Archive for Kasım, 2009

Bir Sözcük..- Yannis Ritsos

euginedelacroix-liberty

(Resim : Liberty – Özgürlük , Eugène Delacroix , 1830)

BİR SÖZCÜK

 

Bir şey bilmiyorum – dedi – bir şeyim yok, bir şey değilim
buradaysam, dünyanın içinde, çakılmış bir büyük kanatla göğsüme,
o’dur öğrendiğim tek sözcük, söyler ağlarım-
onu tanıyorum, onunla varım, onu haykırırım rüzgâra-
uykusuz ıssız gecelerde öldürenlerin öğrettikleri
onca taşın taşlanmanın altında – yalnız bir sözcük:
Özgürlük, Özgürlük, Özgürlük.

 

YANNIS RITSOS

(Çeviren : Ahmet Yorulmaz)

yannis-1

GARAGE OLIMPO – OLIMPO GARAJI.. – Marco Bechis

GARAGE  OLIMPO  (OLIMPO  GARAJI)

 

garage-2

Yönetmen : Marco Bechis
Senaryo : Lara Fremder , Marco Bechis
Görüntü Yönetmeni : Ramiro Civita
Müzik : Jacques Lederlin
Yapım : 1999 , Arjantin – İtalya , 98 dakika..

Oyuncular : Antonella Costa , Carlos Echeverria , Dominique Sanda , Enrique Pineyro

garage-3 

70’li yılların sonu, Arjantin. Maria cuntaya karşı savaşan bir sol örgütün üyesidir ve Buenos Aires’in banliyölerinde çocuklara okuma-yazma öğretmektedir. Maria’nın annesinin işlettiği küçük pansiyonda kalan Felix de Maria’ya aşıktır. Felix utangaç, çekingen bir genç adamdır ve söylediğine göre bir garajda çalışmaktadır. Bir gün Maria annesinin gözü önünde kaçırılır. Götürüldüğü yer Olimpo Garajıdır – Arjantin diktasının binlerce insana işkence ettiği yer. Ama hayat Maria için biraz farklı bir senaryo hazırlamıştır, işkencecisi çekingen kiracıları Felix’in ta kendisidir..

garage-6

garage-8

1976 -1982 seneleri arasında Arjantin’deki askeri cunta rejiminin kimilerince görülmeyen , bilinmeyen yüzünü konu alan 1999 yapımı Marco Bechis filmi unutulmayacaklar arasına girmiş bir başyapıttır..

garage-10

Flaş.. – Edip Cansever

FLAŞ 

……………….
Yaşlandık da ondan mı
Susarak katlanıyoruz her mutsuzluğa
Saatlendiriyoruz günü
Bölüyoruz dakikalara
Bir hiç oluncaya kadar bölüyoruz onu.
Bölüyoruz yani bütün mutsuzluklara
Bir yaprak saniyesi geçiyor usul usul
Penceremizden
Mavi mavi hatmiler parlıyor dışarıda
Dışarıda küçük bahçemizde
Ayak izleri gibi gökyüzünün
Hatmiler
Bırakıyoruz bu sessiz uyuma kendimizi
Derken bir mavi damar, bir dudak büküş
İyi anlaşılamayan bir ses sokaktaki
Çırpına çırpına yükselen duman
Bir tutam saçın öne düşüşü
Sanki bir sardunya bir yaz boyu ne kadarcık uzarsa
Kaça alınırsa bir tükenmez kalem
Doluyor içimize öyle
Hayatın birdenbire anlaşılması gibi bir duygu gürültüsü
Yağmur yağacak.

…………………………….

Yorulduğun zaman söyle
Susalım, hiç konuşmayalım istersen
Sussak da, hiç konuşmasak da, sözlerin senin
Açık denizler gibidir zaten elimde
Her zaman ama her zaman bir kıyıyı sezdiren
Hatırlıyorum da kelimelerini bir bir:
Şairlerin flaşları kalpleridir
Dışarıya da parlamalı biraz
Kaldı ki ben içimde gezinmekten yoruldum
Sensin, iyi anlarsın beni
Gözlerine başka türlü bakıyorum
Ben bütün gözlere başka türlü bakıyorum şimdi
Nemli bir tülbent olup buğulanıyor
Ve yaslı ve mahzun
Ve devrilmiş bir boya kabı gibi de yoğun
Memleketimin gözleri
Yağmur yağacak.
……………………..

