LA LUNA
bana zaman ve la luna
her şey gitti bak
her şey ağlayarak gitti
sular soğudu
bir kurban düşüyor şimdi aramıza la luna
üçümüzden biri kurban
serin bir çizgi çekiliyor gökyüzüne
çok geç çok geç artık
terkedip gidiyor beni teker teker bütün güneşlerim
bir daha hiç dönmeyecekler mi yaşamıma
alnımdan fırlayan bir kartal yarıp
geçiyor göğü
görünmez bir çarkın çıldırtıcı gürültüsü
duyuluyor bir yerlerden
uzak anılar
yengeçler gibi
çıkıyorlar bir gün batımına
son güneşler son güneşler de düşüyor
bak
tüm metal dairelerinle sen çıkıyorsun yaşamıma
görünmez güçlerle
karanlık ve anlaşılmaz acılarla, uyandırdığın,
tıpkı kendin gibi,
korkutucu gözüküyorsun
sende hiç insani bir şey yok mu la luna
her şey mümkün açıklanabilir gözükse de
bir şeyler kenetlenmiş bir yerlerde
sen yine de gel imparator, gece
ve beni al son bir kez karanlık gözlerine
saçımı ör eskil bir anahtarla la luna
yüzümü yaralarımı sar sarmala
çaputlar ve karalarla la luna
beni o yabanıl şölene hazırla
karanlık duvarlardan geçen siluetler gibi
lacivert geceyi bekleyen buzdan çiçekler gibi
belirsiz bir denizi tarayan bir fener gibi
uzayda gümüş bir sarkaç gibi sallanan
darağacındaki adam.
bir keşiş, bir lehimli
adamotu büyütüyor gözyaşlarından…
isli bir camın altından geçirilen
zehirli bir duman gibi
bulutlar, senin üstünden, kayıyor
kayıyor, la luna, başlar ve sonlar
bana zaman ve la luna
biraz zaman
duyayım bir kez daha o selenli liri
ve sirenleri, mor şarkılarıyla, uzaklardan…
LALE MÜLDÜR