat bil ki aşkımız hep yaşayacak

Bir gün nefesimde nefesin olmayacak
Artık gül yüzünün gülleri hep solacak
Kara toprak seni benden koparıpta ikimizi ayıracak
Fakat bil ki aşkımız hep yaşayacak

ÜÇ HÜREL (1970)

KLEINE FREIHEIT – (KÜÇÜK ÖZGÜRLÜK).. – YÜKSEL YAVUZ

‘Bir zamanlar Avustralya kıtasına gitmek isteyen iki karınca varmış Almanya’da.. Yola koyulmuşlar.. Henüz şehirden  çıkmadan Altona’da bir bulvarda ayakları sızlamaya başlamış.. Akıllıca davranıp yolun kalanına devam etmekten vazgeçmişler..’  – KLEINE FREIHEIT –  (KÜÇÜK ÖZGÜRLÜK)..

Hamburg’da yaşayan Kürt genci Baran,  St. Pauli’nin merkezinde yaşamakta ve bir kafede çırak olarak çalışmaktadır. Sığınma talebi reddedildiğinden, Alman Kanunlarına göre 16. yaş gününde sınır dışı edilecektir.

Bir gün, siyah bir Afrikalı olan ve kendisi gibi Almanya’da kaçak yaşayan Chernor’la karşılaşır. Chernor uyuşturucu işi yapmakta ve Avustralya’ya gitme rüyasını gerçekleştirebilmek için para kazanmaya çalışmaktadır.

Chernor’la birlikte vaktini geçirmeye başlayan Baran onu çalıştığı kafede işe aldırmaya çalışsa da patronu ‘bizim adana kebapları lahmacunları bir zenci mi servis edecek’ diye buna karşı çıkar..

Bir süre sonra Baran bisikletiyle yaptığı kaza sırasında kendisini yerden kaldıran yaşlı bir Kürt olan ve kaçak olarak Almanya’da yaşayan Selim’le tanışır.. Selim’i çalıştığı kafeye davet eder.. Birkaç gün sonra kafeye gelen Selim’i kafede çalışan ve Baran’ın kuzeni olan Haydar tanır.. Haydar Selim’le konuşurken yandaki tezgahta çalışmaya devam eden Baran anne ve babasının ölümünden eski köy korucusu Selim’in sorumlu olduğunu duyar ve hayatına bir de intikam alma düşüncesinin yarattığı bunalım girer..

Heyecanlı , sürükleyici , günümüzün sorunlarına Almanya’dan bir bakış açısı getiren on numara bir film.. Almanya’da yaşayan Kürt Yönetmen Yüksel Yavuz’un kendi yaşamından kesitler de taşıyan film izlenmesi gerekenlerden.. Baran’la , Chernor’un dostluğu , dayanışması gerçek bir dostluk , arkadaşlık özlemi çekenleri mutlu edecek , duygulandıracak..   

  

 

Yönetmen : Yüksel Yavuz
Senaryo : Yüksel Yavuz
Görüntü Yönetmeni : Patrick Orth
Müzik : Ali Ecber
Yapım : 2003, Almanya , 98 dk.

Oyuncular :
Çağdaş Bozkurt (Baran)

Leroy Delmar (Chernor)

Nazmi Kırık (Haydar)

Necmettin Çobanoğlu (Selim)

Suzana Rozkosny (Alma)

Sunay Girişken (Nergiz)

Naci Özaslan (Şef)

‘Küçük Özgürlük’ 15. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin Ulusal Yarışma bölümünde En İyi Film Ödülünü kazandı.

 

‘Son filminize dönersek, öncelikle filmin isminin neden Küçük Özgürlük olduğunu sormak istiyoruz?

Bana kalmış olsaydı Türkçe adını ‘Bir Yudum Özgürlük’ diye koyardım. Küçük Özgürlük adının Hamburg’la bir ilgisi var. Hamburg’da Küçük Özgürlük (Kleine Freiheit), Büyük Özgürlük (Grosse Freiheit) diye birbirine paralel çok farklı iki sokak var. Küçük Özgürlük sokağı renksiz, çıplak, kuru bir sokak. Büyük Özgürlük sokağı ise, pavyonların, kumarhanelerin, barların olduğu ünlü bir sokak. Seks gösterileri vs. yapılıyor. 50’li yıllarda, Almanya savaştan çıktıktan hemen sonra Almanların ünlü aktörü Hans Alberts’in oynadığı ‘Büyük Özgürlük’ adında şaşalı bir film yapılmıştı. Savaşın yıkıntılarının üzerini örten orta üst sınıfın tatlı yaşantısını anlatan popüler bir filmdi. Ben de yaklaşık 50 yıl sonra Almanya’yı diğer sokaktan göstermeye çalıştım. O filme bir gönderme yaptım. Alman seyircisi filmimi izlediğinde bunu anlayacaktır. Almanya’da daha gösterilmedi film. Dağıtımcıdan kaynaklanan sorunlar yüzünden, Mart başında gösterime girecek orada..’

(YENİ FİLM SAYI 4 , YÜKSEL YAVUZ’LA SÖYLEŞİDEN..) 