EDİP CANSEVER

edip-3

Zamanla.. – Süreyya Berfe

DSC02053

Zamanla

Düşününce uzaklarda olduğunu
öyle uzuyor ki zaman…
Bugün ne?
Hafta bitti bile.
Bana sorarsan daha günler var.
Ne acı
günlerle ölçülüyor ayrılıklar.

Duyunca uzaklarda olduğunu
öyle duruyor ki zaman…
Saat kaç?
Gün bitti bile.
Bana sorarsan daha saatler var.
Ne tuhaf
saatlerle ölçülüyor ayrılıklar.

Bilince uzaklarda olduğunu
öyle ağırlaşıyor ki zaman…
Güneş doğdu mu?
Sabah bitti bile.
Bana sorarsan birkaç dakika var.
Ne korkunç
dakikalarla ölçülüyor ayrılıklar.

SÜREYYA BERFE

Bırakıp gittin beni..- Louis Aragon

 

DSC04743

BIRAKIP GİTTİN BENİ

bırakıp gittin beni bütün kapılarda
bütün çöllerde tek başıma kodun
şafakta arayıp öğle vakti yitirdiğim
vardığım hiç bir yerde değildin
sensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam
hiçbir şeyin seni andırmadığı bir pazar kalabalığını
denizde dalgakırandan da boşluğunu bir günün
seslenip de senden cevap alamadığım sessizliği

bırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz
her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle
düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni
yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin
düşen hep ben oldum en küçük kımıldanışında senden

başını çevirdiğin için ağladığımı görmedin hiç
bana bakıp görmediğin için
ben yokken içini çektiğin için

ayağına düşen gölgene acıdın mı hiç sen ?

LOUIS ARAGON

hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz..

“bir otelde özel bir oda, alabildiğine insancıl geliyor kulağa, değil mi? ama amaçları kesinlikle insancıl değil, tersine kurnaz bir yöntem uygulanmakta, bana inanabilirsiniz.. bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz.. insan yüzü görmeden, insan sesi duymadan, göz kulak, bütün duygular sabahtan geceye, geceden sabaha en ufak besi alamıyordu, insan kendi kendisiyle, kendi bedeniyle, dört beş dilsiz nesneyle çaresizlik içinde tek başına kalıyordu, kendisini dış dünyaya bağlayan halatın kopmuş olduğunu, o sessiz derinlikten hiçbir zaman yukarı çekilmeyeceğini ayrımsayan dalgıç gibi. yapacak, duyacak, görecek hiçbir şey yoktu, her  yerde ve sürekli hiçlikle çevriliydi insan, boyuttan, zamandan yoksun boşlukta.. bekleyip durur insan. hiçbir şey olmaz. insan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayıncaya dek düşünür, düşünür, düşünür. hiçbir şey olmaz.. insan yalnız kalır.. yalnız.. yalnız..” – STEFAN ZWEIG – Satranç

garage-7

(Fotoğraf : ‘Garage Olimpo’ – Yönetmen : Marco Bechis)

CRISTIANO LUCARELLI

“Livorno’yu eşimden daha çok sevdiğimi söylüyorlar. Bu kesinlikle yanlış. Eşimi de en az Livorno kadar seviyorum.”

Lucarelli

AYLAK ADAM..

aylakadam-1

Yeniden AYLAK ADAM.. Yusuf Atılgan’ın ölümünün yirminci, Aylak Adam’ın yayımlanışının ellinci yılında AYLAK ADAM Yapı Kredi Yayınları tarafından özel bir baskıyla tekrar yayınlandı. 

Geçen yıl Üvercinka’nın (Cemal Süreya), geçen ay da İshak’ın (Onat Kutlar) 50. yıl özel baskısını okuruyla buluşturan YKY,  Yusuf Atılgan’ın ölümünün yirminci, Aylak Adam’ın yayımlanışının 50. yılını da özel bir baskıyla anıyor: Yusuf Atılgan’ın unutulmaz romanı Aylak Adam, hepsi numaralı, 3 bin nüshalık tek bir basımla yeniden yeniden raflara taşınıyor. (ALINTILAR : YKY – Yapı Kredi Yayınları) 

aylakadam-2

aylakadam-3

aylakadam-4

AYLAK ADAM’dan :

‘..Orada duran paltosunu kucağına aldı. Kadın oturdu. Çantasının üstünde uzun tırnaklı uzun parmakları vardı. Az sonra ışıklar sönünce kadın koltuğun ötesine doğru toplandı. Bu çabuk kaçış onu yanındakinin bir yerine gerçekten değmiş gibi üzdü. İçinde kıpkızıl bir öfke kabardı. “Hay lânet olası. İnsem mi beynine?” Kendini güç tuttu. Bu öfke bir kırgınlık, bir başkalarına küsme duygusuyla karışıktı. Seveceğini sandığı insanlar bunlar mıydı? Perdede dünya haberleri gösteriliyor. Bu “karı”nın yanında kalırsa bir şey göremeyecek. Kalktı. Sıradan çıkarken birinin ayağına bastı. Adam hiç seslenmedi. “— Çüş!” falan deseydi bir yanını kırardı. Gitti ilerde boş bir yere oturdu. Arkasında, alaca karanlıkta belli belirsiz kıpırdayan insan suratlarına meydan okurcasına baktı. Ama onu kimse görmedi.
İki saat sonra kalabalığın içinde, sinemadan bir dar sokağa çıkan sanki başka birisiydi. Düşünüyordu: “Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.” Saatine baktı: Dört buçuğa beş vardı. “Eve gidip okusam.” Durağa yürüdü. “Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman sinemalar yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir film görsünler. Sokağa hep birden çıksınlar…” Kafasından geçene güldü. Duraktakiler dönüp baktılar. Kadının biri kaşlarını çattı. Sokakta kendi kendine sesli gülünemeyeceğini bilmeyen yoktu. “Ne adamlar be. Güldüysem güldüm, size ne?” Duramadı orda, yürüdü. Eve gitmeyecek. İçindeki ‘sinemadan çıkmış kişi ’yi öldürdüler. Sağ kalan sıkıntılı, kızgın. Hep ölçülü biçimli mi davranmak gerek? Kim demiş? Başkaları onu eve gidecek sanırken o gidip bir meyhanede içecek. Yolun çivisiz yerinden karşıya geçti. Kayıp giden otomobiller duraksadılar. Bir şoför sövdü..’

aylakadam-5

aylakadam-6

‘kelimeler nimettir, nimetle oyun olmaz..’-Murat Menteş

Korkma Ben Varım

İletişim Yayınları

1. Baskı : 2009

Sayfa : 424

muratmentes-4

 

Korkma Ben Varım

“Öldürdüğüm insanlarla iyi arkadaş olacağımızı düşünmüşümdür hep.”

Dublörün Dilemması’nın yazarından komik, hızlı, şoke edici bir roman daha.

Gönül İşleri Bakanlığı’nda basın müşaviri dövüş ustası Fu.

Başkalarının intikamını alarak hayatını kazanan Gıcırbey.

Tarih öğretmeni dilber Şebnem Şibumi.

Padişah yorganları satıcısı Enver Paşa.

Dul gangster Hayati Tehlike.

Mr. Spock, Abdülcabbar, Ruhiye Hanım, papağan Huduni, cin Jajha, Atom Bombacıyan, Uçan Kız, Abidin Dandini, Leyla Kalahari ve diğerleri…

Korkma Ben Varım’ın her sayfası sürprizlerle dolu.

Aşk, dostluk, intikam, yalnızlık ve şiddetin ustaca harmanlandığı roman, olağanüstü bir enerji saçıyor.

“Bu kitap karnaval sırasında baş gösteren bir bombardımana benziyor.” – MURAT UYURKULAK

 

muratmentes-1

(Kitap kapağındaki fotoğraf : Ah Muhsin Ünlü (Onur Ünlü) , Gökdemir İhsan Gürsoy , Alper Canıgüz.)