BEN SANA TEŞEKKÜR EDERİM.. – ÜLKÜ TAMER

BEN SANA TEŞEKKÜR EDERİM 
Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta. 
Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
ÜLKÜ TAMER

Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka.. – EDİP CANSEVER

Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka

‘..Bir oyun başka olamaz oyundan gibi
Bir söz başka olamaz sözden gibi
Bir şey başka olamaz şeyden gibi
Tam öyle gibi, varıyor gibi bir mutluluğa
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka

Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.

Hiçbir şey ! Kimse bir gün gözlerimi sevmeyecek korkuyorum
Bir yaşlı kadın en erkek boyutunda..’

EDİP CANSEVER

(Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka şiirinden bir bölüm..)

BEN.. – JORGE LUIS BORGES

BEN

Kafatası ve gizli kalp, içimde,

görmediğim o kan yolları , sonsuz,

gizli düş dünyası, o Proteus,

iç organlar, ense, iskelet bir de.

Ben bu şeylerim. Şaşırtıcı  ama,

hem de bir kılıcın belleğiyim ben,

bir güneşin, batarken tek başına

altına, gölgeye, hiçliğe dönen.

Ben yaklaşan gemileri görenim

limandan ; ben eskimiş kitaplarım,

eskittiği oymalarım zamanın;

ölmüş olanlara gıpta edenim.

Daha da garibi , sözleri böyle

ören olmak, bir odada, bir evde. 

JORGE LUIS BORGES

(Çeviri : Selahattin Özpalabıyıklar)

BORNOVA BORNOVA.. – İNAN TEMELKURAN

‘12 Eylül Türkiye’nin üzerine asfalt çekti. Biz onu çatlatan otlar olmak niyetindeyiz..’-İNAN TEMELKURAN 

Sinopsis : 

Film hayallerimizin iyice küçüldüğü, ruh sağlığımızı bozmadan yaşamanın zorlaştığı bir dönemde geçer. Sıradan hayatlar büyük umutlara dönüşmüştür.


“Ah bize de bir şans verilse” diye diye mahalle bakkalının önünde günlerini geçiren Salih ve Hakan abi-kardeş gibidirler. Askerden yeni dönen ve sakatlık yüzünden futbolculuk kariyeri başlamadan bitmiş olan Hakan vasıfsız ve işsizdir. Taksici olmayı bekler. Mahallenin psikopatı Salih abisi onu dinleyen ona kendince öğütler veren tek kişidir. İyi ve eğitimli bir aileden gelen Salih mahalledeki her türlü yasadışı işe bulaşır. Çevredeki herkes ondan korkar. Hakan’ın “hasta olduğu” ama konuşmaya cesaret edemediği liseli Özlem de buna dahildir.


Erotik fanteziler yazarak geçimini sağlayan felsefe doktora öğrencisi Murat Salih’in çocukluk arkadaşıdır. Hakan’a, Salih ve Özlem arasında geçen ve erotik fantezi olarak kullandığı bir olayı anlatır. Hakan, hayalkırıklığına uğramış ve kafası karışık olarak anlatılanların tamamını öğrenmek için Özlem’in evine doğru yola çıkar. Özlem ise Hakan’ı görünce ondan korkar. Ancak hiçbir şey anlatıldığı gibi değildir. Olaylar buradan sonra gelişir.
 

 

(Fotoğraf : İnan Temelkuran)

Yapım:2009 ~ Türkiye

Yönetmen:İnan Temelkuran

Senaryo:İnan Temelkuran

Yapımcı:İnan Temelkuran

Görüntü Yönetmeni:Enrique Santiago Silguero

Müzik:Harun İyicil,  Ferit Özgüner

Süre:1 saat 32 dk 

 

Bornova Bornova’nın 46. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivalinde aldığı ödüller:

 

En İyi Film: Bornova Bornova
En İyi Erkek Oyuncu: Öner Erkan – Bornova Bornova
En İyi Kurgu: Erkan Tekemen – Bornova Bornova
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Damla Sönmez – Bornova Bornova

www.bornovabornovafilmi.com

DÜŞÜ NE BİLİYORUM.. – NİLGÜN MARMARA

DÜŞÜ NE BİLİYORUM 
Kimdi o kedi, zamanın
eşyayı örseleyen korkusunda
eğerek kuşları yemlerine,
bana ve suçlarıma dolanan?
 
Gök kaçınca üzerimizden ve
yıldız dengi çözüldüğünde
neydi yaklaşan
yanan yatağından aslanlar geçirmiş
ve gömütünün kapağı hep açık olana?
 
Yedi tül ardında yazgı uşağı,
görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o
ve bağlanmıştır körler
örümcek salyası kablolarla birbirine
sevişirken,
iskeletin sevincini aklın yangınına
döndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.
 
Yine de, zaman kedisi
pençesi ensemde, üzünç kemiğimden
çekerken beni kendi göğüne,
bir kahkaha bölüyor dokusunu
düşler marketinin,
 
uyanıyorum küstah sözcüklerle:
Ey, iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini
gördüm ben! 

NİLGÜN MARMARA