Dublörün Dilemması

İletişim Yayınları

1. Baskı : 2005

Sayfa : 263

Dublörün Dilemması Arka Kapak :

Murat Menteş, okumacı, tartışmacı, kavgacı, yani kışkırtıcı bir yazar arkadaşım. Onunla çekişirken çiçek açarsınız. Yazarlık macerasını ben de merakla izliyorum. Peşinen söyleyeyim, fiktif, tümden hayal ürünü metinler sevmem, fakat Murat Menteş’in birbiri peşi sıra kurduğu cümlelerin gücü, benim kendimce şikayetimi kuruntuya dönüştürdü. Ben, Murat’ın yaşındayken kelimelerle kasap gibi boğuşuyordum; Murat aksine, kelimeleri kırbaçlayıp cümleler içinde düzene sokuyor ve bunu pek mahirce başarıyor. Bu yüzden Dublörün Dilemması çok canlı, renkli, inceden felsefi çığlıklarla bezeli bir kitap ve hızla yaklaşan bir yazarı işaretliyor… Böyledir, edebiyat kavgayla başlar huzurla sona erer derler; gerçi ben görmedim, hayırlısı Murat için olsun!..
Nihat Genç

Çok acayip. Çok tuhaf. Müthiş!.. Böyle bir kitabın yazıldığına inanamıyorum. Okuyun, siz de inanamayacaksınız!
Hakan Albayrak

Dublörün Dilemması ilginç, heyecanlı, eğlenceli, derinlikli…
bir roman. Ama galiba en önemli özelliği, bize sözcüklerin gücünü hatırlatması. Hiperaktif bir zekanın ürünü, bu baş döndürücü macerayı okumak büyük keyif! Ben sevdim eller alsın.
Alper Canıgüz

‘..Lope De Vega’ya , Shakespeare’e , Marlowe’a , Ibsen’e , Moliere’e saygım sonsuzdu ; gelgelelim artık tiyatro çağı kapanmıştı. Hayatın kendisi öylesine hileli hale gelmişti ki , tiyatroda ancak can çekişme sahnelenebilirdi..’-M. MENTEŞ / Dublörün Dilemması

muratmentes-2

MURAT MENTEŞ :

İstanbul’da doğdu. Bisiklet tamiriyle uğraştı, ufak tefek sihirbazlık numaraları öğrendi ve amatör olarak boksla ilgilendi. Yediği yumruklar dayanılmaz bir raddeye gelince, ringlere veda edip şiir yazmaya koyuldu. Dergilerde, yayınevlerinde, gazetelerde çalıştı. Kaosa Mütevazı Bir Katkı’da (2001, Şûle Yayınları) medyanın bozucu ve yıkıcı tesirlerini konu etti; Aynalı Barikatlar’da (2003, Şûle Yayınları) ise terörün gündelik hayatlarımıza sindiğini öne sürdü. 2005 yılında İletişim Yayınlarından ‘Dublörün Dilemması’ ,  2009 Kasımında ise yine İletişim Yayınlarından ‘Korkma Ben Varım’ çıktı.

murat

‘GAZETECİ :  kitabında kelimelerle oyun oynayarak, fırlama ifadelere başvurarak can sıkıntını mı gidermeye çalışıyorsun murat?

MURAT MENTEŞ : ben aslında ‘kelime oyunu’ tabirinden hoşlanmıyorum. kelimeler nimettir, nimetle oyun olmaz.’

‘..evren yalnızlıktan da küçükmüş , düşlermiş asıl sonsuz olan..’

……

evren
yalnızlıktan da küçükmüş
düşlermiş asıl sonsuz olan.
……
evren
umutlardan da küçükmüş
mutsuzluk daha büyükmüş meğer.
……
evren
sekizinci renge sarınan
metaforlarmış meğer.
……
evren
hiçlikten de küçükmüş meğer
yaşamı ve ölümü ezberleyecek kadarmış
……
evren
küçük bir okyanusmuş meğer
kıyısında yelkenliler batan……’

 

AHMET TELLİ

(KÜÇÜK YILDIZIN SON BALADI şiirinden.) 

nf-1

(Fotoğraf : ‘Uzak’ filmi , Nuri Bilge Ceylan.)